"Cheonsa..." ~Heeseung
Öylece karşımdaki dehşet manzaraya bakıyordum. Ne yapacağımı bilmiyorum...
Git... Gitmeliyim. Birilerine haber vermeliyim.
Nasıl... Nasıl yapabilir? Kendini tutabiliyorken bir anda beş kişiye neden saldırır?
"Cheonsa, ben yapmadım." ~Heeseung
"Sen... Neden..." ~Cheonsa
Girdiğim kapıdan geri çıktım ve koşmaya başladım. Bir vampirden ne kadar kaçabilirim bilmiyorum.
"Cheonsa!" ~Heeseung
Bir anda önümde belirmişti. Şimdi zor kaçarım işte.
"Beni dinle. Dinlemen gerek." ~Heeseung
"Hayır." ~Cheonsa
"Gerçekten, ben yapmadım. Bende yeni gelmiştim." ~Heeseung
Elini bana uzattığında geriye doğru bir adım attım. Korkuyorum... Yine. Kırmızı gözleri beni korkutuyor. Bu saatlerde acıktığını, susadığını bilmek...
"Korkma. Lütfen... Benden korkma. Ben yapmadım. Yemin ederim. Sana nasıl kanıtlayabilirim? Ne yapmamı istiyorsun? Başka kimse inanmasın, sen inan yeter. Ne, ne yapayım inanman için? Ben yapmadım." ~Heeseung
"Bilmiyorum..." ~Cheonsa
"Ben yapmadım diyorum sana. Gerçekten. Bana inan. Sevgiline inan. Neden öyle bir şey yapayım? Neden onları öldüreyim?" ~Heeseung
"Ya kendini tutamadıysan?" Dedim biraz daha geriye gitmeye başlamışken.
"Evet, şu an gerçekten kan içmek istiyorum. İnkar edemem. Ama kendimi tutamayacak seviyede değil. Üstelik insan kanı içmediğimi sende biliyorsun." ~Heeseung
"Belki de yalan söylüyorsun... Tanıştığımızdan beri söylemiyor muydun zaten? Nasıl inanabilirim?" ~Cheonsa
Yavaş yavaş ondan uzaklaşıyordum. Kaçmanın bir yolunu bulmam gerek.
"Orada beni gördüğün için şüphe ediyorsun ama ben değildim. Sana diğerlerine ders çalışacağını söyleyeceğimi söyledim. Ve yanına gelecektim. Ama bağırtılar duydum. Geldiğimde o haldelerdi. Bana inan... Sen inanmazsan kimse inanmaz. Ve diğerleri inanmasın, sadece sen inan. Benim için önemli olan sensin. Lütfen... Benden korkma." ~Heeseung
"Kim o zaman? Kan içtiğine göre kokusunu alabilirsin. Kanıtla. Bana başka bir vampirin yaptığını kanıtla." ~Cheonsa
Lütfen kanıtla... Sana inanmak istiyorum...
"Yapamıyorum... İlacı 8-9 saatte bir içmem gerekiyor. Bende sabah içtim. Zaten gece de içmiştim sen varsın diye. Ve şu an sadece kan kokusu alabiliyorum çünkü susadım..." ~Heeseung
"Yapamıyorsun... Kanıtlayamıyorsun işte! Sana nasıl inanabilirim?! Sırf seni sevdiğim için öylece inanayım mı?!" ~Cheonsa
"Bana zaten inanıyorsun... Ama benden korkuyorsun. Korkmamak için kanıt istiyorsun. Bak... Deneyeceğim. Ama bu akşama kadar sürebilir. Benden korkuyorsan aramızda mesafe bırakarak takip et. Çünkü bunu yapan hangi vampirse sana da zarar verebilir. Ve ben bunu istemiyorum." ~Heeseung
2 saat. Koskoca 2 saat okulu turladık. Ve tek bulduğumuz fotokopi odasına oldukça zıt olan öğretmenler odasının oradaki dolapların önünde ki bir damla kan.
Heeseung dolaplara sırtını dönerek yere çöktü. Kesinlikle kan içmesi gerek. Ama nereden bulayım şimdi?!
"İyi misin?" ~Cheonsa
"Evet... Sayılır." ~Heeseung
"Tamam... Sana inanıyorum. Şimdi gitmeliyiz. Kan içmen gerek." ~Cheonsa
"Zaten inanıyordun... Ama korkuyorsun benden..." ~Heeseung
"Korkmuyorum artık, gidelim." ~Cheonsa
"Gitmek zorunda değiliz. Dayanabilirim." ~Heeseung
Benim yüzümden...
"Dayanamadığın yerde söyle." ~Cheonsa
Çöktüğü yerden kalkarken onaylayan mırıltılar çıkardı. Yerde ki kana bakmıyor. Bakamıyor hatta.
Yanına gidip elini tuttum. Soğuk... Hem de çok. Ama yine de benim elimi yakıyor.
"Korkmuyorum. İnanıyorum da. Kendini zorlama." ~Cheonsa
"Yine de benden uzak dur. Gerçekten içimdeki isteği ne kadar bastırabilirim bilmiyorum." ~Heeseung
Elini bırakmadım. Eğer dayanamazsa... Benim kanımı içmesine izin veririm.
"Laftan anlamıyorsun... Yine korkacaksın." ~Heeseung
"Korkmam." ~Cheonsa
Elimi tutarak yürümeye devam etti. Bir yere gidiyorduk ama nereye?
Kütüphanenin kapısının önüne gelince durduk. Sonra tekrar geldiğimiz merdivenlere geri döndük.
"Burada bekle. Ses çıkarma. Zaten benim kokumu alıyor. Sana ne zaman kaç dersem o zaman kaç ve eve git. Tamam mı?" ~Heeseung
"Ne demek kaç dersem eve git? Sen burada mı kalacaksın?" ~Cheonsa
"Evet. Olanları anlatırsın diğerlerine ve onlar gelir. Ama sen evde kalacaksın. Anlaştık mı?" ~Heeseung
Belki evet, belki hayır...
"Hm?" ~Heeseung
"Galiba..." ~Cheonsa
"Sana zarar gelmesini istemiyorum. Sana ne dersem onu yap." ~Heeseung
Elimi bırakıp kütüphaneye gitti. Merdivenlere oturdum ve beklemeye başladım.
"Mum yakınında."
Yine o ses...
Merdivenlerin bir kat daha aşağı inen basamaklarına baktım. Depo orada...
Yavaşça kalktım ve aşağı inen merdivenleri takip ettim. Deponun kapısını açıp içeri girdim. İkidir geldiğimde hiç bir şey göremiyordum ama bu sefer aydınlık.
Mum tam karşımdaki dolabın üzerindeydi. Dolaba yaklaştım ve ayak uçlarımda durarak muma uzandım.
Mumu tuttum derken elimi çektiğimde yara bandı kutusu ile karşılaştım. Biraz sonra lazım olacak.
Yere atıp yine muma uzanmaya çalıştım. Bu sefer mumu tuttum işte.
Gerçekten de mumla karşılaştım elimi çekince.
Asıl sorun şu; gücümü nasıl kullanacağım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔
Fanfiction𝐾𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑖 𝑏𝑒𝑙𝑙𝑖 𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘... 𝐻𝑎𝑟𝑒𝑘𝑒𝑡 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑚𝑖 𝑒𝑛𝑔𝑒𝑙𝑙𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑒𝑙𝑙𝑒𝑟 𝑏𝑒𝑛𝑖 𝑠ı𝑘ı𝑐𝑎 𝑡𝑢𝑡𝑢𝑦𝑜𝑟. 𝐴𝑔̆ı𝑟 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜𝑘𝑢 ℎ𝑒𝑟 𝑦𝑒𝑟𝑖 𝑠𝑎𝑟𝑚ı𝑠̧, 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘𝑙𝑎 𝑢𝑦𝑢𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛𝑑𝑒...