25. Bölüm

160 19 46
                                    

"Ben... Yani... O bir tuzaktı. Kolyenden dolayı ölmeni istiyorlar. Lütfen kendine dikkat et. Yalnız durma." ~Sunjin

Sunjin koşarak yanımdan gitti. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken birinin bana seslendiğini duydum.

"İpi görebiliyor musun?"

Aynı soru...

"Kırmızı ipi görebiliyor musun?"

Yine aynı ses soruyordu. Nazik ama korku dolu bir kız çocuğu sesiydi.

Kafamı iki yana salladım yavaşça. Bunun bir cevap yerine geçmesini umuyordum.

"Serçe parmağına bağlı. Görebiliyor musun?"

İki eliminde serçe parmağına baktım. Hiç bir şey yoktu.

Yine aynı şekilde kafamı yavaşça iki yana salladım.

"Kan dökmeden göremeyeceksin. Ama sen cadısın, görmelisin. İp kopmak üzere. Senin kanın gerek. Sonra haber vereceğim. Komutlarımı takip et yeter. Bana uyacak mısın?"

Bu sefer kafamı aşağı yukarı salladım ve yoluma devam ettim.

Kızlar tuvaletinin önünde öylece duruyordum. Derste tuvalete gitmek hoş değil benim için ama kalabalık oluyor tenefüste. Başka şansım yoktu.

Millet tuvalete gider dedikodu dinler. Ben tuvalete gidince gökten sesler duyuyorum! Onları dinleyip, cevap veriyorum birde.

"Lavabodan mı?" ~K

"Yok, uçaktan. O tarafta başka ne var onichan?" ~Cheonsa

"Senin vampirler oradadır belki." ~K

Yanımdan öylece geçip gitti. Heeseung ile aynı sırayı paylaştığını ona hatırlatsam mı?

EJ'yu gördüğüm yerde kurda dönüştürüp tüylerini yolmak istiyorum!

K oppayı bekledim ve gelince onu durdurdum. Yoksa yine geçip gidecekti.

"Ne var?" ~K

"Saklamak zorundaydım..." ~Cheonsa

"Saklayıp saklamaman ya da onların ne olup olmadığı umrumda değil. Benim amacım sizi korumak. Bir anlaşma yaptık. Ve sen, anlaşmaya uymuyorsun." ~K

"Onlar da güçleri serbest bırakmaya çalışmış. Ve yine yapacaklar. Ben de onlarla olacağım." ~Cheonsa

"Bunu neden bana söylüyorsun?" ~K

"Amacınız aynı, değil mi? Birlikte çalışırsanız daha güçlü olursunuz. Her zaman hikayelerdeki gibi kurtlar ve vampirler düşman mı olmak zorunda?" ~Cheonsa

"Tamam... Şimdi konuşurum." ~K

"Teşekkürler onichan." ~Cheonsa

O da, bende sınıflarımıza gittik. Niki bana garip bir yüz ifadesi ile bakıyordu.

"Ne?" ~Cheonsa

"Çok uzun sürdü." ~Niki

"Olamaz mı?" ~Cheonsa

"Konuşmalar duydum. Jungwon hyungun bunu kabul edeceğini sanmıyorum." ~Niki

"Heeseung'ı ikna edersek, gerisi kolay." ~Cheonsa

"Son ders mi?" ~Niki

"Evet. On... On yedi dakika var." ~Cheonsa

"Gözlerin bozulacak. Dakikayı saymaya çalışma." ~Niki

30 Dakika Sonra

Herkesin okuldan çıkmasını beklemiyor olsamda, en azından bu katta kimsenin kalmamasını bekliyordum.

Ve bunu beklemek çok sıkıcı. Kimisi sallana sallana gidiyor, kimisi arkadaşını bekliyor, kimisi dolabını düzenliyor, kimisi sevgilisi ile sohbet etmenin derdinde...

Benim sevgilim keyfine bakmanın, kan içmenin, kralı kandırmanın ve güçleri serbest bırakmanın derdinde. Çok romantik...

"Ne bekliyordun? Twilight filmindeki gibi biri mi?" ~Heeseung

"Düşüncelerimi senden saklamalıyım." ~Cheonsa

"Ne bekliyorsun burada? Herkes, hemde herkes seni bekliyor." ~Heeseung

"Niki'ye -" ~Cheonsa

"Söylemişsin. Ama K hyung-nim bekleyelim dedi." ~Heeseung

"Konuştunuz mu?" ~Cheonsa

"Sohbet ettik. Birer kahve içelim diyoruz. Yoksa neden böyle diyeyim?" ~Heeseung

Bundan romantiklik bekleyemem. Bu sadece içi boş bir kütük!

"Onlara gitmelerini söyle. Ben... Ders çalışacağım." ~Cheonsa

"Birlikte çalışalım. Sen ve ben." ~Heeseung

"Gerek yok. Ben kendim çalışacağım. Kütüphanede." ~Cheonsa

"En alt kattaki kütüphanede ders çalışacaksın ama şu an en üst kattasın." ~Heeseung

"İneceğim. Sen git. Git hadi!" ~Cheonsa

"Bana gerçeği söyle. O zaman giderim." ~Heeseung

"Şu bahsettiğin ses... Bana da ipten bahsetti. Görmem gerekirmiş. Kopacağından bahsetti." ~Cheonsa

"Onunla konuşmak için mi?" ~Heeseung

"Evet..." ~Cheonsa

"Tamam. Konuş. Ders çalışacağını söylerim." ~Heeseung

Işınlanarak gittiğinde katın artık boşaldığını fark ettim. Sadece o sesi bekliyorum...

"Gök gürleyecek. İlk şimşeği bekle."

Sesi bir anda duyunca korkmuştum ama gök gürlemesi daha da korkutucuydu.

Ufak bir çığlıkla atlattım gök gürlemesini. Korkak ve sürekli ağlayan biriyim. Olabilir... Ben kendi özelliklerimi sevmiyorken kimse benim bu özelliklerimi sevmez.

"Depoda mum var. O mumu gücünle yakman ve kanını o ateşe damlatman gerek."

Ne biçim fantaziler bunlar..?

Depodan nefret ediyorum...

Yavaş yavaş alt kata indim. Korkuyorum...

Havanın kapalı olduğu güne bak! Korku filmi mi çekiyoruz?!

Aslında hava sabahtan beri yağmurlu. Suç bende...

Duyduğum çığlıkla üçüncü katı ikinci kata bağlayan merdivenlere ayaklarım gitmedi. Onun yerine sese doğru gitmeye başladım.

"Şe-şey... Merhaba? Imm... Kimse var mı? Yoksa ses nereden geldi..?" ~Cheonsa

Fotokopi odasından gelen garip bir koku vardı. Şu sıralar sıkça aldığım bir koku; Kan...

Yavaşça kapıyı açtım ve içeriye baktım.

Yerde yatan 2 kız ve 3 erkek... Hepsinin boynu yaralı.

Ortada, ayakta duran kişiye baktım korku ile. O yapmış olamaz... Lütfen...

MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin