"İ-y-i-y-i-m. Bak, senin için harfleri teker teker söyledim. Başka nasıl söyleyeyim istersin?" ~Cheonsa
"İyi olmadığını biliyorum!" ~Heeseung
"Bende senin iyi olmadığını biliyorum ama iyiymiş gibi davranmakta inat ediyorsun..." dedim, gözlerimin dolmasına engel olamayarak.
Kafasını omzuma yasladığında, derince nefes alıp verdim. İkimizde birbirimiz için endişleniyorduk ve yalan söylüyorduk. İkimizde aynı anda hem haklı, hem haksız durumuna düşüyorduk. Günlerdir bu böyle devam ediyordu. Yanımdan çok ayrılmıyordu, okula gitmiyorduk. Onun dışında sadece Sunoo ve K'i görmüştüm. Onların ışınlanmasına izin vermeden, kendisi onları buraya ışınlamıştı ve beni görmelerine izin vermişti. Tamamen iyileşememiştim, ölümün eşiğinden dönmüştüm, bir sürü düşman ve bir sürü yalan vardı ama biz ne yapacağımızı bilmiyorduk. Henüz sadece kendimizle savaşabiliyorduk.
"Ama benim durumum farklı, senin durumun farklı." ~Heeseung
"Bu seni haklı yapmıyor." ~Cheonsa
"Seni de haklı yapmıyor. Sende yalan söylüyorsun. Acını hissediyorum." ~Heeseung
"Bende düşüncelerini. Sürekli kan içmek istediğini söyleyip duruyorsun." ~Cheonsa
"Seni yanlız bırakıp gidemem. Okul bizimkilere kan vermedi henüz. Gidip dışarıdaki hayvanların kanını içemem. Hem uzun sürer, hem de hayvanlar telef olur." ~Heeseung
"Benim kanımı iç." ~Cheonsa
"Yine yapıyorsun... Sana hayır dedim! Neden anlamak istemiyorsun?! Senin kanını içemem! Bir daha olmaz! Bunu üç defa yaptım ve biri izinsizdi!" ~Heeseung
"O zaman beni, bunu söyletmeye mecbur bırakma!" biraz sesimi yükseltmemle, acımın artması bir olmuş, yeniden iki büklüm kalmıştım.
"Böyle olacağını biliyordum işte! Tamam, gel buraya. Bir şey yok." beni kolları arasına alınca, acım yavaş yavaş hafiflemeye başlamıştı.
"Senin canının yanmasını istemiyorum işte... Kanını içerken kendimi kaybedip, sana zarar vermekten korkuyorum." ~Heeseung
"Neden benim için sorun olmadığını anlamıyorsun? Sen her şeyi yaparken, ben sadece seni izliyorum. Bende sana yardım etmek istiyorum." ~Cheonsa
"Tamam... O zaman akşam. Biraz daha iyi olunca. Anlaştık mı?" ~Heeseung
"Anlaştık." ~Cheonsa
Bir süre sessizce oturduk. Önceki günlerde ben sürekli uyuyordum. Her saat başı uyuyakalıyordum. Ama bu Heeseung için sıkıcı bir durum olsa gerek.
"Heeseung, Mush'dan haberin var mı?" ~Cheonsa
"Mush mı? Ha... Evet. Var." ~Heeseung
"Düşünme. Düşünme. Düşünme. Düşünme." ~Heeseung
"Heeseung, Mush'a ne yaptın?" ~Cheonsa
"Ah... İçerideki çekmecenin içine koydum." ~Heeseung
"Küçücük bir şeyin sana ne gibi bir zararı var?" ~Cheonsa
"Sana yapışıyor. Mantar mı, sülük mü belli değil." ~Heeseung
"Onu buraya getir." ~Cheonsa
"Asla." ~Heeseung
"Heeseung." ~Cheonsa
"Ne? Getirmeyeceğim." ~Heeseung
Derince nefes alıp verdim ve tekrar Mush'ı getirmesini söyledim. Cidden, mantar yahu, mantar! Mantarı kıskanıyor!
"Hayır dedim! İstemiyorum! Ben sana istediğim gibi dokunamıyorken, başka hiç bir kimsenin ya da bir şeyin dokunmasına izin veremem! Sen benimsin! Sadece benim! Bana aitsin!" kırmızı gözleri ile bana baktığında, gözlerim tekrar doldu. Çünkü bana korku ile bakıyordu. Kırmızı gözleri nasıl böyle bakabilirdi ki? Sinirli ya da aç olmalıydı.
"O zaman dokun bana. Soğuk değilsin. Benim tenimi yakan sensin. Kanımı içmek istiyorsan, iç. Sarılmak istiyorsan, sarıl. Elimi tutmak istiyorsan, tut. Kimse sana engel olamaz, ben yapma demem. Neden kendini bir canavar gibi görüyorsun ki? Canavarlar beni korkutuyor... Öyleyse, seni nasıl sevebilirim? Sen canavar değilsin. Sen benim vampirimsin. Kan içmen, teninin soğuk olması, gözlerinin kırmızı olması... Bunlar benim için bir şey ifade etmiyor. Ben seni olduğun gibi seviyorum." ~Cheonsa
"Sivri dişlerimden korkmuyor musun?" ~Heeseung
"Hayır." ~Cheonsa
"Kırmızı gözlerime bakmaya korkmuyor musun?" ~Heeseung
"Korkmuyorum." ~Cheonsa
"Gerçek beni görmekten korkmuyor musun? Her şeyimi bilmek mi istiyorsun? Beni tanımak mı istiyorsun? Beni olduğum gibi sevebileceğine emin misin?" ~Heeseung
"Hiç bir şeyden korkmuyorum. Her şeyini öğrenmek, seni herkesten iyi tanımak istiyorum. Zaten seviyorum. Ne olursa olsun seni kafamdan atamıyorum. Sen neysen o'sun." ~Cheonsa
"Abim benim yüzümden öldü... Douglas'ın mühürlüsü benim yüzümden öldü... Bu evler, benim yüzümden yandı... Daha doğmamış olan çocuklar, anne ve babaları benim yüzümden öldü... Her şeyi ben başlattım. Herkesi ben öldürdüm. Sana olanlar benim yüzümden oldu... Haberin yok ama başka bir kurt grubu da saldıraya uğradı, benim yüzümden. Zombiler benim yüzümden saldırganlaştı... Her ne kadar mühürlüm olsanda benden nefret edeceksin, çok karışık duygular içinde olacaksın ama ben... Sana her şeyi göstereceğim." ~Heeseung
Yüzümü elleri arasına aldı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Sanki ben yaşamışım gibi, bütün anılar aklıma doluşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔
Fanfiction𝐾𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑖 𝑏𝑒𝑙𝑙𝑖 𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘... 𝐻𝑎𝑟𝑒𝑘𝑒𝑡 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑚𝑖 𝑒𝑛𝑔𝑒𝑙𝑙𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑒𝑙𝑙𝑒𝑟 𝑏𝑒𝑛𝑖 𝑠ı𝑘ı𝑐𝑎 𝑡𝑢𝑡𝑢𝑦𝑜𝑟. 𝐴𝑔̆ı𝑟 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜𝑘𝑢 ℎ𝑒𝑟 𝑦𝑒𝑟𝑖 𝑠𝑎𝑟𝑚ı𝑠̧, 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘𝑙𝑎 𝑢𝑦𝑢𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛𝑑𝑒...