Neden sadece okuldaki normal çifler gibi ön bahçede ya da okulun içinde değiliz de arka bahçedeyiz? Burası Hera gittikten sonra daha da ürkütücü olmaya başladı.
"O kızın dediklerinin yarısını anladım. Ama diğer yarısını biri bana tercüme etmeli. Kız sarhoş gibi." ~Heeseung
"Hm... Çok güzel bir kızdı ama. Bence eğlenceli de. Güzel azarlayıp gitti." ~Cheonsa
"Hiç değilse çocuk çıkmadı. Deniz Kızı olduğu için bizimle farklı yollarla konuşmaya çalışırken öyleymiş sesi." ~Heeseung
"Sence... Denek olmasaydık, ne olurdu?" sorduğum soru ile, ben çeşmenin kenarına oturmak için ilerlerken, o durdu.
"Sanırım... Abim ölmezdi. Sen Sunoo'dan uzak kalmazdın. Annem ve babamın kim olduklarını bilirdim. Ama biz... Yine birlikte olurduk. Sonuç olarak lanet olmazdı ve kırmızı ipimiz kopmazdı. O kırmızı ip doğuştan bizi birbirimize bağlar. Yani, illa ki karşılaşır ve birbirimizden hoşlanırdık." dedi, çeşmenin kenarına oturan benim yanıma gelip oturarak.
"Bu işler çok karışık; hoşlantı, aşk, flört, bilmem ne... Uzaktan bakılınca ne de kolay görünüyor! Ama işin içine girince, çıkamıyorsun. Sana aşık olup olmadığımı Hera söyleyene kadar tam olarak bilmiyordum. Ama şimdi düşününce... Öyle. Artık bunu biliyorum." ~Cheonsa
"Aldığım ilk itiraf değil." diyip gülmeye başladı. Ne bu şimdi? Benim tepkimi mi ölçüyor?
Ne yapayım yani? Sonuç olarak, benimle mühürlü. Ne olmuş? Ne yani?
"Ee?" ~Cheonsa
"Yapma, kıskandın." ~Heeseung
"Tamam da, ee?!" ~Cheonsa
"Niye bu kadar garipleştik?" ~Heeseung
"Demek ki seni sevmemi çok istiyormuşsun." ~Cheonsa
"İsteyen sendin. Hatta seni her şeyinle sevmemi istedin." ~Heeseung
"Sende istedin. Senden korkmamamı, her şeyine rağmen sevmemi istedin." ~Cheonsa
"İsteğim gerçekleşti mi?" ~Heeseung
"Göremiyor musun?" ~Cheonsa
"Görüyorum. Gözlerinde. Ama emin olmak istiyorum." ~Heeseung
"Sana her şeyimi veririm. Sevgimi de, kanımı da." ~Cheonsa
"Ver o zaman. Her şeyini." ~Heeseung
Yavaşça boynuma yaklaştı, hiç kıpırmadım. Çok canımı yakıyor, hatta o can acısıyla bir yerleri parçalayabilecek hâle geliyordum sona ermesi için. Ama ona engel olmakta içeride bir yerlerimi kırıyor. Kırıkların gözlerimden görülmesini istemiyorum. Ona bunu göstermek istemiyorum.
Okul kıyafetimin yakasını, parmaklarının ucu ile hafifçe açtı ve sivri dişlerini oraya geçirdi. O an diğer elini tuttum ve acıdan elini sıkmaya başladım. Başka hiç bir şekilde acıyı azaltamazdım. Gözyaşlarım akıyordu sessizce ama onlar ne işe yarıyor ki? Sadece canımın acıdığını gösteriyor. Acıyı azaltmıyor.
Kısa bir süre içinde sivri dişlerini boynumdan uzaklaştırdı ve yaranın nefes almasını sağladı.
"Bunun olmasından nefret ediyorum. Canın yanıyor. Ama ben kendime engel olamıyorum. Neden güçlerini kullanıp beni uzaklaştırmayı denemiyorsun? Bunu her seferinde yapacaksam, eminim güçlerini bile kullanmayı öğrenirsin benim sayemde." ~Heeseung
"Ya, tabii." dedim, göz yaşlarımı tek elimle silip, diğer elimle de boynumdaki acıyan yarayı tutarken.
Elini, boynumdaki yaranın üzerinde olan elimin üzerine koydu. Onun sayesinde daha hızlı iyileşecekti.
"Derse geç kalacağız. Zombiler gittiğinden yana bu ilk sihirli varlık dersi olacak. Yani en başından beri ikinci." ~Heeseung
"Kanımı içerken derse geç kalacağımızı bilmiyordun galiba." dedim, elini elimin üzerinden çekerken. Acı tamamen geçmişti. Büyük ihtimalle izi bile kalmamıştı ama ben her ihtimale karşı okul kıyafetimin yakasını iyice düzelttim. Diğer yaranın görünmesini istemezdim.
"O an bir şey bildiğimi sanmıyorum. Çok ani oluyor." ~Heeseung
Neden bu kadar üzgün? Ona bunun için kızmadım ki.
"Yani aptal bir vampir olduğunu kabul ediyor musun?" dedim, çeşmenin kenarından kalkarken. Sihirli varlık dersinin işleneceği büyük sınıflardan birine gitmeliydik. Hangisinde ismimiz yazıyorsa.
"Beceriksiz bir cadı olduğunu kabul ediyor musun?" ~Heeseung
"Evet." dedim, düşünmeden. O benim sorduğum soruya cevap versin de, öyle sorsun soru.
"Benimle baloya gelir misin?" ~Heeseung
Balo mu? Ne balosu?
"Balo mu var?" ~Cheonsa
"Bizim sınıftaki kızlar deli oldu ama senin haberin bile yok. Herkes davetli." ~Heeseung
"Bilemiyorum. Herkes... Çok gerici bir ortam." ~Cheonsa
"Benimle birlikte gidersen hiç bir sorun kalmaz. Ya da abin ile gidebilirsin, sen bilirsin." ~Heeseung
"Tamam. Olur, gelirim. Ne zaman?" ~Cheonsa
"Bilmiyorum. Henüz tarihi belli değil. Belli olunca koridorlardaki panolarda ve dolabının içindeki broşürde görebilirsin. Geçen sene böyle olmuştu." ~Heeseung
"Geçen sene baloya gittin mi?" ~Cheonsa
"Bir kızla gidip gitmediğimi mi soruyorsun?" ~Heeseung
"Hayır! Aptal vampir!" ~Cheonsa
Gülerek cevap verdi: "Gittim. Yani, gittik. Diğerleri ile. Bir kızla gitmedim yani. 6 erkekle gittim. Tamam mı?"
"Sanki onu sordum..." ~Cheonsa
"EJ ve K hyung ile orada tanıştık. Davetli olmadıkları halde gelmişlerdi." ~Heeseung
"Abinin öldüğü gece..." bu konuyu açmamalıydım!
"Bilmiyorum. Büyük ihtimalle bahsettiği kurtlar onlardı. Dört kişi, krallıklara gitmeye çalışıyorlar ve vampirlere saldırmıyorlar. Olabilir. Ama olmayadabilir." ~Heeseung
"Anladım... Bu konuyu açmamalıydım. Özür dilerim." dedim, o ilerlemeye başlamışken.
"Hadi. Ders başlayacak. Sınıflarımızı bulmalıyız." ~Heeseung
Peşinden koşar adımlarla gittim ve büyük sınıfların olduğu koridora gidip, isimlerimizin olduğu sınıfları aramaya başladık. Şansımıza, yalnızca ikimiz aynı sınıftaydık. Tanıdık başka kimse yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔
Fanfiction𝐾𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑖 𝑏𝑒𝑙𝑙𝑖 𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘... 𝐻𝑎𝑟𝑒𝑘𝑒𝑡 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑚𝑖 𝑒𝑛𝑔𝑒𝑙𝑙𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑒𝑙𝑙𝑒𝑟 𝑏𝑒𝑛𝑖 𝑠ı𝑘ı𝑐𝑎 𝑡𝑢𝑡𝑢𝑦𝑜𝑟. 𝐴𝑔̆ı𝑟 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜𝑘𝑢 ℎ𝑒𝑟 𝑦𝑒𝑟𝑖 𝑠𝑎𝑟𝑚ı𝑠̧, 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘𝑙𝑎 𝑢𝑦𝑢𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛𝑑𝑒...