"Güçlerden vazgeçersen, istediğin kadar kanımı içmene izin veririm." bunun canımı ne kadar yakacağını bilsem de...
Nasıl olsa canımı her şekilde yakacak, değil mi?
"Bunun için senin izin vermene gerek yok. Kanın zaten benim. Sen benimsin. İznine ihtiyacım var mı sanıyorsun?" ~Heeseung
"Heeseung'ın izne ihtiyacı yok... Ama senin var. Ve ben buna izin verdiğim için, Heeseung'ın sinirden deliye döneceğine eminim. Sen Heeseung'ı kontrol ediyorsun, Heeseung değilsin. Sen bir canavarsın." ~Cheonsa
Gözlerinin rengi değişiyor. Ama bu... Fazla garip. Bir açık, bir koyu. Heeseung savaşıyor... Ama ben hiç bir şey yapamıyorum.
"Sana mühürlü olmak... Bu bedendeki vampir ve insanı birleştiren şey. Sen sadece gereksiz bir yüksün. Sadece vampir gibi yaşamak yeter de artar. Eskisi gibi güçsüz olmama gerek yok." ~Heeseung
"Onu rahat bırak! O gece de bile sana direndi!" ~Cheonsa
"Yoksa sen ölmüş olacaktın! Sana katlanamıyorum! Fazla ulaşılmazsın bana göre ama başkaları seni elde edebilir!" ~Heeseung
"Benim Heeseung'ım olmaya geri dön!" diye bağırdım, gözyaşlarımın arasında. "Benim Heeseung'ım ne senin gibi canavar, ne de insan. O, benim vampirim."
"Vampir ve canavar aynı şey. Bunu ayırt edemeyecek kadar aptalsın." ~Heeseung
"Biliyorum. Sende farklı olduğunu ayırt edemeyecek kadar aptalsın. Ama aptal vampirimi geri istiyorum. Çünkü o biliyor, vampir ve canavar aynı şey değil. Canavarlar sevemez. Severse, canavar değildir. Ama vampirler sever... Hemde çok güzel sever." ~Cheonsa
"Ben... Canavar değilim. Çünkü seni seviyorum, değil mi?" diye sordu, gözleri tamamen eski rengine kavuştuğunda.
Tanrım, şükürler olsun!
"Şimdi... Test zamanı! Kanımı başka bir vampire verirsem ne olur?" ~Cheonsa
"Onun boğazını yırtar, dilini koparır, dişlerini sökerim." ~Heeseung
"Neyseki vampirler bu şekilde ölmüyor." ~Cheonsa
"Testten geçtim mi?" diye sorarak, kollarını iki yana açtı. Bende koşarak sarıldım ve "geçtin" dedim.
Ama az kalsın, ben kendimden geçiyordum... Cidden, vampirlerin içinde bir canavar var ve çok tehlikeli. Mühürlü olmasaydık, ölmüştüm. Beni öldürmek istesede tereddüt ediyordu. Yoksa Heeseung'a büyük bir acı vereceğine emindim.
Kolumdaki acı saniyeler içinde kaybolduğunda, bir an önce buradan çıkmayı düşündüm. Yoksa kötü şeyler olmasınım ihtimali yüksekti, değil mi?
"Gitmeliyiz" dedim, Heeseung'dan ayrılıp.
"Hayır. Bak, anlamıyorsun. Güçleri serbest bırakmalıyız. Bu sayede sz önceki canavar için endişelenmeme gerek kalmaz." ~Heeseung
"Hayır. Seni bile kötü etkiliyor, başkalarını tahmin bile edemiyorum." ~Cheonsa
"Cheonsa, bunu yapmalıyız. Vazgeçemeyiz." diyerek, elini yine kapsüle uzattı. Ben yeniden ona encel olacakken, iki elimi tek eli ile tuttu ve beni kendinden uzakta tutmaya çalışarak, diğer eli ile de kapsülü açtı.
"Bunu yapmamalıydın..." ~Cheonsa
"Evet, bunu yapmamalıydın." duyduğumuz sesle, ikimizde arkamıza, kapıya, döndük.
Vampir Kralı koyu kırmızı gözleri ile bize bakıyordu.
Heeseung hâlâ ellerimi tek eli ile tutarken, beni kendine doğru çekti ve ışınlandığında, kendimi yemek yenen masanın olduğu salonda bulmuştum.
"Buradan hemen gitmeliyiz." ~Heeseung
"Güçleri mi..?" ~Jay
"Evet. Çabuk! Buradan çıkmalıyız! Unutmayın, burada ışınlanmak çok zor." ~Heeseung
Sen nasıl ışınlandın o zaman? Hemde benimle birlikte?
"Zor ve acılı. Yapılamayacak diye bir şey yok." ~Heeseung
Hepsi hızla kalktığında, hepimiz koşmaya başladık. Ama önümüze çıkan vampirlerle, az önce koşmaya başladığımuz yere doğru tektar koştuk ve oradan başka bir kapıyı açıp, bir başka koridorda koşmaya devam ettik.
"Bu taraftan!" ~K
YOLU NASIL BİLEBİLİYOR?!!
"Kokusunu alıyor! Bahsettiğin kitapları cidden okumadın sanırım!" ~Heeseung
"Okudum! Ama yol ile kokuyu bağdaştıramadım!" ~Cheonsa
"Susun be!!" ~K
Önümüze bir grup vampirin daha çıkması ile, peşimizdekilerin de sayesinde öylece kalakalmıştık.
"Cheonsa, arka tataf sende!" dedi Jake ama eli ile sap tarafımızda kalan kocaman kapıyı gösterdi.
Jake'in yönlendirmesi ile, arkama döndüm ve kapıdan uzak tutmaya çalışarak, elimden çıkan ateşi vampirlerin üzerine doğru yönelttim.
Ateşten duvarların arasında kaldıktan sonra, yanımızdaki kapıyı açıp oraya girmiştik.
"Burası... Başladığımız yer." ~Jungwon
"Labirentime hoşgeldiniz, fareler."
Tam karşımızdaki Vampir Krala baktık. Bugün ya hepimiz, ya da o ölecek.
Ölümsüz ve güçlü bir kral, ölebilir mi?
Vampirlerin güçleri artık çok fazla olmalı. Ama bu Kralı da etkiler... Hiç bir şey değişmedi. Aralarındaki güç farkı hâlâ aynı.
Etrafımız yeniden yüzleri görünmeyen vampirlerle sarıldığında, kaosun yeni başladığını hissettim. Kurtlar hırlamaya başlamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔
Fanfiction𝐾𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑖 𝑏𝑒𝑙𝑙𝑖 𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘... 𝐻𝑎𝑟𝑒𝑘𝑒𝑡 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑚𝑖 𝑒𝑛𝑔𝑒𝑙𝑙𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑒𝑙𝑙𝑒𝑟 𝑏𝑒𝑛𝑖 𝑠ı𝑘ı𝑐𝑎 𝑡𝑢𝑡𝑢𝑦𝑜𝑟. 𝐴𝑔̆ı𝑟 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜𝑘𝑢 ℎ𝑒𝑟 𝑦𝑒𝑟𝑖 𝑠𝑎𝑟𝑚ı𝑠̧, 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘𝑙𝑎 𝑢𝑦𝑢𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛𝑑𝑒...