Keyifli okumalar bebeklerim 🌸
"Işık anladın değil mi ne söyleyeceğini?"
"Anladım diyorum ya Osman salak mıyım?" diye terslenmemle sessizleşti Osman. Cübbesinin yakasında bir şey varmış gibi eliyle silkelemeye çalıştı ama yoktu. Tertemizdi cübbesi. Bozulduğunu fark etmek, zaten üstümde olan yüklere bir yenisini daha eklediğinde daha fazla dayanamayarak başımı göğsüne yasladım.
"Çok gerginim, özür dilerim."
Sıkıntıyla bıraktığı nefesi saçlarımın arasına dağılırken çantasını tutmadığı elini enseme koydu ve hafifçe okşadı.
"Çok hazırlıklıyız birtanem. Bak bir sürü tanığımız var, elimde kamera kayıtları, darp raporun, Turgay'daki belgeler var. Akıncı bugün burdan elini kolunu sallayarak çıkamayacak. Kendine eziyet etme."
"Umarım." dedim kısıkça başımı sallarken. Hemen yanımda duran ağabeyim, buraya geldiğine şok olduğum Hüso, Turgay ağabey ve Akın bir de bizim çocuklar bizleydi.
Annemle babamı gelmemeye zor ikna etmiştik. Annemin bir kez daha benim yüzümden rahatsızlanmasına müsaade edemezdim, bu kadar yoğun bir üzüntüyü kaldıramayacağına emindim.
Ama gelmesini engelleyemediğim bir çift vardı ki varlıklarına şükrediyordum. Ayşe teyze ve Süleyman amca her ne kadar gerek yok desem de kızımızı böyle bir günde asla yalnız bırakmayız demişlerdi, gelmelerine kati surette izin vermediğimiz anne ve babamın gönlünü biraz olsun rahatlatan da bu olmuştu.
Koridorun diğer ucunda durduğunu bir anlığına gördüğüm o iki cani ve Akıncı'ya gözlerimi değdirmeme konusunda çok kararlıydım. Korkuyordum çünkü. Bir adliyenin ortasında olmamıza, etrafımda bana siper olacaklarını bildiğim bu kadar insanın varlığına rağmen derimin altında rahatsız edici bir his vardı. O gün hasar gören her uzvum varlıklarını bağırıyorlardı feryat figan.
Ölüm gibi gelen bir sürenin ardından mübaşir kapıya çıkıp,
"Müşteki Işık Turna, vekili Osman Arıkan." diye yüksek bir sesle bağırdı. Diğerlerinin ismini bile duymaya tahammül edemeden kapıya adımladım hemen arkamdan gelen Osman'ın varlığını hissederek.
Mahkeme salonuna girdiğimizde içerinin bu kadar ciddi olacağını düşünmediğimden şaşkındım açıkçası. Karşımdaki yüksek basamakların ardındaki kürsüde üç tane hakim oturuyordu. Gerçi Osman böyle olacağını söylemişti. İfademe göre dava açan savcı, olayın basit bir darptan ziyade Turgay ağabeyin işlerine taş koymak kastıyla yapıldığına karar vermişti. Ve bu sebeple Akıncı'nın yağma suçundan Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacağını biliyordum. Bu beni biraz hayal kırıklığına uğratmıştı açıkçası. Çünkü sadece bana şiddet uyguladıkları için açılacak bir davada Akıncı'nın para cezasıyla yırtabileceğini ve tutuklanmayacağını söylemişti Osman.
Yani dayak yemiş, o kadar acı çekmiş olmamın hiçbir yaptırımı yoktu kanunlar karşısında.
Hafifçe belime dokunan Osman beni hakime göre sağ tarafta kalacağımız şekilde ilerletti ve ayrılmış bölmeye geçerken yanıma oturdu. Pratik hareketlerle çantasından dosyasını çıkarırken salona girip izleyicilerin olduğu kısma yerleşen ağabeyime ve Süleyman amcalara baktım. Arkamızdan gelmiş olan Oğuz, Esra, İbrahim ve Furkan'a gözüm değdiğinde sözleşmiş gibi aynı anda gülümsediler bana. Küçücük bir gülümseme dudaklarımı iki yana kıvırırken bunun son düzlük olduğunu biliyordum. Osman, dava bugün nihayete ermese bile bundan sonraki mahkemelere çıkmak zorunda olmadığımı söylemişti.
En ortadaki hakim anlamadığım ve anlamak için çaba harcamadığım sözlerle duruşmayı başlatıp bana döndü ilk önce.
"Işık Turna." demesiyle ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
General FictionAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...