Selam suç ortaklarım :)
Bir önceki bölüme gelen yorumlarınız için çok teşekkür ederim.♡ Bu bölüm için yorumlarınızı da sabırsızlıkla bekliyorum.
Başlamadan önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak bana destek olabilirsiniz.
Ben de buraya sizin için bir yıldız bırakıyorum.⭐ Sizinkileri de bekliyorum :)
Bölüm sınırımız 400 yorum ♡
Keyifli okumalar.♡
gizzemasllan Instagram: gizzemasllan
♡
♡
♡
85. BÖLÜM "AYRILIK"
Başımı önüme eğmiş, etrafımda konuşulanları dinlemeye ve onları anlamaya çalışırken başımda şiddetli bir ağrı vardı. Aynı zamanda midem de bulanıyordu ve bu güçsüz hissettiren hisler yüzünden kelimenin tam anlamıyla ağlamak istiyordum. Hem de öyle bir ağlamak istiyorum ki sanki şu an kendime izin versem tüm dünya ağlama sesimi duyacak gibiydi.
"Oraya gidip de kafasına sıkmak bu işi çözmez, saçmalamayın!" Bunu diyen Erdem olurken gözümün ucuyla ona baktım. Bu teklifi sunan Savaş olmuş olacak ki ona bakarak konuşuyordu.
"Ya adam karşımıza geçip de cezaevindeki adamım benden haber almadığı zaman ilk işi Sedat Aksoylu'nun işini bitirmek olacak derse? O zaman ne olacak? Mal gibi kalacağız karşısında. Risk alıp bir şey yapamayız." Ona hak verdim ama bunu dile hiç getirmedim, konuşmak istemedim. Gözlerimi ondan çekip de Ateş'e baktığımda düşündüğünü gördüm. Bu işi mi düşünüyordu, yoksa bizi mi? Bunu merak ederken başını çevirdi, Erdem'e baktı.
"Az önce de dediğim gibi yapacağımız tek şey onu da bizim gibi firari yapmak. Ancak o zaman durumlar eşitlenir," dedi, o an anladım bizi değil de işi düşündüğünü.
"Kardeşim, tamam haklısın da nasıl yapacağız bunu? Ortada adamın bu işin içinde olduğuna dair en ufak bir delil yokken nasıl suçlayalım adamı?" Erdem sordu, o sırada midemdeki bulantı daha da artmıştı. Kusacakmış gibi hissedince burada durmak istemedim ve gözlerimi Ceyhun'a çevirdim.
"Banyoyu kullanabilir miyim?" Bu sorumla herkesin bakışlarının odağında ben olurken Ceyhun başını salladı.
"Tabii, koridorun sonunda," deyince ayağa kalktım, o sırada gözlerim istemsizce Ateş'e kaydığında bana baktığını gördüm. Fakat bu bakış çok uzun sürmedi ve gözlerini üzerimden çekti.
Sıkıntıyla iç çektim. Hiç kimseye hiçbir şey demeden Ceyhun'un tarif etmiş olduğu banyoya gittim. Banyoya gitmek için attığım birkaç adımda midem daha çok bulanırken banyoya girer girmez klozetin başına oturdum ve kustum.
Aç olduğumdan ve günlerdir doğru düzgün bir şeyler yemediğimden midemde hiçbir şey yoktu. Bu yüzden kusmak daha zor gelirken bu zorluk da boğazımı fazlasıyla acıtmıştı. Klozetin başından kalkar kalkmaz lavaboya geçtim ve elimi yüzümü bol suyla yıkadım. Bu bile kendime gelmeme neden olmazken klozete yeniden döndüm, sifonu çekip kapağını kapattım ve üzerine oturdum.
Kendimi çok güçsüz hissediyorum. Midem bulandığı ya da canım yandığı için değildi bu his. Tamam onlar da etkili olmuştu ama farklı bir şey vardı üzerimde. O farklı şeye bir isim veremiyorum, dile getiremiyorum, hangi kelime tarif eder onu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey sanki dünya yıkılmış ben de bir enkazın altında kalmış gibi olduğum. Sanki ortada bir deniz var, herkes o denize girip yüzüp eğlenirken ben o denizde boğuluyormuş gibi hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUÇ ORTAĞIM
Novela JuvenilBir nefes kadar yakındı. Korku tüm bedenimi kaplarken karanlıkta bile fark edebildiğim kehribar rengi gözlerini bir saniye bile olsun çekmedi gözlerimden. Bakışları oldukça keskindi, korkudan kalbimi yaralayacak kadar keskin. "Sen..." deyip sustum...