Hikayemi beğendiyseniz yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın canlarım ✨
İnsanın hayatında bazı kumarlar olurdu. Bazı seçimler yapılır, bazı vazgeçişler yaşanır, kar zarar birbirini tutmazdı bazen. İki seçenek arasından birini seçerdiniz mesela. Birinden vazgeçip diğeriyle yola devam ederdiniz. Bu bazen doğru bir tercih olurken bazen de dünyada cehennemi yaşatırdı insana. Ama aile öyle bir şey değildi. Aile, sizin üzerinde tercih hakkınız olmayan, bizden daha büyük bir güç tarafından bize verilen bazen bir ödül, bazen bir imtihandı.
Benim bu hayattaki en büyük şansım ailemdi. Onlarınsa en büyük şanssızlığı ben olmalıydım.
Toplumun genel geçer değer yargılarına göre bir aileye sorun yaşatacak çocuk genelde erkek evlat olurdu. Bizde öyle değildi ama. Ağabeyim her zaman güzel bir evlattı. Saygısını, sevgisini hiçbirimizin üstünden eksik etmez, hayatta en çok önem verdiği şeyin ailesi olduğunu hep belli ederdi. Daha farklı bir önceliği yoktu. Bu yüzden beni suçlaması kolaydı ona.
Benim önceliğim hep içimdeki yangın olmuştu. O kadar ciğerimi yakmıştı ki bu aşk, öncelik düşünecek halim kalmamıştı.
Çöldeki serabı vaha sanan Hacer'in suçu var mıydı? Bir damla su için karış karış tüm çölü gezebilecek kadar ciğeri yanan insan yanılgıya düşemez miydi?
Düşmüştüm. O kadar yanmıştım ki buradan uzakta her yeri dolu bir pınar addetmişti gönlüm. Arkamdaki yangından kaçtım sanmıştım ama gidişimin bir yangın sebebi olacağına hiç ihtimal vermemiştim.
"Hastamız uyandı."
Bu cümle iki gündür çektiğim acının katmanlarını silip süpürecek güçteydi.
Annem uyanmıştı.
Bu sabah normal odaya alınmış ve vaktin öğleni bulduğu şu saatlerde nihayet bizimle görüşecek kadar kendine gelmişti.
"Peki onu görebilir miyiz?" diye soran ağabeyime bir bakış atıp az önce heyecanla fırladığım koltuğa iliştim gerisin geri.
Oraya girecek biri varsa bu babam olabilirdi, ağabeyim olabilirdi hatta işlerini güçlerini bırakıp apar topar buraya gelmiş dayım ve teyzem bile olabilirdi ama ben olamazdım.
En nihayetinde bu olayın sorumlusu bendim.
"Tabi görebilirsiniz ama sadece bir kişi girsin şimdilik. Günün ilerleyen saatlerinde hastanın durumuna göre alabiliriz tekrar içeri."
Kimin içeri gireceğine dair konuşmalar dönerken kafamı kaldırmadan yanımda oturan Furkan'ın omzuna yasladım başımı. Kucağımda kenetlediğim, yumruk halini almış ellerimi tuttu. Hepsi haberi aldıkları andan beri buradaydı. Dün gece hastaneden döndükten sonra Mithat hocayı bir de ben aramış ve ameliyat günü ile ilgili görüşmüştüm. Tahmini olarak iki hafta sonra yapılacaktı ameliyatım ama hepsi annemin durumuna bağlıydı. İyi olmazsa şuradan şuraya gitmezdim.
Geceyi Ayşe teyzelerde geçirmiştim. Eve gidip duş almama bile izin vermemiş, Esra'yı göndererek eşyalarımı aldırmıştı. Zaten bir sırt çantam vardı hepi topu. Gidip eşyalarımı da almam gerekiyordu.
Osman'ın sabaha kadar uyumadığını duymuştum. Söylemişti gerçi eve giderken, kötüleşirsen yanıma gel demişti ama bütün gün bizimle beraber hastanede olduğu için yorgunluktan uyuyakalır sanmıştım fakat tüm gece terasın ışıkları açıktı ve ses geliyordu.
Biliyordum çünkü ben de uyumamıştım. Bütün gece sağdan sola döne döne düşünmüş, yaptıklarımı geçirmiştim kafamdan.
Aileme verdiğim zararın haddi hesabı yoktu. Ama bunu bilerek yapmamıştım. Ben yokluğumda birinin bu kadar zarar göreceğine inanmamıştım. Evet ailemi çok seviyordum, evet onların da beni sevdiklerini biliyordum ama kendimi o kadar kapatmıştım ki yıllar boyu tüm güzel duygulara, birinin sırf beni görmediği için üzülebileceğini düşünemiyordum. Ben herkesi özlerdim ama insanların beni özlemesi garip gelirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
Ficção GeralAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...