bölüm 46

825 87 54
                                    

Bir gecede her şey nasıl mahvolabilir?

Sadece bir gece de tüm bunlar nasıl yaşanabildi? Işık hızı gibiydi. Her şey bir anda gerçekleşip toz olup gitmişti.

"Chan! Chan dur lütfen, lütfen! Yemin ederim yanlış anladın. Yanlış anladın!"

Dans eden sarhoş insanları kenara ittirirken çoktan kapıya ulaşmış olan Chan'a yetişmeye çalışıyordu Minho ama Chan arkasına bakmadan gidiyordu. İnsanların arasında sıkışırken sinirle bağırdı ve onu sıkıştıranları ittirip aradan sıyrılmaya çalışırken yere dizleri üstünde düştü. Hızlı toparlanıp yerde emekleyerek sıkışık ortamdan sıyrıldı ve hızlıca ayağa kalkıp üzerini bile düzeltmeden kapıdan dışarı çıktı. Son hızda yağmaya devam eden yağmur kısa sürede onu su içinde bırakırken gözlerini kısmış etrafına bakıyordu. Chan'ı kaybedemezdi, şimdi olamazdı.

Sokağın sonuna doğru son hızda ilerleyen Chan'ı görünce hızlıca ona doğru koşmaya başladı.

"Chan! CHAN! Bekle nolur bekle! Dinle beni bi! Chan!"

Ne kadar bağırıp çağırsa da Chan bir saniye duraklamamıştı bile. Eğer durursa Minho'ya hiç hoş davranmayabilirdi. Minho sonunda ona ulaşınca hızlıca Chan'a arkasından sarılıp onu durdurdu fakat Chan hızlıca onu ittirip kendisinden uzaklaştırmıştı.

"Dokunma bana! İğrençsin!"

"Sevgilim lütfen-"

"Sevgilim deme bana! Konuşma benimle! Adımı ağzına alma Minho. Uzak dur benden!"diye bağırdı Chan ve tekrar arkasına dönüp gidecekken Minho onun koluna sarılıp durdurdu Chan'ı.

Chan ise hızlıca Minho'yu ittirince Minho dengede duramadı ve ayakları birbirine dolanınca kıçının üzerinde yere çakıldı.

"Sana bana dokunma diyorum pislik!"diye bağırdığında, Minho gözleri yaşlarla dolarken Chan'a bakmaya devam etti.

"Sana dair hiçbir şey görmek istemiyorum! Sakın bir daha karşıma çıkma! Ne sen benim sevgilimsin ne de ben senin! İğrençsin!"diye bağırdığında Chan, Minho'nun dudaklarından bir hıçkırık kaçtı.

"Babam gibi konuşuyorsun."

"Baban haklıymış!"

Chan son sözünü söyleyip arkasına dönüp gittiğinde Minho düştüğü yerde kalmıştı. Donakalmış bir şekilde Chan'ın gittiği yola bakıyordu. İki kelime kulaklarında çınlarken gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Sessizdi, çok sessizdi. Fırtına öncesi sessizlik gibiydi. Fısıltı gibi döküyordu gözyaşlarını yanaklarından aşağı.

Baban haklıymış, baban haklıymış... babam haklıymış.

Düşünceler beynini kemirmeye başlarken ellerini yere bastırdı ve ayaklarını uzatıp bedenini geriye bırakarak yere uzandı. Yağmur damlaları üzerine doğru tüm öfkesiyle yağmaya devam ederken onun minik gözyaşlarını gizliyorlardı.

Nasıl olmuştu? Nasıl gelmişlerdi bu hale? Nasıl kaybetmişti Chan'ı? Çıldırmak üzereydi. Nasıl böyle aptalca bir hataya düşebilmişti ki?!

we are youngHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin