"Yapboz?" (11.48)
Telefonu duvara fırlatmak istemek hiç bu kadar cazip bir seçenek olmamıştı. Ağlayarak söylediğim sözlerin ve onu kırtasiyede tek başına bırakışımın üstünden bir hafta bile geçmemişti. Bu sürede neredeyse her akşam bize gelip gitmişti ama kendimi odaya kilitlemekten başka yapacak bir şey bulamamıştım.
Yapboz mu yani gerçekten? Söyleyecek ilk sözün bu mu?
Cevap vermedim ona. Bu sürede kalkıp evi topladım, annemin öğle yemeğini hazırladım, Seyhan'ın verdiği işlerin bir kısmını hallettim ama sessize aldığım telefonuma hiç bakmadım. En sonunda pes edip elime aldım telefonu çünkü yarın Sena ablanın evini temizleyecektik ve açtığımız grupta sürekli yapmamız gerekenlerle ilgili emirler yağdırıyordu Esra. Grup açıklamasına da tek bir kural koymuştu.
Her zaman ulaşılabilir ol ve sorgusuz itaat et.
Birinin ona bunun gizli bir ajanlık görevi değil de basit bir taşınma operasyonu olduğunu açıklaması gerekiyordu fakat bu kişi ben olmayacaktım.
Osman'ın attığı mesajlara bakmadan gruba girdim ve Esra'nın talimatları doğrultusunda kalkıp yarın götürmek için hazırladığım paspasın, birçok kovanın ve deterjanların fotoğrafını çekip attım.
Tarihin en büyük yalancısı bana inanmıyor iyi mi.
İki ay önceye kadar bu kızın renkli kıyafetlere çamaşır suyu dökmemekle ilgili problemleri vardı. Ne ara bu seviyeye gelmişti anlamasam da olayın aklı başında biri tarafından üstlenilmesi beni rahatlamıştı.
Çünkü ortamdaki aklı başında kişi kesinlikle ben değildim.
Hissettiğim can sıkıntısıyla Osman'ın mesajlarını açmadan önce okundu bilgimi kapattım.
Hey! Cevap ver. (11.59)
Tamam. Kızgın olduğunu biliyorum ama konuşalım en azından. (12.30)
Sanki konuşunca söyleyecek mantıklı bir sözü var da.
Özür dilerim. Çok üzdüm değil mi seni? (13.10)
Tabi üzdüm. Geldiğimde odandan bile çıkmıyorsun. Tıpkı... Tıpkı beş yıl önce olduğu gibi. (13.11)
Yine cevap vermeyecektim ama daha sayfasından çıkmadan yazıyor olduğunu görünce telaşla ekranı kapatıp yatağın kendimden en uzak köşesine fırlattım.
Birkaç dakika elim kalbimde öylece bekledikten sonra elime aldım telefonu. İnterneti kapatarak okudum yazdıklarını.
Mesajlarımı okuduğunu biliyorum. Klasik taktiğindir zaten senin. Konuşmak istemediğinde okundu bilgini kapatıp bakmak. Şimdi yazdığımı görünce de kesin telefonu fırlattın bir köşeye. Ama biliyorsun ki Işık ben seni en iyi tanıyan insanlardan biriyim. Yaptıklarımın ve tavırlarımın seni yıprattığını biliyorum ama yemin ederim bana da zor. Çok zor hem de. (13.30)
Derin bir nefes alarak internetimi açtım. Kimi kandırıyordum sanki.
Şimdi de internetini kapatıp okuyorsun, biliyorum. Olsun, nasıl rahat edeceksen öyle olsun. Ama seni dinlemeyeceğim tek konu benden uzak durman Işık. Maalesef bunu yapamam. Özür dilerim. Şimdi sana bana vakit ver diyeceğim, ama ne için vakit istediğimi ben bile bilmiyorum.
Biliyorum seni kırdığımı, gönlünün en büyük yarasını açtığımı. Ama hayatımda ilk kez bencillik ediyorum. Senin yanında nefes alıyorum yıllar sonra ve artık nefes almadan yaşamak istemiyorum. Bilmiyorum sonumuz nereye çıkar, hangimiz paramparça oluruz ama gidemem Işık. Özür dilerim. (13.35)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
General FictionAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...