Woah... Burası çok güzel.
Şarkı söyleyen kız... Onun sesini duyuyorum.
"Esir düştü kalbim aşka, İlgim kalmadı paraya, Avutamaz kimse beni, Şu denizcimden başka, / Gelsin bütün güzel kızlar, Ve sevdikleri, Azgın denizlerle doluşur, Şu denizcilerse, / Esir düştü kalbim aşka, İlgim kalmadı paraya, Avutamaz kimse beni, Şu denizcimden başka," (*Karayip Korsanları*)
"Deniz Kızı mı?" SELİ SÖYLEDİM!! NEDEN SESLİ SÖYLEDİM?!! YA BENİ DE MANİPÜLE EDİP ÖLDÜRÜRSE?!!
"Evet. Genelde kimse anlamaz." Yavaşça ilerledim, sesin geldiği yere doğru. Büyük çeşmenin oradan geliyordu sanırım. Burayı okul binasının kullanılmayan tarafında camdan bakınca bir kere görmüştüm.
"Me-merhaba..." ~Cheonsa
Çeşmenin içinde, omuzlarına kadar gelen ıslak saçları ve kırmızı ile yeşil arasında bir renk geçişine sahip olan kuyruğu ile, bir Deniz Kızı oturuyordu.
"Merhaba. Ben Hera. Sende Cheonsa. Ya da Soya. Hangisini tercih edersin?" TANRIM, SANIRIM BENİ ÖLDÜRECEK!!
"Fa-fark etmez." ~Cheonsa
"Çok gerginsin. Rahatla biraz." ~Hera
SENCE DE BU NORMAL DEĞİL Mİ?!!
"Ben senin hizmetindeyim. Yani, hitmetçin değilim. Mühürlün ve senin arandaki bağı korumak için görevliyim diyebiliriz. Ama siz... Siz kırmızı ipinizi kopardınız! Bu mümkün değil! Sana laneti engellemek için bir şeyler yapmanı söylemiştim! Onun sana aşık olduğunu, sana muhtaç olduğunu hissettirmeliydin! Karı-kocadan farksız olmalısınız! İki yabancı değil! Ah... Tamam. Sakinim." ~Hera
"Şey... Hiç bir şey anlamadım." dedim, gözlerimi kırpıştırarak. Ne dedi?
"Ölü balık gibi bakıyorsun." ~Hera
"Bunu çok duydum. Biliyorum." ~Cheonsa
"Ruh gibisin. Azıcık canlı ol! Zombilerden çok yaşayan bir ölüye benziyorsun! Seninle ne yapacağım ben? Hiç bir şey için girişken değilsin." ~Hera
KONU NEDEN BURAYA GELDİ?!
"En başından beri ikinizle de konuşan bendim. Okulda gizliden gizliye sizi izliyordum. Krallıklara kıyasla, farklı bile olsanız sizleri aşık edip o bağı koruma görevimiz var. Bu görev, Yunan Tanrıları ve Tanrıçalarından geliyor. Mesela ben ismim gibi, Tanrıça Hera'nın güçlerine sahibim. Bu yüzden böyle bir görevim var. Ve sende, bu yüzden üç güce birden sahipsin. Vampirler, bu yüzden vampir. Tabii, farklı şeyler de var ama o deney tüplerinin içine konulan şeyler, yani size enjekte edilen güçler biz Deniz Kızlarının koruma altına aldığı bir yerden alındı. İzin verdik tabii ki, soyların devamlılığı söz konuydu. Yani sen... Tethys, Hestia ve Sentinus'dan aldın güçlerini; su, ateş ve duygu. Vampirler de Sekhmet'den." ~Hera
"Onları biliyorum." ~Cheonsa
"Sanırım çok fazla kitap okuyorsun. ONUN YERİNE MÜHÜRLÜNLE VAKİT GEÇİRSENE APTAL KIZ!!" ~Hera
"O aptal bir vampirse ben ne yapabilirim?! Beni sevdiğini yeni anladı! Bana sürekli yalan söyleyip dıruyor! Ona güvenemiyorum!" ~Cheonsa
"Çünkü sen onu sevdiğini bilmiyorsun! Ondan bir farkın yok! Sen sevme duygusunu seviyorsun! Onu sevdiğin duyguyu seviyorsun. Onunla ilgili ne biliyorsun? En başta onda dikkat çeken şey neydi senin için? Onun yanındayken ne yapmak istiyorsun? Ona sarılmayı seviyor musun? Söylesene bana, sevdiğin o mu, mühür yüzünden içine işlemiş olan bağlılıkla birlikte gelen sevgi mi?" ~Hera
Ben...
"Hm? Söyle hadi." ~Hera
"Böyle düşününce... Bilmiyorum. Ben... Başım ağrıyor. Gitmeliyim. Özür dilerim." ~Cheonsa
Hera'yı orada bırakıp, arkamı bile dönmeden, koşarak az önce geldiğim kapıya doğru ilerledim. Ama bir şeye çarptığımda, durmak zorunda kalmıştım.
"Heeseung..?" ~Cheonsa
"Neden... Cevaplayamadın?" ~Heeseung
"Ben... Bi-bilmiyorum." ~Cheonsa
Yüzünde en ufak bir canlılık yoktu. Üzgün müydü, yoksa sadece durgun mu? Belki de her ikisi. Gözleri hayal kırıklığı ile dolu, belki de benim gözlerimin bir farklı yansıması. Benimkinin kalp kırıklığı ile dolu olduğuna eminim.
"Seni sevmemi istiyordun. Sen neden beni sevmiyorsun?" ~Heeseung
"Sevmediğimi söylemedim!" dedim, telaşla ve titreyen sesimle. Ağlamak üzereydim. Onu mu kırmıştım, kendimi mi bilmiyorum.
"Cevap veremedin!" ~Heeseung
"Seni sevmemek beni korkutuyor!" ~Cheonsa
"Beni sevmemen de beni korkutuyor." dedi, kısık ve üzgün olduğu belli olan bir sesle.
"Anladınız mı şimdi?! Birbirinize aşıksınız! Siz nasıl aptallarsınız?! Böyle bir konuşma mühürlüler arasında normal mi sizce?! Mühür, bağlılıktır! Sadakat değil, aşk! Saf aşk! Aşık olduğunuz için birbirinizi korur, bırakamazsınız. Bağlanırsınız. Mühür kalplerinizi bağlar ve birinize gelen zarar, diğerine de gelir. Çünkü aşkınız sizi kör ettiği için, acısız hiç bir şeyin farkına varamazsınız. Ama görüyorum ki, iki beyinsiz birbirinizi bulmuşsunuz! İyi ki sizin bağınızı koruma görevini ben almışım. Bir başkası olsa, sizinle uğraşmaz, istifa ederdi." Hera, sudan çıkmış, yarı ıslak, yarı kuru okul kıyafetleri ve ıslak saçıyla birlikte yanımıza gelmişti.
"Nasıl yani?" ~Heeseung
"Ayh... Yeter. Cidden yeter. Anlattım, neden anlamıyorsunuz? Diyorum ki, mühürlülerin arasında bir sadakat ve bağlılık var ama aşk daha ön planda. Çünkü aşk bütün duygulardan güçlüdür. Sizin şansınıza, güçleriniz yüzünden yaydığınız aura çok güçlü. Ve birlikte yaydığınız aura... Bekleyin, buna dikkat etmememiştim." ~Hera
"Sen ne yaptığını biliyor musun da bize duygularımızı öğretmeye çalışıyorsun?" diye sordu Heeseung, bıkkınlıkla. Haklıydı. Dikkat etmediğini söylüyor bu kız! Kendinden haberi var mı?
"Siz... Çok güçlü bir auranız var bilikteyken. Okuması zor. Sanırım krallıkların neden izin vermediğini şimdi anlıyorum. Çünkü onlardan daha güçlüsünüz." ~Hera
"Kimlerden?" ~Cheonsa
"Tabiki de krallıkların başındakilerden." ~Hera
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔
Fanfiction𝐾𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑖 𝑏𝑒𝑙𝑙𝑖 𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘... 𝐻𝑎𝑟𝑒𝑘𝑒𝑡 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑚𝑖 𝑒𝑛𝑔𝑒𝑙𝑙𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑒𝑙𝑙𝑒𝑟 𝑏𝑒𝑛𝑖 𝑠ı𝑘ı𝑐𝑎 𝑡𝑢𝑡𝑢𝑦𝑜𝑟. 𝐴𝑔̆ı𝑟 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜𝑘𝑢 ℎ𝑒𝑟 𝑦𝑒𝑟𝑖 𝑠𝑎𝑟𝑚ı𝑠̧, 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘𝑙𝑎 𝑢𝑦𝑢𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛𝑑𝑒...