bölüm 62

722 75 31
                                    

"Seni burada görmek istemiyorum, ciddiyim."dediğinde Jisung, Felix hafifçe kaşlarını çattı ve yüzündeki sinir gülüşüyle karşısındaki ifadesiz gence baktı.

"Pardon? Ben kulübün başkanıyım. Tabii ki de burada olacağım!"diye sesini yükselttiğinde Felix, Jisung omuzlarını silkti.

"Yetersizsin, burada fazlalıksın."

Felix kendi tutamadan gür bir kahkaha attı.

"Ben buradaki herkesten daha yeterliyim! İstesem tek başıma bile sahneyi yönetirim."dediğinde Felix, Jisung hala boş bakışlarla ona bakıyordu.

"Tek başına? Ağaç olarak mı?"

"Ben diğerlerine şans vermek için ağaç oldum."dediğinde Felix, Jisung ellerini aralarında kalan masaya yaslayıp Felix'e doğru eğildi. Felix kontrolsüz bir şekilde etkilenirken, Jisung ezici bakışlarıyla onu baştan aşağı süzdü.

"Hayır, hiçbir bilgin yok diye ağaç oldun. Kemik kadrodan bile değilsin, kadroyu yıkma diye ağaç oldun. Hani şu ani travmaların var ya, onlar yüzünden sahnemiz mahvolmasın diye ağaç oldun."diye iğneleyici bir ses tonuyla. Felix ise Jisung üstüne basa basa söylediği kelimeler ile gözlerinin dolmaması için kendisini zor tutuyordu. Jisung karşısındaki yıkılan çocuğa bakarken geri dikleşti ve dudaklarını birbirine bastırıp tekrardan omuzlarını silkti.

"Seni burada görmek istemiyorum Felix. Ben Romeo'yum, kusura bakma ama bir ağaçtan daha fazla söz hakkım var."dedi ve Felix'i son kez süzdükten sonra arkasına döndü ve sahnenin arkasına ilerledi. Felix ise olduğu yerde donup kalmıştı. Bakıldığında, Jisung haklıydı. Olmasına ihtiyaç bile duyulmayan öyle bir sahne dekoruydu. Neden kabul etmişti ki ağaç olmayı, hangi akılla?

Derin bir nefes aldı ve yanaklarını şişirip gözlerini ellerindeki ses aygıtlarına çevirdi. Dudaklarının arasından nefesini verirken tek eliyle saçlarını karıştırdı ve gözlerini salonun içinde gezdirdi. Kendisine bakan birkaç çift göz görünce sertçe yutkundu ve zoraki bir şekilde gülümsedi. Diğer oyuncularda aynı Jisung gibi düşünüyordu değil mi? Bakışlarını sahne arkasına çevirdiğinde omuzları yavaşça çökmüştü. Romeo ve Juliet gülerek konuşuyorlardı. Felix ise Romeo'nun gülüşüne takılıp kalmıştı. O hep böyle gülecekse, bazı şeylere boyun eğebilirdi. Sertçe yutkundu ve gözleri dolarken ağlamamak için kendisini sıkmıştı.

Dilini ağzının içinde dolaştırırken gözlerini Romeo ve Juliet'ten ayırdı. Hızlıca sahneden indi ve konferans salonuna yeni giren Nayeon'a doğru ilerledi. Nayeon heyecanla herkese selam verirken yanına hızlıca gelen Felix'e çevirdi bakışlarını.

"Ne oldu Felix? Bir sıkıntı mı var?"

"Ben, oyundan ayrılmalıyım."dedi Felix bir anda zırlamamak için büyük bir güç sarfederken.

"Neden? Bir sorun mu var?"diye sorduğunda Nayeon, Felix omuzlarını silkti.

"Hayır, bir sorun yok. Sadece sıradan bir dekor, o kadar önemli değil."dedi Felix ve zoraki bir şekilde güldü. Olduğu yerde kıvranırken gerçekten büyük bir çaba sarfediyordu. Nayeon bir süre onu izledikten sonra Felix'i kolundan tuttu ve içeri doğru sürükledi.

"Ne zamandan beri oyuncuları aşağılıyorsunuz siz?!"diye bağırdığında, Felix hemen pişman olmuştu yaptığına. Keşke yalnızken söyleseydi Nayeon'a.

we are youngHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin