SANA GİDEN YOLLAR

18.9K 984 318
                                    

Keyifli okumalar ballarım 😘

Telefonumun ısrarla çalan melodisiyle elimdeki kitabı bırakıp baş ucumdaki komodine uzandım. Sadece bir saat rahat bırakılmak istemiştim ama bu şehirde sessizlik, asla elde edemediğim bir lüks haline gelmişti geçen yıllar içerisinde.

Ekranda Esra'nın adını görmemle hafif bir ürperti hissettim. Buraya geldiğimizden beri beni her aradığında veya her görüştüğümüzde tedirgin oluyordum. Yaptığı tüm "Bana güvenebilirsin." temalı konuşmalarına rağmen Osman bir iş çevirmek istediğinde onun yardakçısı oluyordu.

"Efendim Esra."

"Bebeğim ne yapıyorsun?"

Olamaz. Bu tonlama...

Kesin duyduğumda sinirleneceğim bir şey yapmıştı. Bu sevecen ses tonunu ya suçlu olduğu zaman ya da ben üzgünken kullanırdı. Eh, şu an üzgün olmam için bir sebep olmadığına göre...

Oflayarak soluk verdim. "Ne yaptın söyle."

O evdeyken ona hiç güvenmiyordum. Tuhaf davranıyordu. Sanki bir ihtimal olabilirmiş gibi bizi yan yana getirmeye çalışıyordu hep. Hoş, onun yapmasına gerek kalmadan ağabeyi yapıyordu çoğu şeyi ama olsun.

İçten içe hoşuna gitmiyor gibi konuşmasan mı acaba?

Son zamanlarda bana muhalefet olma konusunda epey ısrarcı olan iç sesimi susturup koynumda beslediğim yılana verdim dikkatimi.

"Ay nereden çıkardın bir şey yaptığımı?"

"Kızım sen ne zaman bu telefonu kuduz köpek gibi bana saldırmadan açsan başıma bir iş geliyor. Söyle yine ne haltlar çeviriyorsun?"

"Ay aman tamam. Söylüyorum ama sonuna kadar dinle bak yüzüme kapatma." Görmeyeceğini bildiğim halde göz devirdim. Sanki telefonu kapatsam eve gelmeyecekti. Evin yedek anahtarı vardı kızda, hayatımı işgal etmişti resmen.

"Tamam hadi söyle."

"Senin kitaplarından biri bendeydi ya." Araya girmeden duramadım.

"Benim kitaplarımın nerdeyse hepsi sende Esra. Gelirken getireceğim dedin sözde, üç beş tane attın önüme. Allah razı olsun çok yüce gönüllüsün."

Telefondan bile gözlerini devirdiğini görebiliyordum.

"Ay havlamadan konuş. Neyse işte ben senin Cemal Süreya kitabını ağabeyimin göreceği ve dikkatini çekeceği bir yere koydum."

"Eeee?" derken sesim oldukça şüpheciydi.

"Bu tabi gördü kitabı, içini açıp ilk sayfaya baktı. Sen de kütüphaneci gibi her kitabın başına adını yazdığın için anladı sana ait olduğunu."

Olayın devamını merak etsem de onu azarlamaktan geri duramadım.

"Adımı yazmayıp ne yapayım? Görürsün de utanırsın biraz diye yapıyorum ama hiç arlanman yok, hepsini zimmetine geçiriyorsun."

Buraya dönerken kitaplarını yıl içinde gönderirim demişti ve hatta İstanbul'a gittiğinde de bir kısmını getirmişti ama bilin bakalım nereye?

Evet, kendi kitaplığına...

Hem oynadığı oyuna sinirlenmiş hem de kitaplarımı ödünç "çaldığını" hatırlayıp öfkemi alevlendirmiştim.

"Üf konumuz bu mu?"

"Offf devam et." Anlık aksileşen sesi kitapları güvenceye alınca tekrar eski hevesine kavuşup şakımaya başladı.

BİR YILDIZ MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin