Keyifli okumalaar 🌸💙
"Yani ben gerçekten inanmıyorum. Şimdi sen benim hayatımın en önemli anında üstüme fıstık kabuğu püskürtüyorsun ama ben senin evin için çanak çömlek seçiyorum.""Annecim tamam artık." dedi annem Sena ablaya gösterdiği tencere takımını yerine bırakıp. "Bitti gitti, sorun yok."
"Anne nasıl sorun yok?" dedim çileden çıkarak. "O gün biraz ılımlı davranabilirdi, koskoca adam sonuçta. Hem söz verdi sorun çıkarmam diye. Şimdi de bu gördüğün ilk ve son çeyiz alışverişi diye alay ediyor benimle."
Annem bu kez sert bakışlarını elinde bir kepçe setiyle savunmaya geçmiş ağabeyime çevirdi. Büyük bir çeyiz mağazasındaydık, ağabeyim ve Sena ablanın yeni evleri için eşya seçiyorduk.
"O ne demek Adar? Sen evleniyorsun da benim kızım niye evlenemiyor?"
Omuz silkti dalga geçer gibi. "Ben çocukluk arkadaşıma aşık olmadım."
O an önümde duran büyük tekerlekli arabadaki havlu takımının sert kutusunu kafasına geçirebilirdim, gerçekten. Ama yapmadım çünkü fiziksel darbe onu etkilemezdi.
Bunun yerine vicdanına oynadım.
"Biliyor musun annem bana ya Adar seni kandırıyor da babanın önünde sorun çıkarırsa demişti ama ben ağabeyim söz verdi yapmaz öyle dedim. Demek seni tanıyamayan benmişim."
Arabayı sürerek bilmediğim reyonlar arasında kaybolurken arkamdan yumuşak bir adım sesi duydum.
"Dursana şu bardaklara bakalım." dedi Sena ablanın sakin sesi. Birkaç adım geri atarak elindeki takıma bakmamla kahkaha atmam bir oldu.
"Padişaha şerbet mi ikram edeceksin bununla?"
Kırmızı etnik desenlerle süslenmiş, kahverengi, aşırı gösterişli çirkin bir bardak takımıydı elinde tuttuğu. O da güldü benimle ve elindekini yerine bıraktı.
"Gül suyu dolduracağım içine Adar ellerini yıkasın diye."
Bahsi geçen isimle yüzümü buruşturdum.
"Sen ve Osman ha. Hiç düşünmezdim." dedi nispeten daha sakin bir takımı eline alıp.
"Çok mu kötü?" dedim alışkanlıkla.
"Yok canım niye kötü olsun." dedi omuz silkerek. "Düşününce tatlı bile geliyor. O böyle iri yarı sessiz, sen küçücüksün hiç susmuyorsun. Çok tezatsınız ama sevimli bir tezatlık bu."
En yakın kız arkadaşlarımdan uzun zamandır uzaktaydım. Esra da Filiz de tüm gelişmeleri an be an telefondan takip ediyorlardı ama yan yana olduğumuz gibi dedikodu yapamıyorduk. Hevesle yanaştım bu yüzden Sena ablaya bilinçsizce.
"O kadar sessiz değil biliyor musun? Yani biz beraberken genelde hiç susmuyoruz. Dışarıya biraz kapalı sadece."
Raftan gözlerini çekip bana döndü tamamen. Yüzünde sevimli bir gülüş vardı.
"Ben hep ne düşünürüm biliyor musun? Bir insanın herkese gösterdiği yüzüyle bana gösterdiği aynıysa özel görmem kendimi. Mesela Adar toplum içinde susmaz, konuşur sürekli, ortamın eğlenceli çocuğudur biliyorsun. Ama biz yan yanayken farklı bir duygusallık biniyor üstüne. Yani sıkıcı değil tabi ama daha bir ağırbaşlı, sakin. Kimseye göstermediği bir yüzü bu ve ben çok hoşlanıyorum bundan. Osman da dışarıya kapılarını kapatıp sana açıyorsa bu çok daha özel."
"Değil mi?" dedim hevesle. "Yani ben onun topluluk içinde direkt ona soru sorulmadığı veya onu ilgilendiren bir şey olmadığı sürece konuştuğunu pek görmedim. Bir ağabeyimin yanında cıvıtır ama benim yanımda sanki benimle aynı yaşta gibi sohbet eder, iş yerinden birinin dedikodusunu yapsam kız arkadaşım gibi dinler, akıl verir falan. Sadece onu sevdiğim için değil ama iletişimimiz çok hoşuma gidiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
General FictionAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...