Prenses Akel
''sen aklını mı kaçırdın? Teslim olmak nedir, bu bir plan öyle değil mi?'' Tüm endişelerimle yüksek sesimi yankıladım odasında.
''Hanlar Çölünde oyun olmaz, orada kan dökülmez. Verilen söz neyse yerine getirilmeli. Akman anca bu şekilde durabilir. Onu başka türlü durduramam!'' Sözleri gayet netti ve verdiği karardan dönecek gibi durmuyordu. Sessizleştim ve bir şey söyleyemedim. Aslında söyleyemezdim. Bir müddet öylece bekledim kapının yanında. Bana dönüp bakmadı bile. Yan taraftaki minderlerin oraya geçti ve sırtı bana dönüktü. Bekledim ve bekledim ama hayır, bana bakmayacaktı. Tüm hayal kırıklığımla çıktım odasından ve içimdeki acıyla hızla odama gittim. Ağlamak istiyordum, saatlerce. Onu kaybedemezdim. Ondan ayrı kalmaya dayanamazdım. Odamın kapısını kapattığım gibi yatağımın kenarına uzandım. Prens Karer yatağımın ortasındaydı ve ben hemen yanına uzanmıştım. Uyuyordu mışıl mışıl ve benim gözlerim doluyordu yavaş yavaş. Sağ kolumun üzerine başımı koyarak bu minik yaratığın yüzünü ve sarı saçlarını okşamadan edemiyordum. Tatlılığı hüznümü dağıtıyordu ama yetmiyordu. Göğsüm sıkışmaya başladığında artık yanaklarımın ıslandığını hissedebiliyordum. Lakin hüznümü yalnız yaşamama izin vermeyeceklerdi. Odamın kapısı çokta yüksek olmayan bir sesle çalındı ve içeriye saray çalışanlarından olduğu, giydiği kıyafetten belli olan çok güzel bir kadın girdi. Doğruldum yatağımda ve kadınla göz göze geldiğimizde başını eğdi, kısık bir sesle, ''beni Kraliçe İris gönderdi. Prensin süte ihtiyacı varmış.'' Başımla onayladım onu ve yüzümü çevirerek hemen yatağımın yanındaki sandalyeye geçtim. O kadın görmeden yüzümdeki yaşları silip sandalyeye yerleştiğimde prensi kucağına almıştı ve yatağın kenarına oturarak onu emzirmeye başladı. Tuhaf bir şekilde Karer onu reddetmemişti. Hayretle izledim onları. Kadın arada göz altıyla bakıyordu bana ve hemen kaçırıyordu gözlerini. Merak ettim, benden neden bu denli utanıyordu?
''adın nedir?''
''Akina efendim'' bana bakıyordu korkak gözlerle ve sanki bir şeyler söylemek istiyordu lakin dili varmıyordu.
''söyle hadi'' pörtlek gözlerle bana bakıp birçok kez gözleri kırpıldığında yutkundu ve nihayet konuşabildi, ''efendimiz gerçekten teslim olacak mı? Bizler ona güvenip canımızı emanet etmişken... lütfen Prenses başka yolu olmalı.''
''Hakan'ın sözünün üstüne söz söylenmez Akina.'' Sadece bunu söyleyebildim zayıf sesimle ve pekte asil olamayan gözlerimle. Başımı önüme eğdim ve ellerimle oynadım. Bir müddet Karer'in iştahla süt içmesini dinledikten sonra tekrar konuşacaktı ama bu sefer beni ikilemde bırakacak bir fikir sunarak, ''Hakanımız kendisi yerine bir lordunu teslim etse. Ateş Lorduna âşık olduğunu hepimiz biliyoruz. Lort Alçin Akman'a verilirse belki bu katliamlar durabilir.'' Öylece bakmıştım ona ve nedense bu fikir çok mantıklı gelmişti bana, ''Geray asla böyle bir şey yapmaz''
''düşünün efendim, koca bir ordunun lideri mi yoksa bir komutanı mı? Üstelik gücü olmayan bir komutan mı?''
''sana Geray asla böyle bir şey yapmaz dedim''
''ama siz yapabilirsiniz'' ne? Aklım durmuştu ve bu kadın nasıl oluyor da aklımı çelebiliyordu anlamıyordum. Nasıl ben? Dercesine ona bakarken devam edecekti, ''gördüm, Lort Alçin'in yayı sizde ve arvisi Akmanda. Eğer ikisi bir araya gelirse Ateş Lordu yeniden gücüne kavuşacaktır.''
''ne yani, bana yayı Akman'a mı ver diyorsun?''
''emin olun bu işe yarayacaktır. Sonuçta efendimiz sekiz lordu olmadan asıl gücüne kavuşamaz. Akman bunu biliyor, bir lordu alırsa efendimiz şehre sahip olmadan asla gücünü elde edemez. Efendimiz daha önce lordunu onun elinden kurtardı, emin olun tekrar kurtaracaktır. Sadece Hanlar Çölünde ona söz verdirmeniz gerek: bu katliamların durması için.'' Yüzü acı çeken bir annenin yüzü gibiydi. Sanki o da ağlamak istiyordu ama kimse görmeden yapmanın peşindeydi. O da herkes gibi Geray'ın teslim olmasını istemiyordu. Yüzüne uzun süre baktıktan sonra Karer karnını doğurup memesini bırakmıştı ve Akina onu aldığı yere koyarak önümde eğilip odadan çıkmaya yeltendiği sırada söylediği fikir için desteğe ihtiyacım olduğunu belirttim, ''peki ama Geraydan önce nasıl gideceğim. Bu mümkün değil. Üstelik beni görürlerse hiç iyi olmaz.'' Ayağa kalkıp ona yaklaştım ve başını öne eğen bu korkak kızın fikrini istedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAROBİS (TAMAMLANDI)
FantasíaBir krallık düşer, bir diğeri yükselir. Ancak bu savaş, kanla değil; sırlarla, ihanetlerle ve feda edilen canlarla yazılacak. Buzlarla kaplı topraklardan yükselen bir isyan, yeryüzüne meydan okuyor. Herkesin kaderi, gizemli bir ada ve orada saklanan...