60. Bölüm

110 14 61
                                    

Bir sürü soru sormuşlardı ve saatlerdir bunları cevaplamaktan yorulmuştum. Daha çok denek olduğum zamana aitti bu sorular.

Üçü de beni bırakıp odadan çıktı ve kapıyı üstüme kilitlediler. Uykum vardı, açtım, yorulmuştum, korkuyordum ve kendimi tükeniyor gibi hissediyordum.

Kapı için hiç bir şey yapamamıştım bu yüzden. Dışarıdaki Heeseung'a bile seslenmekten acizdim. Ama Heeseung zaten bu işi bana bırakmamış, içeri ışınlanmıştı. Bu öğretmenlerin aklına nasıl gelmemişti ki? Sanırım onlar da çok yoruldu.

Sandalyede oturan benim yanıma çömeldi ve bana umutsuz gözlerle bakmaya başladı.

"İşkenceye uğramış gibi duruyorsun, sadece soru sordular... Sarılmak ister misin?" ~Heeseung

Nereden çıktı şimdi sarılmak?!

Ondan tarafa doğru döndüm ve kendimi sandalyede otururken ona doğru bırakıp, boynuna kafamı gömdüm.

Burası havasızdı, koyu renkliydi, bir okulda olmaması gereken bir yerdi. Sorgu odası gibi, dar ve korkutucu, gerici bir odaydı.

Heeseung'ın kokusunu iyice içime çektim. Kalbim ne kadar hızlı atsada, ona yakın olmak beni rahatlatıyordu.

"Neden böyle oldu? Beni öldürecekler mi?" ~Cheonsa

"Hayır, hayır! Neden seni öldürsünler?" ~Heeseung

"Çünkü ben sorunlu bir deneğim. Kayıtlara baktıklarında hafızamın silinmediğini de görecekler. Şimdi bu güç mevzusu... Beni yok edecekler. Öldücecekler." ~Cheonsa

"Buna izin vermem. Seni korurum." ~Heeseung

Ağlamamaya özen gösteriyordum ama gözlerimden akan bir kaç damla yaş, Heeseung'ın boynu ve omzu arasında damlayıp, kurumaya yüz tutuyordu.

"Hiç bir şey olmayacak. Yakında Vampir krallığı ile iletişeme geçebileceğiz ve bizi krallığa çağıracaklar. O zaman gideceğiz ve güçleri serbest bırakacağız. Sonra da, kaçıp, kimsenin bizi bulamayacağı bir yere gideceğiz ve rahatça, sonsuza dek birlikte yaşayacağız." ~Heeseung

Ben sonsuza dek yaşayamam seninle... Ben ölürsem, çok acı çeker misin? Beni sevdiğin için üzülür müsün? Mühür kalbini, canını yakarak mı çürütür? Yokluğuma bir süre sonra, sonsuz hayatında alışabilir misin? Sende bir yer ettim mi, beni sonsuzluğunda unutamayacağın kadar? Korkuyorum... Ölümden değil, sonsuzluğa uzanan hayatının acıyla devam etmesinden korkuyorum. Sana bir şey olacak diye korkuyorum. Benim sensiz kalmaktan korktuğum gibi, sende bensiz kalmaktan korkuyor musun? Son nefesimi verinceye kadar senin yanında olmak istiyorum. Kanımı son damlasına kadar içsen bile sorun değil. Sadece beni bu korkunç karanlıktan kurtar.

"Neden bu kadar çok korkuyorsun? Seni koruyabilecek gücüm var. Ve sen zayıf değilsin. Sana hiç bir şey olmayacak. Unutma, mühürümüz asla bozulamaz. Biz bu şekilde kutsandık, her ne kadar iliklerimize, hücrelerimize kadar lanetli olsakta. Birbirimizi koruyabiliriz. Şu yaptığına bak... Bu korkutucu mu? Kendi güçlerinden korkmana gerek yok." ~Heeseung

Yavaşça kafamı boynundan çektim ve dolu gözlerimle etrafa baktım. Ateş, havada çiçek şeklinde süzülüyordu. Bir sürü çiçek, yere doğru yavaş hareketlerle iniyor ve yok oluyordu, hiç varolmamış gibi.

"Bana orada nasıl baktıklarını gördün... Burada daha da korkutucuydu. Ben onlar için suçlu muyum, katil miyim? Neden bana korkarak bakıyorlar?" ~Cheonsa

"Çünkü güçlüsün ve gücünün farkındalar. Şu an gücün daha fazla çünkü ben yanındayım. Benimle temas ediyorsun. Bunu fark ettiklerine eminim. Ama hiç bir şey olmayacak, güven bana." ~Heeseung

"Mühürlün hakkında-" ~Kant

"Lütfen, beni öldürmeyin. Ona bir şey olmasını istemiyorum. Tür dışı mühürlülerin birlikte olması yasak, bu yüzden birinin ölmesi gerektiğini biliyorum ama lütfen... Beni öldürürseniz, o sürekli bu acıyı çekecek. Sonsuza dek. Eğer onu öldürürseniz, ben acı çekerim. Buna razıyım. Ama o ölümsüz, bir vampiri acısız bir şekilde öldürmenin hiç bir yolu yok. Ben onun acı çekmesini istemiyorum. Lütfen..." ~Cheonsa

"Soya, ben bir cadıyla evliyim. Ve bir bebeğimiz var. Bunu bilmiyordun, değil mi? Herkes gibi." ~Kant

Bunu beni kandırmak için mi söylüyor? Nasıl oluyorda... Hayır, bu yasak. Bu olmamalı. Özellikle bebekleri... Beni kandırıyor, değil mi?

"Ama bu yasak." dedim, kafamı kaldırıp, bu sefer yüzüne bakarak.

"Evet. Ama zararımızın dokunmayacağını gösterdik ve izin aldık. Her tür dışı mühürlü çifti öldürmüyorlar. Ama sizin durumunuz biraz daha farklı. İkinizde güçlüsünüz. Ve birlikte daha da güçlü oluyorsunuz. Size izin verirler mi bilmiyorum... Sizi mühürlü olarak değil de, evlenmesini önerdiğim kişiler olarak tanıtacağım ve izin alacağım. Soya, sen... Devamını Clem songsaeng-nim'den dinlersin. O benim karım. Tamam mı? Sana her şekilde yardım edebileceğine eminim. Hem bir cadı, hem bir kadın, hem de o da benimle mühürlü. Yarın konuşursunuz. Şimdi yurda git ve dinlen. Sana olabildiğince yardım edeceğiz. Sende zamanı geldiğinde lütfen... Bizleri koru." ~Kant

"Kor-korumak mı? Neden? Ben hiç bir şey yapamam ki. Neyden koruyacağım? Ne yapacağım?! Neyin zamanı?! Songsaeng-nim!" Kant songsaeng-nim odadan çıkarken, bende arkasından çıktım ve yorgunluktan iyice çelimsizleşen bacaklarımla, peşinden giderken seslendim. Ama bir kurdun hızına yetişmem mümkün değildi.

"İçeride konuşulanları duyamıyorum. Okuldaki büyü yüzünden. Ne oluyor? Neden öyle çıktın?" ~Heeseung

"Ne olduğunu bilmiyorum! Bilsem bunlar başımıza gelmezdi!" dedim, korku ve telaş içerisinde.

"Büyünün açığını bulup, dinlemeliydin Heeseung. Kutlarım, yakında evleniyorsunuz. Bu olanlar tahmin edilebilir şeylerdi, o kolyeyi boşu boşuna vermemiştim. Bir şekilde, kolyenin peşinde sandıklarımız, Cheonsa'nın peşinde. Ve onu koruyacağız." dedi K oppa, ay ışığı ile aydınlanan koridorun başından bize doğru, elleri cebinde, yavaşça yürüyerek.

MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin