Cheonsa'nın Bakış Açısından
"Yani... Hatırlıyor musun, onu? Yaa... Yoksa o zamanlar çirkindin de o yüzden hatırlamıyor mu seni hyung?" diye sordu, uzun boylu olan.
"Ya Kim Mingyu! Seni dövmeden önce bir deliğe gir ve kaybol lütfen!" diye gürledi.
"Tamam, özür dilerim hyung. Sen her zaman yakışıklıydın." ~Mingyu
"Bence o zaman çok küçük olduğu için görüşünden hatırlamasa bile isim ve anılardan hatırlayabilir. Biraz bahset ona, seni Amerikalı şapşal." benden daha çok bir meleğe benziyordu yüzü. Konuşması da sakindi. Yüzü de. Çok duru bir kişiliği vardı.
"Profesör Jeonghan konuştu, dinle onu." dedi en başından beri gülen. Diğerlerine kıyasla daha yapılıydı.
"Wonwoo, sessiz ol." ~Jeonghan
Yürüdüğümüz koridorda sadece yavaş adımlarımızın ve nefes alış-verişlerimizin sesi duyulmaya başladığında, bunu bozan beni tanıdığını iddia eden kişi olmuştu.
"Ben Joshua. Hani peşimde, yok peşimde değil, sırtımda “daha hızlı koş Jisoo” diye bağırırdın. Ben at olurdum hani. Başka... Gitar çalardım, sen ve Sunoo'da şarkı söylerdiniz. Sonra... Imm... Ben sana ceylan gibi büyük gözlerin olduğunu söylediğimde sende bana benim geyiğe benzediğimi söylemiştin, geyiklere karşı ayrı bir senpatin vardı. “Ben bir ceylansam, sende bir geyiksin. Öyleyse bana evleneceğim bir geyik arkadaşını getir” diyip dururdun sürekli. Sunoo'da sana bu yüzden kızardı. O küçücük hali ile sana abilik taslıyordu. Hatırlamana yardımcı oldu mu? Beni hatırlıyor musun?" hatırlıyorum... Ama uzun zaman oldu ve ben artık... O masum küçük kız değilim. Ben seni tanısam da, sen beni artık tanımıyorsun.
"Evet, evet... Hong Jisoo ya sa Joshua Hong. Uzun zaman oldu. Tanıyamadığım için kusura bakma oppa-nim." dedim bir adım ondan öne gidip önünde eğilerek.
"Sorun değil! Kesinlikle değil! Kardeşimin birini bulduğuma göre, bunu telafi edebiliriz. Peki ya Sunoo?" ~Joshua
Joshua cidden bizim abimiz gibiydi, değil mi? Sunoo'nun bir numaralı kahramanı, benimse en yakın arkadaşım olan abimiz.
Ailelerimiz çok yakın arkadaştı. Komşuyduk. Joshua, Sunoo'nun ve benim doğumumu görmüş biri. Bu yüzden bizi kardeşi gibi gözetmişti.
Ailemin parçalandığı günden, doğum günümden iki ay önce, yılbaşında görüşmüştük en son. Sonrasında onlar üç aylığına Amerikaya gitmişlerdi. Bir daha da görüşememiştik.
"Sunoo... Bizde onunla yeni kavuştuk. Henüz... Bir ay bile olmadı. Bu okul bizi birleştiren şey oldu." dedim gülümseyerek.
Bizi birleştiren şey benim kanımın kokusu oldu. Onların kana susamış kırmızı gözleri, sivri dişleri oldu.
"Saldıraya uğradıktan sonra ne oldu? Deneklerin hafızalarının silindiğine eminiz." ~Joshua
"Şey... Evet. Bende biliyorum. Benimkini de silmek için epey uğraştılar. Ama bir işe yaramadı. İşkenceler, ilaçlar, acılar, ağrılar derken... En sonunda saldılar." ~Cheonsa
"Bu kız deli mi? Bunca şeyi nasıl gülerek anlatabiliyor? Geyiklere karşı bir sempati mi? Bence deli raporu da var ama Joshua hyung söylemiyor." bunun adını duymuştum. DK demişlerdi galiba. Pek anlamamıştım ama kendisinin yüzüne 5 parmağımdan bir hatıra bırakmak istiyorum.
"Geyiklere karşı olan sempatimi tamamem unutmuşum... Ama içimde varmış demekki. Şu an da çok sevdiğim biri var ve o da geyiğe benziyor. İyi anlaşacağınıza eminim! Bana karşı biraz katı ve odun kılıklı ama saygılı biri. Biraz da soğuk davranıyor... Ama onun dışında iyi biri!" ~Cheonsa
"Pekte iyi değil sanki." dedi, baktığımda bile “BEN LİDERİM” diye bağıran kişi.
"Sana karşı uzak davranıyor ama sen seviyorsun... Yok, bu kız cidden deli." ~DK
"Ben bir deneğim. Cadıyım. Ateş cadısı. Ve bir elim var. Beş parmağım ile beraber. Kızarmış tavuğa dönmek istemiyorsanız, susmanızı öneririm." ~Cheonsa
"Korkmayın, bu civciv hiç bir şey yapamaz. Çok korkunç görünüyor şu an ama az önce çok tatlıydı, değil mi? Kişiliği de öyle, çok tatlı. Bu sadece içindeki katil civciv ruhu. Ona Cheo diyoruz. Hâlâ o ismi kullanıyor musun?" ~Joshua
"Evet. Hatta artık Cheon bile diyorlar. Sunoo'nun daha önce yaptığı gibi. Çok ruhsuz olduğumda. Yani genelde... Ama bu yüzden yalandan da olsa mutlu görünmeye çalışırım." ~Cheonsa
"Ben hâlâ o çok sevdiğin geyiğe takıldım. Herkesi mi geyiğe benzetiyorsun?" ~Wonwoo
"Hayır. Sadece iki kişi." ~Cheonsa
"Şu arkadaşını anlatsana. Çok zıtsınız anlaşılan. Sen ona sarılsan, o seni itiyor mu?" ~Joshua
Benimle sohbet etmek istiyor ama... Yanlış bir şey söylemekten korkuyorum. Onları tehlikeye atmak istemiyorum.
"Yani... Tutarsız davranışları var bu konuda. En olmadık anda sarılması gibi. Ama odun olduğu için, bunu bir kere yaptı." ~Cheonsa
"Arada istemese de yapması gerek, kimse arkadaşını kaybetmek istemez. Ya da bir işine yarıyorsundur, çevresinde bulunman için yapmıştır." ~Mingyu
"Kim Mingyu, teorilerini kendine sakla." ~Jeonghan
"Tamam hyung..." ~Mingyu
"Bu arada, herkesi tanıtmayı unuttum." Joshua oppa bunu dediği anda durduk ve diğerlerine doğru döndüm.
Teker teker hepsini eli ile göstererek devam etti; "Wonwoo, S.Coups, Jeonghan, Mingyu, Hoshi, Woozi, Vernon, Seungkwan, DK, Jun, Dino ve Minghao."
"Memnun oldum sunbae-nimdır." diyerek hepsinin önünde eğildim.
"Bizde memnun olduk Cheonsa-shi." ~S.Coups
"Çok memnun olduk." ~Minghao
"Memnun oldum deli kız." ~DK
"Onu yakabilir miyim?" ~Cheonsa
"Haha! Çok şakacısın. Haha... Hahaha... Bu kız beni korkutuyor." ~DK
"Korkmalısın." ~Joshua
"Ben grubun ana lideriyim. Biz Seventeen denen avcı grubuyuz. Diğer avcılara kıyasla senin gibi masumları avlamıyoruz. Buraya da o zombileri delirten şeyi araştırmak için geldik. Arkadaşlarını avlamak için değil." ~S.Coups
Gözümün önünde bir vampiri öldürdünüz. Sizin yüzünüzden mühürlüsü olan vampir kız kalbi çürüyerek ölecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON ⚜ ENHYPEN × &TEAM ✔
Fanfic𝐾𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑖 𝑏𝑒𝑙𝑙𝑖 𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘... 𝐻𝑎𝑟𝑒𝑘𝑒𝑡 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑚𝑖 𝑒𝑛𝑔𝑒𝑙𝑙𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑒𝑙𝑙𝑒𝑟 𝑏𝑒𝑛𝑖 𝑠ı𝑘ı𝑐𝑎 𝑡𝑢𝑡𝑢𝑦𝑜𝑟. 𝐴𝑔̆ı𝑟 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜𝑘𝑢 ℎ𝑒𝑟 𝑦𝑒𝑟𝑖 𝑠𝑎𝑟𝑚ı𝑠̧, 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑛𝑙ı𝑘𝑙𝑎 𝑢𝑦𝑢𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛𝑑𝑒...