KAZA

24.2K 1.2K 164
                                    

Hikayemi beğendiyseniz yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın canlarım

Acıya alışkın olduğumu düşünürdüm. Fiziksel acıya da ruhsal olanına da... Sonuçta her ikisinin tadını da derinden biliyordum. İyi ahbaplardık kendileriyle.

Ama şimdi en yakınım olan acının başka türlüsüyle tanışmıştım. Bu yaşadığım hepsinden çok farklıydı. Kaldı ki kıyas yapabilecek kadar tecrübem de vardı.

Ama hiçbiri gecenin bir vakti ıssız bir yola savrulmuş halimle kıyaslanamazdı. Başımda öyle büyük bir ağrı vardı ki yeni kendine gelen bilincimi açık tutmamı zorlaştırıyordu.

Tutunduğum tek şey Esra'nın uzaktan gelen inlemeyle karışık ağlamalarıydı. Ve bana seslenişleri.

"Işık. Işık lütfen uyan. Işık ses ver!"

Ses verecek kadar hükmedemiyordum ki beynime.

Esra'nın bir yandan inleyen bir yandan ağlayan sesi tekrar doldu kulağıma. Çok canı yanıyor olmalıydı.

"Işık hadi bak korkuyorum. Allah belamı versin benim nolur uyan!"

Ağlayışlarına hıçkırıkları da karışırken susması için bağırmak istedim. O böyle ağladıkça başımdaki ağrı giderek şiddetleniyordu.

"Bak kıpırdayamıyorum lütfen bir ses ver.  Ambulans çağırdım bak gelecekler lütfen uyanık kal, uyuyorsan da uyan nolur." Kendini sürümeye çalıştığını duyar gibi oldum.

Ardından bir çığlık koptu dudaklarından.

"Bacağım koptu sanki!" diye veryansın etti. Bilincim tam olarak yerine gelmemişken bile onun için endişeyle sıkıştı kalbim.

Burnumdan aşağı ılık ılık bir şeyler akıyorken aynı his şakağımdan başlayıp yüzümün aşağılarından devam ediyordu.

Başım o kadar zonkluyordu ki vücudumun geri kalanında ne var ne yok bilmiyordum. Bastırıyordu acısı.

Orada o şekilde kendi bilincimle ne kadar boğuştum bilmiyordum. Tek bildiğim ambulansın sirenlerini duyduğumda kapatın şunu diye bağırmak istediğimdi.

Yapamadım. Ağzımı bile açamadım, öyle kilitlenmişti çenem.

Birkaç dakika sonra yanımızda duran aracı duydum. Gözlerimi açamadığım için ne olduğunu görmüyordum ama telaşlı adımları duymuştum. Yanı başımda biri durdu.

"Hanımefendi beni duyuyor musunuz?" Cevap veremedim.

Elimde bir dokunuş hissettim belli belirsiz.

"Uyanıksanız elimi sıkın." Sıkamadım.

Sonra bir el göz atlarımdan tutup aşağı çekti. Bir ışık tutuldu gözüme.

"Bilinci açık. Sedye getirin çabuk!"

Sonrası tam bir kaostu. Esra'yla ayrı ayrı ambulanslara bindirilmiştik. Vücuduma takılan cihazların ve yattığım sedyenin soğukluğu beni gerçeğe bağlıyordu. Yoksa vücudumdaki o sıcak acı bile bir anlam ifade etmiyordu o an.

Hastaneye getirilip yapılan bazı testlerden sonra verilen ağrı kesiciler sonucunda biraz daha rahatlamıştı kafam. En azından başımı oynatabiliyordum. Etrafımda çekilmiş perdenin ardından Esra'nın ağlamakla karışık cırlayan sesini duyuyordum son birkaç dakikadır.

"Nerede benim arkadaşım? Bir şey mi oldu söyleyin!" 

Cevap vermeyi ve endişelerini dindirmeyi çok istiyordum ama konuşacak kadar güçlü hissetmiyordum. Sonraki yirmi dakikayı onun ağlamalarını ve bağırtılarını dinleyerek geçirdim. Azıcık sussa hemşirelerin ona açıklama yaptığını duyacaktı ama kendini dışarıya kapatmış gibiydi. Bir on dakikayı daha kafamı toplamaya çalışarak geçirdim ve artık sesine tahammül edemeyeceğime karar verdim.

BİR YILDIZ MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin