"Nasıl bir şey?" ~Cheonsa
"Bu odadan çıkmadı. Bu eve girdi. Bir vampir..." ~Heeseung
Mush, kafamın üstünde, saçıma sıkıca tutunurken, ben de Heeseung'ın elini sıkıca tutuyordum.
"Hani vampirler izinsiz bir eve giremezdi?" ~Cheonsa
"Demek ki evin sahibi, eve geri döndü." ~Heeseung
Bizim burada olduğumuzu Heeseung'ın onu fark ettiği gibi fark etmiş olmalıydı. O yüzden kaçamazdık. Zaten Heeseung ışınlanamazdı çünkü kan içmediği için güçsüzdü. Işınlanabilecek olsa bile, bende yanında olduğum için ona yük olurdum. Bu sayede ışınlandığı zaman daha kötü olur, belki de Niki gibi hasta olabilirdi.
"Peki ya... Sen nasıl girebildin?" ~Cheonsa
"Sana daha önce burada kaldığımı söylemiştim." ~Heeseung
"İyi de, nasıl?" ~Cheonsa
"Abimin tanıdığı bir vampirin evi burası. Şu an onun geldiğine eminim. Ama beni hiç sevmiyor. Bende onu. Bana insan kanı içirmeye çalışmıştı. Bende yere dökmüştüm." ~Heeseung
Birbirlerini öldürmek istiyor olmalılar. Heeseung hakkında yeni bir şeyler öğrenmiş olsamda, yine abisi ile ilgili bir konu açtım. Sanırım bir kere sorup, bir daha da üstelememeliyim bundan sonra.
Uzun koridorda ilerlerken, önümüze aniden birinin çıkması -ışınlanması- ile korkudan Heeseung'ın sırtına yapıştım. Sırtına öyle bir sarılıyordum ki, Mush bile benim kafamın üstünde olmasına rağmen Heeseung'ı tutuyordu.
"Tanıdık bir koku olduğunu biliyordum ama bu güzel kokunun sahibi kim, Heeseung? Bana bir hediye olarak getirmiş olman çok güzel olur."
Anında yanıma ışınlanıp saçımı elinin arasına alıp oynaması ile, benden önce Heeseung'ın tepkisi gecikmemiş, onun kolunu sertçe iteklemişti.
"Ona dokunma." ~Heeseung
"Eh, eğlenceli değilsin yine. Çok istemiyorum, sadece bir bardak." korkutucu gülümsemesi ile bana bakarken, ben yüzümü Heeseung'ın sırtına gömmüştüm.
"Uzak dur ondan Douglas." ~Heeseung
"Paylaşabiliriz. Evi paylaştığımız gibi." ~Douglas
"O benim. Tamamen benim. Bana ait." ~Heeseung
"O zaman evimden defolup gitmeye ne dersin Heeseung? Anlaşılan yine birilerinden saklanıyorsun." ~Douglas
Yine mi? Abisi ile geldiği zaman birilerinden mi saklanıyorlarmış?
"Başka bir şeyde anlaşabiliriz. Ama ona dokunmadan." ~Heeseung
"Benim evim, benim kurallarım." ~Douglas
"Sana ona dokunmayacaksın dedim." ~Heeseung
"Yaptıkların için bir bedel ödemek zorundasın." ~Douglas
"Ona dokunamazsın dedim! O benim!" ~Heeseung
Bu iş daha da kötüye gidiyor. Ama hareket edersem... Ben... Ne yapabilirim ki? Sadece bir avım.
"Senden izin alacak halim yok!" ~Douglas
"Ona dokunmayacaksın!" ~Heeseung
"Sen kendini ne sanıyorsun?! Bana emir verebileceğini mi düşünüyorsun?!" ~Douglas
O an gözlerimi sonuna kadar açıp, kafamı Heeseung'ın sırtından kaldırdım ve Douglas denen vampire baktım.
"Sen... Sesinin tanıdık olduğunu biliyordum. Sen onlardansın..." ~Cheonsa
Heeseung'ı bırakıp -Heeseung'a tutunan Mush'ı da bırakıp- Douglas'ın üstüne yürüdüm.
"Seni hatırlıyorum. Ama yüzünde maske vardı. Birimizin öleceğini söylemiştin. Abim de, ben de yaşıyoruz. Benim öleceğim konusunda emindin. Hatta senin yüzünden ben de emindim. Bizim gruptan sorumlu olan asistanlardan biriydin... Kendin ölmeyeceğin için mi bu kadar emindin benim öleceğimden?" ~Cheonsa
"Cheonsa, ne diyorsun? Sen... Bak, kâbusun kafanı karıştırmış olmalı. Bu tarafa gel." ~Heeseung
Heeseung kolumdan tutup çekerek, beni ondan uzaklaştırmıştı. Ama eminim... Buna eminim...
"Woah... Cheonsa mı? Soya olarak değiştirmemiş miydin? Sen nasıl ölmedin cidden? Ama öleceksin. Hatta yakında öleceğine eminim. Senden sihir kokusu alıyorum ama yok gibi bir şey. Bu kadar yakınımda olmasan fark etmem bile. Seni tüketiyor olmalı... İçten içe ölüyorsun. Ama merak etme, kanını içmeden ölmene izin vermem." ~Douglas
Elimde olmadan sinirlenmiştim, ölecek olmamı söylemesine değil, Heeseung'ın üstelemesine rağmen hâlâ bunu konuşmasına. Bu yüzden, sinirimi içimde tutamadım ve Heeseung'ın elinden kendimi kurtarıp, Douglas'a bir tokat attım. Yüzündeki yanık el izimle ona küçük bir hediye verdim. Daha mutlu olduğuna eminim.
"Haha... Hahahaha..." ~Douglas
Gözlerimi kırpmadan ona bakıyordum, daha önce onunkinden daha kırmızı gözleri görmüştüm. O korkutucu değildi. O kesinlikle ezikti. İsmi gibi karanlıktı, evet. Ama vampir olması onu güçlü ya da korkutucu yapmıyordu. Bu şekilde davranıyor olması onu kesinlikle bir ezik yapıyordu.
"Acıttı... Ve acımaya devam ediyor. Tanrım, lanetli hayatımı bununla kutsadığın için teşekkür ederim. Devil's fire... Bu kadar güçlü olup nasıl ölmezsin? Sen... Sen eşsizsin. Senin içinde var... Senin içinde zaten ateş var. Göster. Bana göster. Daha fazlasını. Güçlerini göster!" ~Douglas
Heeseung, Douglas'ı itelemiş ve bana olan bakışlarını kendi üzerine çekmişti.
"Bildiğin her şeyi anlat. Biz denekken sen orada görevliydin ve bunu abime söylemedin. Şimdi her şeyi anlatacaksın." ~Heeseung
"Onun kanı karşılığında, her şey. İradem bile." ~Douglas
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔
Fanfiction𝐾𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑖 𝑏𝑒𝑙𝑙𝑖 𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘... 𝐻𝑎𝑟𝑒𝑘𝑒𝑡 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑚𝑖 𝑒𝑛𝑔𝑒𝑙𝑙𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑒𝑙𝑙𝑒𝑟 𝑏𝑒𝑛𝑖 𝑠ı𝑘ı𝑐𝑎 𝑡𝑢𝑡𝑢𝑦𝑜𝑟. 𝐴𝑔̆ı𝑟 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜𝑘𝑢 ℎ𝑒𝑟 𝑦𝑒𝑟𝑖 𝑠𝑎𝑟𝑚ı𝑠̧, 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘𝑙𝑎 𝑢𝑦𝑢𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛𝑑𝑒...