"Çok heyecanlıyım, çok heyecanlıyım, çok heyecanlıyım ah!"diye bağırdı Yeji ellerini çenesine bastırıp olduğu yerde bir tavşan gibi zıplayarak. Günlerdir fazla heyecanlanmamıza gerek olmadığını söyleyip bizi sakinleştirmeye çalışıyordu ama bugün en heyecanlımız oydu.
Michael Jackson konseptimiz vardı, hepimiz aynı Michael Jackson'a benzer gibi giyinmiştik. Şapkalarımız ve aynı tür ayakkabılarımız vardı. Kuliste dolaşan diğer okullara göre daha sadeydik. Diğer yıllara göre de bu sene daha farklıydık. Normalde kulisin en cafcaflı ekibi olurduk ve herkes uzaktan bakınca bizim hangi okuldan olduğumuzu anlayabilirdi. Ama bu sefer farklıydı, bu sefer her şey çok farklıydı.
Üzerimdeki pantolonun bahçıvan tarzı kollarından biri arkadan çekilince bakışlarımı Yeji'den alıp geriye doğru döndüm. Chan tuttuğu kolu bırakıp lastiğin derime çarpmasını sağlayınca acıyla inledim ve sırtımı ovalamaya çalıştım.
"Oh! Acıdı mı?"dedi sanki bir bebekle konuşurmuş gibi ve beni hızlıca kendisine çekip eliyle sırtımın acıyan kısmını ovmaya başladı.
"Evet, acıdı."diyerek ona doğru kıvrıldığımda beni kollarının arasına alıp çenesini kafamın üstüne yasladı. Bir sür bu şekilde kaldık. Ne kadar kaldık bilmiyorum ama rahatlamıştım.
"Çok heyecanlıyım. Özellikle son kısım için."dediğimde, derin bir nefes aldı ve dudaklarını saçlarımda hissettim.
"En güzel kısım orası olacak."diye fısıldadım ve gözlerimi Yeji ve Chaeryeong'a çevirdim. En önemli kısım onlarındı. Biraz daha Chan'ın rahatlatıcı kollarında vakit öldürdükten sonra yavaşça dikleştim ve üzerimi düzelttim.
"Nasılım, yakışıklı mıyım?"diye sorduğumda ellerini yanaklarıma koydu ve yüzüme doğru eğildi gülümseyerek.
"Her zaman ki gibisin, çok güzelsin."dediğinde ofladım ve ellerini tutup yanaklarımdan uzaklaştırdım.
"Of! Bana pasif muamelesi yapma."dediğimde alaycı bir şekilde gülümsedi ve başını hafifçe yana eğip gözlerime bakmaya başladı. Ne demeye çalıştığını anlayınca gözlerimi devirdim ve onu kulisin kapısına ittirdim.
"Git, işim gücüm var beni meşgul ediyorsun!"diye ittirmeye devam ederken ben, o bana kıkırdıyordu.
"Ne oluyor?"dedi Hyunjin yanımıza gelip elini omzuma koyarak.
"Gitsin! Gitsin o gitsin!"diye bağırıp geriye kaçtığımda Chan kahkaha atmaya başlamıştı.
"Naptın bebeğime?!"diye kaşlarını çatarak sorduğunda Hyunjin, gözlerimi kocaman açarak ona baktım.
"Sensin bebek terbiyesiz!"
"Hyunjin!"diye gelen seslenme ile hepimiz başımızı kulise giren Seungmin'e çevirdi. Hızlı adımlarla gelip yanımdaki kazulete sarıldığında gözlerimi devirdim. Yeter! Sürekli dip dibe ve mıç mıç bir şekilde dolaşıp duruyorlar. İlişkilerinde bir hacım ayı yoktu resmen, sürekli cicim ayındalardı. Keşke Chan ve bende sürekli cicim ayında kalabilseydik. Son olaylardan sonra asla romantik bir şekilde geçinmeyi başaramıyorduk. Bu biraz da benden kaynaklanıyor olabilir tabii, çünkü Chan'ın her kelimesini burnundan getirmek için kurulu bir oyuncak gibiydim sürekli.