44. Bölüm

150 19 157
                                    

Gözlerimi yavaşça araladım. Etraf daha da karanlıktı. Saat ilerlemiş olmalıydı ama uyumak için daha fazla vaktim olduğunu anlayabiliyordum çünkü çok uyumadığımın farkındaydım.

Beni saran kolların sahibine doğru döndüm ve sırtımı boşluğa verdim bu sefer. Karanlık ve bilmediğim bu koca "ev" beni kesinlikle rahatsız ediyordu. Her an bir yerden bir şey çıkacak gibime geliyordu. Bu yüzden bu karanlıkta gözlerimi açık tutup etrafa bakmaya cesaretim yoktu.

Heeseung'a dönük olsam da, onun kolları arasında olsam da bir şey fark etmiyordu. Belki de ondan bile korkuyordum ama onu sevdiğim için bunun farkına bile varamıyorum. Ona karşı duygularım çok karışık.

Sağ elimle, sol bileğimin üzerindeki yarayı yokladım. Cidden yok... Sonra elimi boynuma götürdüm, ne kadar bütün boynumda elimi gezdirsem de, yara izine dair en ufak bir şey hissetmiyordum.

"Ne oldu?" diye sordu, demek uyanıktı. Çünkü sesi hiçte uykulu gibi gelmiyordu.

"Yaralar... Geçmiş." ~Cheonsa

"Söylemiştim. Ama neden uyandın, onu soruyorum." ~Heeseung

"Rahat edemediğim için." ~Cheonsa

Kollarını çekerken, hızlıca onu durdurdum. Böyle dersem, ondan rahatsız olduğumu düşünmüş olması normaldi.

"Ben... Alışık olmadığım yerlerde uyumaktan rahatsız olurum. Yani... Karanlıktan normalde korkmam ama alışık olmadığım için şu an korkuyorum. Beni rahatsız eden sen değilsin. Aksine... Daha kötüsü olabilirdi ama senin yanımda olduğunu biliyorum. Ve... Aşağıda olanlar için özür dilerim." ~Cheonsa

"Sorun değil. Bir daha bu konuyu açma yeter. Elbet ki bütün konuyu sana anlatacağım. Birbirimizden başka şansımız olmadığına göre, kendimizi tanıdığımız kadar birbirimizi de tanımalıyız." ~Heeseung

"Sen neden uyumuyorsun?" ~Cheonsa

"Sanırım bu gece vampirliğim tuttu. Hiç uykum yok." ~Heeseung

"Odunluk desene sen şuna..." ~Cheonsa

"Kes sesini. Isırırım bak." ~Heeseung

"Tehdide bak, ısırıp kanımı içsen ne? Yanımda olduğun sürece hızlıca iyileşecek." ~Cheonsa

"Sen uyusuna. Hadi, pış pış. Ninni söyleyeyim mi?" ~Heeseung

"Beni sevdiğini söyler misin?" sorduğum soru ile, gözleri irileşmişti. Seviyordu, çünkü mühürlüydük. Ama... Hem beni her şeyimle sevemeyeceğini söylemişti, hem de ailesi olduğumu. Neye inanmalıydım bilmiyorum ama ben bunu duymak istiyorum. En azından mühürlü olduğumuz için bu bir yalan olmaz. Buna inanabilirim.

"Cidden, uyu artık. Yarın buraları temizlemeliyiz." ~Heeseung

"Tamam... Özür dilerim." ~Cheonsa

Gözlerimi kapatıp, yanlızca onun kollarını bana sarmasına izin verdikten sonra, ellerimi kendime çektim ve dolu olan gözlerimi kapattım. Neden bu kadar duygusallaştığımı bilmiyorum.

Ona karşı hissettiğim bu duyguların bütününün adı aşk mı? Herkesin bahsettiği, o süslü ama acı veren duygu. Bağlanıp kopamadığın, isteyip elde edemediğin, bu o mu?

Beni sevdiğini bildiğim halde duymamak beni üzüyor. Değer görmediğimi mi düşünüyorum? Hayır. Düşünmedim, hissettim. Belki de beni sevmek istemediği için böyle.

Fazla karamsarım ve her suçu kendi üstüme alıyorum. Biliyorum. Ama... En azından kendimi bir hatam varsa bu şekilde düzeltebilirim, değil mi? Sevilmeyi hak ettiğimi kanıtlayabilir miyim? Mühürlü olduğumuz için değil, kendimi ona gerçekten sevdirebilir miyim?

MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin