11. Bölüm

196 19 94
                                    

Günü küçükken yaptığım gibi kimse ile konuşmadan geçirdim. Bana bir şey denilirse yapmıştım ama ağzımı açıp tek kelime etmemiştim.

"Soya, yemek-" ~K

Oturduğum koltuktan kalkıp daire kapısını açtım ve peşimden çıkar çıkmaz kapadım.

"Oh..."

Aynı anda aynı tepkiyi vermiştik. O da benim gibi kapının önünde durmuş karşısına bakıyordu.

"Dışarı mı çıkıyorsun?" ~Heeseung

Kafamı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım.

"Bende. Ama... Bu senin için biraz tehlikeli değil mi? Yani dışarıda kimlerin olduğunu bilemezsin." ~Heeseung

Cevap vermeden ayağıma geçirdiğim ayakkabılarla hızlı adımlar atarak merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Binanın kapısını açıp çıkınca bir sürü zombinin dışarıda olduğunu fark ettim.

"Tam zamanında değil mi? Sooje'nin dediği kız. Hem de biz açlıktan ölürken."

"Seni korkutmalarına izin verme. Cidden canın acımıyor. Ama bunun için senden izin istemeyiz."

Bir an çıktığım kapıyı iteledim. Açılmaması beni daha da telaşlandırmıştı çünkü arkamda gülerek bana yaklaşan bir grup zombi vardı.

Bu zombiler filmlerdeki gibi olsalardı buradan kaçıp kurtulma ihtimalim daha kolay olurdu.

Koskoca yurt binasının kapı otomatiğinin, zilinin çalışmıyor oluşu ve bize daha şifrenin söylenmemiş oluşu bugünki başka bir kötü durumdu.

Kapı açılınca doğruca açan kişinin üstüne atlamıştım.

"Siz deli misiniz?!" ~Heeseung

"Deli mi? Biz açız! Ve inan ki gözümüz dönmüş durumda! Sanki vampirlere kan veriliyor da bize de beyin verilecek! Biz de açlığımızı bir şekilde gidermeliyiz..."

Hepsi binaya yakınlaşırken içlerinden bir tanesi daha hızlı davranıp Heeseung sunbaenin kapatacağı kapıyı tuttu.

Heeseung sunbae bileğimden tutmuş, koşarak merdivenleri çıkıyor ve bana da zorunlu olarak aynısını yaptırıyordu.

Gerçekten hızlılardı ve bizi az bir mesafe ile takip ediyorlardı. Heeseung sunbae de hızlıydı ama onu yavaşlatan bendim.

Neden dairelerden birine girmiyorduk ya da kendi dairemize gitmiyorduk bilmiyorum ama en üst kata çıktığımızı yeşil harflerle yazılanan "Emergency Exit" ile anladım.

Heeseung sunbae kapıyı peşimizden kapayıp omzu ile yaslandı ve zombiler ne kadar vurup, kapıyı açmaya çalışsalar da o yerinden kıpırdamıyordu. Bu nasıl mümkün olabilir?

Bir an Niki ile aynı evde kaldığı aklıma geldi. Güçlü oluşu ve teninin soğuk oluşu... Onların hepsi birer vampir... Vampir ve yalancılar!

Ya kanımı içip, beni öldürür, parçalar ve suçu zombilere atarsa?!

"Ben de açım... Fazla dayanamam! O kadar güçlü değilim! Kendini savunacak bir şey bul!" ~Heeseung

Sinir... Sinirlenirsem kendimi savunabilirim belki. Ama cadı olduğumu öğrenirler...

Lanet olsun! Burada bir sopa bile yok!

"Be-ben..." ~Cheonsa

O kadar telaş yapıyordum ki, etrafa aptal aptal bakınıyordum ve ellerimi nereye koyacağımı bilemediğim için titremeye mahkum etmiştim.

Heeseung sunbae kapıyı bırakıp hızla yanıma gelmiş ve kollarını bana sarmıştı.

Gözlerimi kapatıp açmamla kendimi karanlık sayılabilecek bir odada bulmuştum.

"Ne-nerede- nasıl-" ~Cheonsa

"Ah!.. Se-sessiz ol... Seni... Duymasınlar. Herkes aç... Bende." ~Heeseung

Korkudan arkamda ki duvarla bütünleşmiştim.

"Benden korkuyorsun... Çünkü vampirim..." ~Heeseung

"Ha-hayır..." ~Cheonsa

"Bende senin kolyenden korkuyorum... Hangi büyü olduğu hakkında hiç bir fikrim yok ama senin isteğin dışında biri sana dokunduğunda eğer güvende hissetmezsen dokunan kişi de uzun süreli bir yara bıraktığını kolayca anlayabiliyorum. Kutsal eşya... Vampirler genelde gümüşe dokunamaz ama buna kimse dokunamaz. Herkes... Senin peşine düşecek, kolyeyi öğrendikleri zaman." ~Heeseung

"Yara... Ca-canını yaktı, değil mi?" ~Cheonsa

"Tek takıldığın bu mu? Şu an yedi vampirin yaşadığı bir evdesin. Hem de yedi aç vampir... Ve tek takıldığın canımın yanıp yanmaması mı?" ~Heeseung

"Olamaz mı?" ~Cheonsa

"Git buradan... Dikkatli ol. Ben kendimi tutabilirim ama diğerleri yapabilir mi bilmiyorum. Seni koruyamam... Onları da." ~Heeseung

"Yaran ne zaman iyileşir?" ~Cheonsa

"Git dedim." ~Heeseung

"Kendiliğinden iyileşecek değil mi? Şu an acıyor mu?" ~Cheonsa

Gözlerinin kırmızıya döndüğünü gördüğümde benim de gözlerim dolmaya başladı. İlk aşk serüvenim başlamadan bitti. Dahası, saçma kolye yüzünden canı yandı...

"Şu an kapılarını açamazlar. Güçlerini kullanmazlarsa... Git, hemen." ~Heeseung

Küçük ama hızlı adımlarla karanlık ve kutularla dolu olan odanın kapısına giderek açtım ve çıktım.

Dairenin kapısına doğru hızlıca gidiyordum ki duyduğum sesle arkama döndüm.

Biri vardı... Hızlıydı ve görünmüyordu. Ama kendinde olmadığı kesindi.

Bir an tavanda biri geziyormuş gibi geldi ve kafamı yukarı kaldırdım.

Arkamda birini hissedince hızlıca döndüm. Karşımda kırmızı gözlü bir Sunoo beklemiyordum.

"Sunoo... Hayır... Bekle! Sakın! Sunoo, kardeşin şu an senden korkuyor ve ona dokunursan kolyesi ikinizin de canını yakacak! Unutma, o senin kardeşin... Kanını... Içemezsin..." ~Heeseung

MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin