Osman yakışıklı bir adamdı arkadaşlar. Hayır, ben gözü dönmüş bir aşık olduğum için öyle düşünmüyordum. Normal standartlarda da görür görmez vurulacağınız kadar olmasa da yakışıklıydı. Uzun boyu ve iri bedeniyle göz dolduran bir tipti.
Kahverengi saçları ve gözleri, beyaz teniyle sokakta görseniz dönüp dönüp bakacağınız biri değildi belki – zaten bakmanızı pek tercih etmem- ama güzel bir adamdı.
Ve o güzel adam hayatının şokunu yaşıyordu şu an. Zira güzelim gözlerini hiç bu kadar büyümüş halde görmemiştim. Yaklaşıp biraz bakmak istesem de bu akşam onu önümüzdeki yirmi yıla yetecek kadar korkuttuğuma emin olduğumdan hiç teşebbüs etmedim.
Yüzyıllara bedel olduğuna emin olduğum birkaç saniyenin ardından tuttuğu nefesini bir solukta bıraktı.
"Ne?"
Sesinde derin bir şaşkınlığın yanında bir de hoşnutsuzluk sezmiştim. Duymak istemediğim sözlerin geleceğinden korktuğum için sözü kendimden emin bir ifadeyle devraldım.
"Doğru duydun, seni seviyorum. Çok küçük yaşlarımdan beri hem de. Belki nefret edeceksin hislerimden ve benden ama..." diyip durdum. Kafamda kurduğum en olumsuz senaryoda bile onun benden nefret ettiği bir ihtimali göz önüne alamamıştım. Boğazıma koca bir taş olup oturdu o an bu düşünce. Yutkunup ,ama kesinlikle yutamayıp, devam ettim.
"Ama korkma. Olmasından korktuğun hiçbir şeyi yaşamayacağız. Ne senden bir beklentim var ne de arkandan yas tutan, seni rahatsız eden biri olacağım. Bana karşı bir şey hissetmediğini biliyorum. Sadece yanıma başka birini yakıştırmana dayanamadım. Çünkü ben yapamıyorum. En uçuk hayallerimde bile yanımda senden başkasını düşünemiyorum."
Ne yapacağını bilmez bir halde ayağa kalktı, sarsak adımlarla odanın içinde dolanmaya başladı.
"Işık, bak..." diyip devamını getiremedi.
Ben de ayağa kalktım. Onun yönünü bilmez adımlarının aksine direkt kapıya yöneldim. Ve yine onun yapamadığını yapıp yüzüne baktım. Bana bakmasını sağlayacak kadar uzun bir süre hem de.
"Seni şaşırttığımı ve hatta belki üzdüğümü biliyorum ama bunu konuşmak beni yaralar. Şu an olduğundan daha fazla hem de. Ben buraya bu konuyu kapatmaya geldim. Görünenin aksine ben de çok rahatsızım bunu yapmaktan. Bu şekilde olmasını hiç tercih etmezdim ama..."
Güçlü başlayan sesim sonlara doğru titremeye başlamıştı. Onun önünde ağlamaktansa gözlerimi oymayı tercih ederdim. Çaktırmadan bacağıma bir çimdik atıp üzerimdeki duygusal havayı dağıtmaya çalıştım.
"Bu konuşma tekrarlanmayacak. Bu anı bir daha yaşamayacağımıza dair söz veriyorum sana Osman."
Her mutluluğun bir bedeli olduğuna inandığım gibi çekilen acıların da bir mükafatı olduğuna inanırdım. Benimki epey adaletsiz bir dağılım olsa da yıllarca çektiğim, çekmeye devam edeceğim acıların karşısında tek ödülüm ona bir kere de olsa ismiyle seslenebilmiş olabilmekti.
Ağabey kelimesinin dilime yaydığı zehri ilk kez hissetmemiştim karşısında.
Şüphesiz ki ilanı aşkımdan çok, ismiyle seslenmem durumun farkına varmasını sağlamıştı. Çünkü bu kez yüzündeki ifade şaşkınlıktan ziyade derin bir azaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
Ficción GeneralAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...