63. Bölüm

105 14 114
                                    

Flashback

Heeseung'ın Bakış Açısından

Bu görevden nefret ediyorum.

Kurtlardan nefret ediyorum.

Vampirlerden nefret ediyorum.

Krallıklardan nefret ediyorum.

Deneklerden nefret ediyorum.

Bizi deneğe çeviren o adamlardan nefret ediyorum.

Cheonsa'dan nefret ediyordum...

Şimdi neden böyle?

Ona bir şeyi açıklamak neden bu kadar zor geliyor? Ona ihanet ettiğimi öğrenmesi neden benim bu kadar zoruma gidiyor? Neden görevi tam anlamı ile yapamıyorum?

Douglas bunu nasıl fark etti ki? Başkaları da fark edebilir mi? Cheonsa, şimdi benim hakkımda ne düşünüyor?

Ne kadar oldu... Yanından gittiğimden beri?

Bu gümüş yarası canımı yakıyor. Bir daha krallıklardan gelen biri ile karşı karşıya kalmamalıyım. En azından tek başımayken...

Cheonsa olsaydı, daha güçlü olurdum. Zaten işe yaradığı konu da bu değil mi? Mühürlüm olduğu için daha güçlü olabilirim ama benim mühürlüm farklı bir tür, o zaman bu beni çok daha güçlü kılar.

Gümüş yarası olduğu için çok yavaş iyileşecek... Cheonsa olsaydı, daha hızlı iyileşirdi.

"NEDEN HER ŞEY ONA ÇIKIYOR Kİ?!!" Bağırarak, önümdeki kitabı yere fırlattım. Bir işe yaradığı yoktu zaten. Onu okumak yerine, düşüncelere dalmıştım bir süre sonra.

Acıktım... Susadım... Kan istiyorum.

Bunun olmasından nefret ediyorum. Hayvanlara zarar vermek istemiyorum. Bekleyebilirim. Gerekirse hasta olurum. Ama hayvanlara zarar veremem daha fazla. O olayın üstünden bir sene geçti ama vicdan azabı geçmiyor işte...

Yeniden olacak... Ay yine çıkacak. Bundan kurtuluşum yok. O canavardan kaçamam.

Canavar aslında benim... İçimdeki vampir, aslında canavar. Ve vampir olan benim. Vampir içgüdülerimin tamamını oluşturan, o canavar. İnsan benliğimi tamamen kaybetmedim, o yüzden şu anki ben, benim. Ama vampir olan o canavar... O da benim. Kafamın içinde kendimle boğuşmaktan başka bir şey değil. Benim vampir halim ve insan halim... Hepsi bu. Hepsi benim. Sadece ben, başkası yok.
Bu sinirli ve sakin biri gibi; sakin olan dışta, sinirli olan içte. İnsan benliğim dışta, vampir benliğim içte.

Yere oturdum ve sırtımı duvara yaslayıp, gözlerimi kapadım. Her şeyin, canavarın bile onun için yaşaması çok can sıkıcı. Neden onun için yaşıyorum? Onun için adanmışlıkta neyin nesi? Ben onun kurbanı değilim. Ama o öyle... Onun kanı sadece benim içebilmem için. Bu yüzden, o benim için bir adak. Bana sunulmuş bir lütuf. Boşuna mühürlüm değil. Boşuna bana bağlı değil. Ben ona değil, o bana itaat etmeli.

Duyduğum acı ile yağa kalktım. Neydi bu böyle? Neden bir anda oluyordu? Bu kadar acıtması normal miydi? Sanki... Sanki her yerime baskı uygulanıyor gibi. Her yerim ağrıyor. Gümüş yarasının olduğu bileğimden kan daha hızlı akıyor artık. Bu bana olmuyor... Değil mi? Bu Cheonsa'ya oluyor. Evet. İçimde bir yerlerin yandığını hissedebiliyorum. Bu ona oluyor. O buna dayanamaz ki. Bunu ona kim yapıyor? Kim ona elini sürmeye cesaret edebiliyor? Kim benim olana zarar veriyor?

Cheonsa'nın yanına açken nasıl ışınlanabileceğim hakkında en ufak bir fikrim yok. Ama daha öncede böyle olmuştu. Ormana gittiği zaman. Nedensizce ışınlandığımda, kendimi onun yanında bulmuştum. Bu mühürle alakalı olmalı. Bu sefer de olacak mı aynı şey? Lütfen, o ölmek üzere... Doğru yere ışınlanmalıyım. Vakit kaybedemem.

Nasıl olduysa, sadece sakince gözlerimi kapadım ve Cheonsa'yı düşünüp gözlerimi açtığımda, okulun kütüphanesine ışınlanmıştım.

Tanrım... Burası cehennem gibi. Alev ateş yanıyor. Ama bu ateşin rengi... Neden böyle? Cheonsa nerede?

"Ahh! Sıcak! Çok sıcak! Lanet olsun! Neyseki benim için hafifsin. Ama o kadar güçlü olmadığım için, seninle ışınlanamam. Bir şekilde buradan çıkacağız artık. Yanarakta olsa..."

Bu kim? Sesini duyuyorum. Ama kokusunu alamıyorum. Onu tanımıyorum. Cheonsa onun yanında mı?

Hızlıca sesin geldiği yere doğru gittim. Burası cidden çok sıcak ama yanmıyorum... Bu çok garip.

Ben hızla oraya gitsemde, aynı hızdaki bir kız, Cheonsa'yı da alıp kapıya ilerlemişti.

"Yaa!!" ~Heeseung

"Sen... Diğer kız öldü. Öldürdüm... Şimdi Cheonsa'yı iyileştirmeme yardım et." ~Jiweon

Yeniden hızlıca yanlarına gittim ve Cheonsa'yı kucağıma aldım. Ne demek diğer kız öldü? Diğer kız kim? Cheonsa'ya bunu yapan mı?

Tanrım... Ölmek üzere... Hayır... Lütfen, lütfen onu koru. O masum. Her ne kadar bu güçlerle lanetli olsada, o masum.

Kollarımda iyileşebilecek mi? Yoksa, bu şekilde can mı verecek?

"O kızı öldürmesini ben söyledim. Heeseung, şimdi git. Cheonsa'yı da al ve uzak bir yere git! Bir kaçı daha geliyor." bir anda çıkagelen K hyung ile şaşırmıştım. Ne demek emri ben verdim? Neden geliyorlar?

"K hyung? İyi de, neden?" ~Heeseung

"Güçlerinin farkındalar. Sabahtan beri kütüphaneyi izliyorlardı anlaşılan. Cheonsa'da bir şekilde burada güçlerini kullanmış olmalı. Yoksa rastgele bu yaşanamazdı. Şimdi, çabuk ol. Ve lütfen, bir şey yap. Onun ölmesine izin verme. O... Benim için çok değerli." ~K

"Tamam... Ama bu kız kim?" ~Heeseung

"Bu seni ilgilendirmez. Ben sadece Cheonsa için geldim." ~Jiweon

Bunu hiç sevmedim...

Cheonsa ile beraber, tekrar ışınlandım. Ben o sıcaklığı hissetsemde yanmıyordum ama K hyung ve o kız yanıyordu bir şekilde.

Bunu sen mi yaptın?

Kollarımın arasına alıp, sıkıca sardım. Belki de bir kaç gün bu şekilde, yanından hiç ayrılmamalıydım. Ona bir şey olmasına izin veremem... Asla.

Flashback End

Cheonsa'nın Bakış Açısından

MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin