70. Bölüm

108 19 56
                                    

"Anne! Bekle!" ~Sunoo

"Anne, lütfen! Bizi bekle!" ~Cheonsa

Sunoo, beni bırakıp, annemizin peşinden güçleri sayesinde hızlıca gitmişti.

Bende yere düşünce, annemin özlemi ile gözlerimden akan yaşların arasına canımın acısından akanlarını eklemiştim.

Onları hâlâ görebiliyordum, ikisi de hızlıca ilerliyordu. Ama ben o kadar hızlı olamam ki...

"Anne, yalvarırım! Lütfen, beni de bekle! Lütfen... Bu sefer bana sen sarıl... Anne..." ~Cheonsa

Üstümdeki elbise ile zorlada olsa yerden kalktım ve ağlayarak koşmaya devam ettim. Onlara yetişmeliyim!

Sunoo'nun yanıma ışınlanması ile, beni tutup, annemizin yanına ışınlanması bir olmuştu. O an, annem ikimizede sarıldı. Kokusu... Kokusunu alabiliyorum. Annemin, özlediğim kokusu.

"Bebeklerim... Olanlar için çok üzgünüm. Sizi bırakmayı asla istemezdik. İkinizde kocaman olmuşsunuz..." dedi, ağlarken.

Sunoo ile ağlamaktan tek kelime bile edemiyorduk, sadece ikimizde sıkıca annemize sarılıyorduk.

Biraz daha sıkıca sarıldıktan sonra, bizi kendinden ayırdı ve ellerini yüzlerimize koyup, göz yaşlarımızı silerek yanaklarımızı okşadı. Saçlarımızla oynadı, yüzlerimize ezberlemek ister gibi baktı. Bu bir dönüm noktası, değil mi? Her zaman... Her zaman böyle olamaz mı? Bunun da sonu gelmeyecek, değil mi? Annem bizi tekrar bırakmayacak.

"Küçük olduğunuz için size anlatamadığım çok şey vardı. Bu günün geleceğini biliyordum çünkü kehanet böyleydi. Herkes bunu söylüyordu. Ama ben korktum ve kraliçelikten çekildim. Ben çekilince, babanız da çekilmek zorunda kaldı. Ama yine de... Görüyorum ki, bunun hiç bir faydası olmadı. Gidin ve hakkınız olan taçları takıp, tahta oturun. Bu gece en kötü gece değil, bundan sonra olacak olanlara kıyasla en güzel gece. Daha önce anlatamazdım, çok küçüktünüz. Korkacağınızı düşünmüştüm. Ama... Siz o kadar korkusuzmuşsunuz ki, çok güzel büyümüşsünüz. Bebeklerim, sizi çok seviyorum. Tamam mı? Birbirinize sahip çıkın. Sunoo'm, kardeşin her zaman olduğu gibi, sana emanet. Cheonsa'm, sende her zamanki gibi, abini sakın üzme ve sözünü dinle. Siz benim her şeyimsiniz. Bu gece bir daha gelmeyecek ama vaktim doluyor. Yakında kaybolacağım. Size güveniyorum. Siz sihirli krallıkları teker teker yönetenlerden daha üst seviyedesiniz. Eğer imkânınız olursa, günlüğümü bulun. O size yardımcı olacaktır. Görüşürüz, bebeklerim." son kez sıkıca sarıldı ve saçlarımıza birer öpücük kondurdu.

Gözlerimizi kırptığımızda, annemiz bizi bırakıp, gözden kaybolmuştu.

Yere eğildim ve ellerimi yere koyup, yerden destek alarak ağlamaya devam ettim.

Ben... Eskisi gibi olmak istiyorum. Neden bahsettiğini bilmiyorum ama biraz daha ona sarılmak istiyorum. Onu çok özledim... Lütfen... Tanrım, lütfen onu bir kere daha görmemizi sağla.

Sunoo'nun ağlama sesi kesildi ve beni de yerden kaldırdı. Herkesin onu kırılgan gördüğüne eminim ama o benden daha güçlü. Bu yüzden kendi abime hayranım. Belki ağlamak istiyor ama beni korumak için ağlamıyor daha fazla.

"Neden bahsettiğini az çok anladım ama sen anladın mı bilmiyorum. Bazen... Eve bir kaç kişi gelirdi. Giyimleri çok düzgün, bakışları çok ciddi ve dik olurdu. Saçı sürekli topuz olan, annemden en az yirmi yaş büyük olduğu belli olan bir kadın özellikle de... Bizi hiç sevmediği, bakışlarından belliydi. Babama bize kıyasla daha yumuşak bakar, anneme ise sevgi ile bakardı. Ve şimdi anlıyorum ki... O kadın bir kaç sene önce ölen kraliçeydi. Onun yanında konuşmamız yasaktı. En azından benim... Çünkü sen onu bile anlayamayacak kadar küçüktün. Ve şimdi duvardaki resme bakınca anlıyorum... O kadın, bizim büyükannemizmiş. Yani kraliçe." dedi ve yanımızdaki duvarda asılı olan, kocaman resme bakmayı sürdürdü.

Bende kafamı çevirip, resme baktım. Hayal meyal hatırladığım, saçı topuz ve sert bakışlı bir kadın ve yanında, elini tutan annem vardı.

Yanındaki resimde ise, babam ve annem, düğün için giyindikleri kıyafetlerin içinde ve başlarındaki taçlarla, çok güzel görünüyorlardı.

Hatta bir diğer taraftaki resimde; babam ve annem yan yana dıruyor ama annemin kucağında bir bebek var. O bebek, Sunoo olmalı.

Resmin altına baktım ve silinmeye yüz tutmuş, belli olmayan rengi ile yazılan yazıyı okumaya çalıştım. Annemin, babamın ve Sunoo'nun ismi yazıyordu. Ama farklı olan tek şey, başlarında kraliçe, kral ve prens yazmasıydı.

"Kehanet... Benim kabusumda gördüğüm şeydi..." dedim, kendimi toparlayıp.

"Evet... O gece uyuyamamıştın. Annem, babam ve ben başında beklemiştik. Ama bende yanında uyuyakalmıştım. O zaman... Çok daha küçüktük. Yaşadığımız yeri bile hatırlamıyorum. Sadece odamızı hatırlıyorum. Sen... Kabus gördüğünü ve ne olduğunu nereden hatırlıyorsun?" ~Sunoo

"O zamanlar sarayda yaşıyorduk. Ben kabus gördüğümde, o gece herkes çok zorlandı ve bu kabusu yorumlamaya çalıştılar. Sonra bunun kehanet olduğuna karar verdiler. Annem bizi korumak için tacını bıraktı... Bunca zaman... Herkes biliyordu ama biz bilmiyorduk. Bunları ben hatırlamıyorum... Düşünsene Sunoo, sende bilmiyor musun? Etrafı kimin gözünden görüyorsun? Bunlar annemin anıları." ~Cheonsa

Annem bize dokunduğu için, anılarını görmüş olmalıyız. Heeseung'ın gösterdiğinden farklı, düşünmeden olmuyor. Ama o anları, korkan kendimi, endişelenen Sunoo'yu, saraydaki odamızı, babamı... Her şeyi annemin gözünden görüyorum.

"Yani... Biz bu gece... Kral ve kraliçe mi olacağız? İki parça halinde?" ~Sunoo

"Evet. Tıpkı, ikiz kraliçeler gibi." diyerek, tam arkamızdaki resme doğru döndüm. Büyükannemiz ve onun ikiz kız kardeşi gibi, abim ve ben...

MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin