"Arkadaşlar..."dedi Hyunjin ve ellerini iki yana açıp gözlerini yanında duran gençlerin üzerinde gezdirdi yavaşça.
"...bedavaya kampa gidiyoruz!"diye bağırdı. Jisung ve Changbin ıslık çalmaya başladığında Hyunjin at sürer gibi zıplayarak otobüse doğru ilerledi. Diğerleri de gülüp onun peşinden giderken müdür önünden geçen Hyunjin'in ensesine tokadı geçirmişti.
"Hödük yavrum, insan ol."
"Hocam! Hocam napıyorsunuz ya?! Ameliyatlı yerime geldi!"diye söylendi Hyunjin ensesini ovuştururken. Müdür ona yüzünü buruşturarak bakarken diğerleri valiz ve çantalarını arabanın bagajına bırakıyorlardı. Minho çantasını bıraktıktan sonra arkasına döndü. Chan ile burun buruna gelince hızlıca eğilip aradan sıvışarak uzaklaştı ondan. Chan bir süre hareketsiz durup başını geriye çevirerek gerinme hareketi yapan Minho'ya baktı. Daha sonra gözlerini devirip çantalarını bagaja bıraktı ve başını iki yana sallayıp geri çekildi.
Minho iyileşmiş sayılırdı, son günlerde bariz bir şekilde Chan'dan kaçıyordu. Herkes bunun farkındaydı, Chan'da. Ama Minho'yu kendi haline bırakmaya karar vermişti.
"Lix, yan yana oturuyoruz bebeğim."dedi Jisung ve çantasını bırakan Felix'i elinden tutup peşinden çekiştirmeye başladı hemen. Jeongin ise çantasını bagajın içine fırlatıp hemen onların peşine takılmıştı. İkiliyi bir saniye bile yalnız bırakmıyordu, azrail gibi enselerindeydi hep.
"İnsan ol biraz hayvan!"diye bağırdı Seungmin onun arkasından güneş gözlüğünü düzeltirken. Felix ve Jisung arka koltuklardan birine otururken Jeongin'de hemen onların arkasına oturmuştu. Felix ona bakıp gözlerini devirirken ona karşı dil çıkardı Jeongin. Felix oflayıp önüne döndü ve kollarını göğüsünde birleştirip camdan bakmaya başladı. Jisung ise heyecandan oturduğu yerde bile hareketsiz duramıyordu. Jeongin ikiliye bakıp göz devirdikten sonra arkasına yaslandı ve gömleğinin cebinden kulaklığını çıkardı ve çözmeye başladı.
Yanına oturan kişi ile başını o tarafa doğru çevirdi. Sırt çantasını ayaklarının dibine bırakan Yuna'yı görünce ağzı şaşkınlıkla aralanırken gözleri kocaman açılmıştı. Yuna uzun zamandır okula gelmiyordu, ayrıldıkları geceden beri okula gelmiyordu. Ve şimdi karşısında görmek onu şoka uğratmıştı.
"Yuna?"diye şaşkınca konuştuğunda, Yuna dikleşip üzerindeki gömleği düzeltirken göz ucuyla Jeongin'e baktı.
"Merhaba Jeongin."diyerek gülümsedi ve başındaki şapkasını düzeltti. Ardından telefonunu havaya kaldırıp ekranından yardım alarak makyajını kontrol etti.
"Senin burada ne işin var? Gitmedin mi?"
"Ben bu geziye para verdim. Herkes sizin gibi şanslı değil Jeongin bey. Paramın boşa gitmesine izin veremezdim."dedi Yuna ve başını Jeongin'in yanındaki cama çevirdi. Dışarıdan kendisine el sallayan annesine bakıp hiç samimi olmayan bir şekilde gülümseyip el salladı.
"Git artık be kadın."diye söylendi gülümseyerek ve arkasına yaslanıp arabanın içini izlemeye başladı.
"Sana ulaşmaya çalıştım! Neden hiç geri dönmedin?!"diye sesini yükselttiğinde Jeongin, Yuna hafifçe başını ona çevirdi ve hafifçe gülümsedi.