"Felix, yine mi yok?"diye öğretmenin yönelttiği soru ile Jeongin gözlerini Felix'in sırasına çevirdi. Şu an bomboş duruyordu sıra. Felix 2 aydır neredeyse hiç okula uğramıyordu. Babasının ölümünün üzerinden 2 ay geçmişti.
"Arkadaşınızla konuşun çocuklar, yoksa devamsızlıktan kalacak. Geleceği mahvolmasın."dediğinde öğretmen, Jeongin tekrardan önüne dönüp defterini karalamaya başladı. Hayatı mahvolmuştu zaten arkadaşının.
Sınıfın kapısı açıldığında herkes gözlerini oraya çevirmişti. Felix siyahlara bürünmüş bir şekilde sınıfa girdiğinde herkes ona bakıyordu, bazıları acıyarak, bazıları da merak içinde bakıyordu ona.
"Geç geldiğim için kusura bakmayın."dediğinde Felix, öğretmen bir süre onu süzdükten sonra başını sallayıp yerine geçmesine izin verdi Felix'in. Normalde geç kalmanın cezası vardı, ama öğrencisi zaten iyi bir ruh halinde değildi belli ki.
Felix hafifçe gülümseyip sırasına doğru ilerledi. En ön sırada oturan arkadaşıyla göz göze gelince hızlıca başını eğdi. Ne kadar saklamaya çalışsa da Jeongin farketmişti onun mosmor olan göz altlarını.
Felix yavaşça yerine oturdu ve çantasını çıkarıp ellerini birleştirip parmaklarını birbirine geçirdi. Okul onu gergin hissettirmeye başlamıştı.
"Felix."diye duyduğu sesleniş ile başını yavaşça sesin geldiği yöne çevirdi. Shiwoo'nun kendisine baktığını görünce tek kaşını kaldırıp başını hafifçe salladı.
"Ne oldu? Otun mu bitti? Baya üzgünsün."diye alay ettiğinde, Felix bir süre onun suratına ifadesizce baktıktan sonra tekrardan önüne döndü.
"Shiwoo!"diye gelen uyarı sesiyle Shiwoo gülmeyi kesip gözlerini devirerek öğretmene baktı.
"Tamam hocam, sustum."dediğinde, Öğretmen bir süre sessiz kalıp telefonuna baktıktan sonra yavaşça sandalyesinden kalktı.
"Çok az bir işim var, hemen geleceğim. Sessizce bekleyin."deyip sınıftan çıkınca, Felix oflayıp başını sırasına gömdü. Yurtta kalıp uyusaydı keşke. Evet yurt, artık kimsesizler yurdunda kalıyordu. Kimsesiz olduğu için.
"Felix?"diye gelen ikinci seslenişle başını sıradan kaldırıp tekrardan yorgunca Shiwoo'ya baktı.
"Yetimhane nasıl? İyi anlaştın mı piçlerle?"
"Kapa çeneni Shiwoo!"diye bağırdı Jeongin başını arkasına doğru çevirerek.
"Asıl sen kapa çeneni Jeongin, seninle konuşmuyorum ben! Felix ile konuşuyorum. Yuna'ya yavşamaya devam et, kızın umrunda bile değilsin."dedi Shiwoo ve yerinden kalkıp Felix'in yanındaki boş yere oturdu.
"Nasıl orası? Bahsettikleri gibi kötü bir yer mi? Piçlerin kötü olduklarını söylüyorlar, her gün kavga ediyorlarmış."diye konuştuğunda Shiwoo, sınıftan bazıları kıkırdamaya başlamıştı.
"Gerizekalının tekisin Shiwoo, yerine geç rahat bırak çocuğu!"diye bu sefer Minho sinirle konuştuğunda, Shiwoo şaşkın bakışlarını ona çevirdi.
"Orospuların konuşmasına izin verdiğimi hatırlamıyorum. Gidip Hyunjin'e falan versene sen."
"Ne diyorsun lan sen?!"diye onlara doğru döndüğünde Hyunjin, Shiwo bu sefer gözlerini ona çevirdi.