Merhaba canlarr. Görüyorum ki aramıza yeni katılanlar olmuş. Hoş geldiniz 🌸 şimdi sakin olun, bir sandalye çekin ve uçuşun keyfine varın 💙
"Ağlayacağım şimdi!"
Oturduğu koltuktan yere kayıp kahkahalarına orada devam eden Esra'dan farklı değildik hiçbirimiz. Bizim evde toplanmış bizimkilerin İstanbul ziyaretleri sırasında çekildiğimiz fotoğraflara bakıyorduk. Epey kalabalıktık bu akşam, ağabeyler de dahildi aramıza. Özellikle Levent ağabey, Osman ve ağabeyim oradaki hayatımıza çok dahil olmadıkları için o anıları onlara anlatırken daha çok eğleniyorduk.
Ekrandaki fotoğraf, İbo'nun nereden bulduğunu anlamadığımız pembe bir şapkayla ve Hawaii desenli bir gömlekle kulüpte çekildiği bir görüntüydü.
"Şu fotoğraf çekildiğinde sarhoş olmadığına hiç kimse beni ikna edemez." dedi Levent ağabey.
"Ağabey keşke sarhoş olsaydı." dedi Oğuz "O zaman yaptıklarının bir açıklaması olurdu."
"Evet." diye destekledim kardeşimi. "O zaman çöpe giden yatağımın bir anlamı olurdu."
"Yatağın ne alaka?"
Ağabeyime dönüp cevap verecekken İbrahim Furkan'ın üstünden atlayarak ağzımı kapattı.
"Sakın!"
Elini ağzımdan çekmek için çırpınıp ona tekmeler savururken bu manasız çekişmeyi bitiren, aramızda ezilen Furkan'ın ikimizi de koltuğun diğer uçlarına savurması oldu.
"Özgür basın susturulamaz!" diye yükselip ağabeyimin yanına kaçtım.
Sıkıysa gelsin burada kapatsın ağzımı.
"Bu salak alkol kullanma dedik diye gidip bardaki tüm meyve kokteyllerini içmiş. Ama o kadar çok içmiş ki eve geldiğimizde Mert ondan önce tuvalete gidince dayanamayıp yatağıma işedi."
Salon koca bir kahkaha tufanıyla inlerken İbo intikam hırsıyla televizyona bağladığımız bilgisayardan bir şeyler yapıp bir video getirdi ekrana.
Upsss.
"Hadi biraz da senin mazini analım Işık'cım." dedi.
Ercan, La Passion, tango...
Zavallı ağabeyim. Kalbine inecek.
İbrahim'in yanından kaçıp ağabeyimin yanına oturmakla yağmurdan kaçıp doluya tutulmak deyimini mecazdan çıkarıp gerçekleştirmiştim sanırım. Çünkü ağabeyim daha ritmin başlangıcında bile ekrana ters ters bakmaya başlamıştı.
Çünkü tango biraz şeydir...
Ekrandaki videoya bakmayıp telefona gömdüm başımı. Sonra dayanamayıp gözlerimi televizyona çevirdiğimde bir bacağımı Ercan'ın açtığı iki bacağının arasından ileri uzanmış, Ercan'ın bir kolu belimi kavrarken başını da boynuma gömülmüş halde gördüm.
"İbo kapat şunu."
Beklediğim tepki ağabeyimden değil de hiç beklenmedik birinden gelmişti.
Osman. Çenesi sımsıkı kenetlenmiş sinirle ekrana bakan Osman.
"Neden ağabey ya? İzliyorduk."
Bence sen Allah'ına kavuşmak istiyorsun da neyse İbo'cum.
Çünkü Osman'ın suratında o kadar gergin bir ifade vardı ki bu cümleyi kurmak epey cesaret istiyordu. Eh, İbo'da da bolca cahil cesareti vardı.
"Adar biraz daha izlerse televizyonun içine atlayıp çocuğu dövecek çünkü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
General FictionAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...