İçimdeki heyecan ve sevinçle, herkesi görmezden gelerek sınıftan çıkar çıkmaz koridorda gördüğüm Heeseung'a doğru koştum.
"Heeseung, Heeseung, Heeseung, Heeseung!" ona doğru hızlı bir koşuşun ardından, sıkıca sarıldım."Bu kızın mutluyken enerjisi biraz fazla sanki?" ~Taki
"Yeni mi anladın?" ~EJ
"Her seferinde şaşırıyorum. Normalde utangaç, çekingen ve üzgün olduğu için bu farklı biri gibi geliyor. Yani tamam, sürekli gülüyor ama bu çok farklı." ~Taki
"Bu mutluluğun kaynağını bende öğrenebilir miyim?" ~Heeseung
Ondan bir adım uzağa gittim ve seviçle konuşmaya başladım; "Artık bende güçlerimi kullanabiliyorum. Üçünü de! İstediğim gibi kontrol edebiliyorum! Ama... Ateş biraz zor. Su da zorluyor. Yine de, duyguları kolayca kontrol edebiliyorum!"
"Aferin sana. Başaracağını biliyordum." dedi, gülümseyerek ve elini kafamın üstüne koyup, saçlarımı karıştırdı.
Başardım... Ve o bana güveniyordu. Güvenini boşa çıkarmadım. Yaptım!
Eheh... Neden arkadaşı beni öldürecekmiş gibi bakıyor? Bu... Rahatsız edici.
"Tebrikler kraliçem." dedi, hiç hoş olmayan bakışları ile.
"Bizde tam onun mühürlüsünden konuşuyorduk." ~Heeseung
"Heeseung, kraliçeye bu tarz gereksiz şeyler anlatmamalısın." dedi, adeta dişlerinin arasından tıslayarak.
"Aslında gereksiz değil. Çünkü herkesin, her şeyi gerekli, önemli ve değerli. Ama siz istemiyorsunuz sunbae-nim, o yüzden bir şey diyemem." BAŞKA BİR ŞEY DERSEM BANA SALDIRACAK GİBİ DURUYOR!!
"Siz mühürlü müsünüz?" diye sorduğunda, Heeseung ile bakışlarımız buluştu. Bunu ona bırakmalıyım.
"Sence mühürlü olsaydık benim yaşama şansım var mıydı? Kalbime kazığı saplarlardı." ~Heeseung
Ne de büyük şans ama!
"Mühürlüsünüz. K hyung-nim ile konuşurken duymuştum." dedi, yüzündeki çıkarcı gülümseme ile.
"Neyseki senin mühürlün de bir cadı." ~Heeseung
"Cidden mi?!" ~Cheonsa
"Sakin olun lütfen, kraliçem. Birisi duyarsa biteriz."
"Doğru... Özür dilerim." ~Cheonsa
"Kraliçe gibi davranmalısın, masum ve şirin bir kız çocuğu gibi değil." ~Heeseung
"Nasıl kraliçe olunacağı ile ilgili kimse bana bir ders veremez mi?" ~Cheonsa
"İşin zor."
"Biliyorum. Zor şeyleri seviyorum." ~Heeseung
⚜
⚜2 Hafta Sonra⚜
"Tek yapacağımız şey krallığa gidip, ben kralı oyalarken sizin güçleri serbest bırakmanız. Bu kadar. Tamam. Anladım. Yapabilirim. Sadece onu oyalayacağım." ~Cheonsa
"Ve kanını içmesine izin vermeyeceksin." ~Heeseung
"Hemde asla." ~EJ
"Biliyorum, biliyorum." ~Cheonsa
"Artık hepimiz daha güçlü olacağız." ~Taki
Daha... Güçlü...
Tedirgin olduğum için şu an en sakin olan Jungwon'un yanına gittim. Onun yanında durmak belki bana da iyi gelebilir, beni de sakinleştirebilirdi.
"Evet. Şimdiden bunun için heyecanlıyım." ~Jay
"Daha ne kadar güçlü olacağız, merak ediyorum doğrusu. İnsanlardan çok güçlüyüz ve bu halimizden de güçlü olmak... Gücü daha yoğun hissetmek... Bilemiyorum. Biraz ürkütücü." ~Jake
"Yapma ama Jake, zaten istesekte en güçlü biz olamayacağız. Her zaman Sunoo olacak. Hele ki vampir kralını da yendiğimizde, Sunoo yeni vampir kralı olunca daha da güçlü olacak. Kimse onun gücüne erişemeyecek." ~Sunghoon
"Her şey ürkütücü aslına bakarsan, Jake. Hikayelerdeki gibi kurtlar ve vampirler düşman değil. Kehanetler bozuluyor. Okulumuz sihirli varlıklar ve insanlara aynı sınıflarda, aynı eğitimleri veriyor. Tanıdığımız avcılar var. Sence yeterince ürkütücü değil mi? Şimdi daha güçlü olmak mı ürkütücü geliyor bir tek?" ~Jay
"02'liler, size doyum olmaz ama kimseyi daha fazla ürketmeden sessiz mi olsanız?" dedi Jungwon, ben onun arkasında saklanırken.
Üçü de bana baktıktan sonra, aynı anda dışarı çıktılar. Ben dışarı çıkmak için Heeseung'ı bekliyordum. Aslında hepimiz hazırdık çünkü yanımıza bir şey almayacaktık, sonuçta bizimle beraber başka askerler de geliyordu. İhtiyacımız olabilecek her şeyi de onlar almıştı zaten. Ama Heeseung, bir şekilde hazır değildi.
Herkesin çıkmasını bekledikten sonra, en sona Heeseung ve ben kalmıştık. Diğerleri Mush ile tanışınca, onu resmen esir almışlardı. K ona uzaylı gibi davranıyordu.
"İyi... Değilsin." ~Cheonsa
"Bilmiyorum." ~Heeseung
"Daha önce... Oraya gittiğin için mi? Olanlar yüzünden mi?" ~Cheonsa
"Abimi kaybettim, Cheonsa... Ailemden bir başkasını daha kaybetmek istemiyorum. Oraya gidersek, geri dönüşü olmayacak. Zihinlerimizi kontrol edemezsek, o bizi kontrol edecek. Birileri ölecek... Bu yüzden kızların gelmesine izin vermedik. Ama... Sen bile ölebilirsin." ~Heeseung
"İşin içinde... İhanet olduğu için mi? Ben orada ne dersem, benim emirlerime uymayacaksınız. Kızlar bu işin kötü biteceğini bildiği için gelmek istemediler. Herkes kendini kurtarmanın derdinde. En başta EJ beni dinlemeyecek. Bunu biliyorum. Ama... Ölecek olursam, son ana kadar yanımda durmanı istiyorum." ~Cheonsa
"Ölmene izin vermem. Ama bu beni çok korkutuyor. Sana bir şey olmasını istemiyorum. Kraliyet askerleri bir işe yaramaz. Onlar seni koruyamaz. Seni koruyabilecek olan üç kişi var; Gerçek Alfa, Kral ve mühürlün. Diğerleri sadece piyon. En sonuna kadar... Hayır, sonsuza kadar birlikte olalım." ~Heeseung
"Vampirler... Çok güzel sever. Sayende, okuduğum kitaplarda bulamayacağım bir şeyi öğrendim." ~Cheonsa
"Vampirler sevemez... Vampirler sadece kanı sever. Seni seven benim. Tamamı ile benim. Ne içimdeki vampir, ne de insan. Seni çok seviyorum. Ve ne olursa olsun, seni koruyacağım." ~Heeseung
"Yaa! Hâlâ ne yapıyorsunuz orada?! Ağaç olduk!" ~Sunoo
Sunoo'nun sesi ile, elimi Heeseung'a uzattım.
"Gidelim mi?" ~Cheonsa
"Geri dönüşü olmasada gidelim. Birlikte." ~Heeseung
"Evet, birlikte." ~Cheonsa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔
Fanfiction𝐾𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑖 𝑏𝑒𝑙𝑙𝑖 𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘... 𝐻𝑎𝑟𝑒𝑘𝑒𝑡 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑚𝑖 𝑒𝑛𝑔𝑒𝑙𝑙𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑒𝑙𝑙𝑒𝑟 𝑏𝑒𝑛𝑖 𝑠ı𝑘ı𝑐𝑎 𝑡𝑢𝑡𝑢𝑦𝑜𝑟. 𝐴𝑔̆ı𝑟 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜𝑘𝑢 ℎ𝑒𝑟 𝑦𝑒𝑟𝑖 𝑠𝑎𝑟𝑚ı𝑠̧, 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘𝑙𝑎 𝑢𝑦𝑢𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛𝑑𝑒...