İkizlerin Savaşı

109 16 3
                                    


Bir plan vardı işin içinde ve ne Geray ne de İris bu planın sekteye uğramasını istemiyordu. Aklındakileri ve kalbindekilerin üzeri buzla kaplanan Kraliçe sakinliğiyle dövüşmeye devam ediyordu. İkisi birbirlerini uzun bir süre hırpalamıştı ve ikisi de birçok yerlerinden yara almışlardı ama kraliçe amacına ulaşmıştı. Akmanın göğsündeki yıldızın içinde bulunan arvis İris'in darbeleriyle hazar almıştı ve yıldız biraz genişlemişti. Akman bunu göremeyecek kadar öfkeyle kaplıydı ve saldırmaya devam etti hatta öyle bir saldırdı ki İris sol elindeki ikinci kılıcı elinden düşürtüp yaralamıştı. Yine de manevralarını iyi kontrol ederken kardeşinin dibine sokulup iki elini de elleriyle yanlarında sımsıkı tutmuştu ve düşünmeden kanlı başıyla Akmanın yüzüne sert bir kafa attı. Tam o anda Geray, Merküte gitmesini emretti, biliyordu ve taht odasına onları izliyordu. Akman geriye sekerken İris gösündeki arvisi sıkıca parmaklarıyla kavradı ve sert bir şekilde çekerken arvis Akmanın bağırışlarıyla boynundan koptu. Pek tabi o anlarda İris'in parmakları perişan hale gelmişti. Her şeye rağmen arvisi aldı ve Merküt'ün sesi ile İris arkasına bakmadan mutlulukla koştu ve yanına yaklaşan Merküt'e, Geray'ın korkulu gözlerinin eşliğinde fırlattı. Merküt arvisi gagasıyla yakaladıktan hemen sonra uzaklaştı. İşte o anlarda Lort Barçin tüm lortlara kanatlı binekler göndererek şehre uçarak girmeyi planlasalar da hiç istemeyecekleri bir şey oldu. Akman kanayan ve kırılan burnuna aldırmadan yerdeki kraliyet asasını nefretle eline aldı ve bir an bile düşünmeden kardeşinin üzerine fırlattı. İris gayet mutluydu ve hiçbir şey düşünmedi anda karnında bir soğukluk hissetti. Yüzündeki memnuniyet soldu. Geray ve lortları sulu gözlerle ağızları açık bir şekilde oldukları yerde dumura kalmışlardı. Geray, sulu gözlerle neler olanlardan bir haber olanlara baktı. İlter, Erdenay ve Akel gayet mutlulardı ama efendileri şu an ağlamak üzereydi: acı çekiyordu.

Bu olamazdı. Hayır, bu mümkün değildi... İris zorlansa da gülümsüyordu. Nefes alması zorlaşıyordu. Yutkunmak istedi ama beceremedi. Lortların neredeyse tamamı bunu görüyordu biri dışında: Lort Altay. Kendisi içeride efendisine saldırmak isteyen düşmanlarla boğuşurken diğer lortların hissiyatıyla kalakaldı. Nefesi kesildi, sendeledi. Gözleri dışarıya, surların dışına kaydığında yutkunamadı. Yeraltı ordusu aniden siyah bir dumanla kaybolurken lort hiç düşünmeden surların dışına çıktı. Kapıya vardığında hiçbir tehdit yoktu zira Akman durmuştu ve yeraltı ordusu gitmişti. Zafer kesindi ama bedeli çok ağır olmuştu. İris hâlâ ayakta durmaya çalışıyordu. Şehrin devasa kapısının önünde dikiliyordu ve kısa bir süre sonra sevdiği adamı görecekti. Lort Altay elindeki kılıcıyla geliyordu. Her ne kadar ileridekinin İris olduğunu ve karnından kan aktığını görse de inanmadı. Ta ki İris onun gözü önünde yere yığılana kadar.

Yeryüzünün en şerefli soylarından biri olan Kral Akmanın soyunun belki de en şerefli lideri Kraliçe İris yere yığıldı.

Babasının biricik kızı olan İris yere yığıldı.

Yeryüzünün seçilmiş güzeli yıkıldı.

Koskoca Buzlar Ülkesinin yenilmez hanedanın şu anki lideri bizzat ikiz kardeşi tarafından arkasından vurulmuştu. Kraliyet asası sırtından girip karnından çıkmıştı ve o asanın büyük bir gücü vardı. Birinin bedenine saplandıysa o kişi kesin bir şekilde ölmüştür. Ve evet Buzlar Ülkesinin şanlı Kraliçesi İris ölmüştü. Lort Altay'ın kılıcı elinden düştüğü an o da yıkıldı ve dizlerinin üzerine düşerek göz yaşı dökmeye başladı. Sessizdi ve tek bir inilti bile yoktu. Acısı o denli büyük olacaktı ki kimse duymuyordu. Öylece kaldı. İleride İris ve onun da ilerisinde Akman. Üçü de aynı çizgideydi, biri yıkılmış diğeri ölmüş bir diğeri ise pişmanlık içindeydi.

Bu insanı unutmayın... doğru olan için kardeşinin karşısına geçmede tereddüt etmeyen İris'i unutmayın. Soyunun son sahibi olmasına rağmen bakir bir şekilde ölüme giden bu kadını sakın unutmayın...

MAROBİS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin