Finali ikiye ayırmamın sebebi öyle mutsuz bir bölümle düğünü aynı kısım içinde paylaşmak istememdi. Feyk attım gençler o bölümden sonra insan günlerce bekletilir mi akdkdksks
Ve evet düğün. Püü size Osman'a neler dediniz biri bile Usmanım yapmaz demedi.
Gidin de utanın biraz hadi😜
"Uzay buradaymış." dedi uzun bir sürenin ardından. Neredeyse yarım saat olmuştu oturduğumuz koltuktan bir santim kıpırdamayıp birbirimizin nefesiyle, kokusuyla dinleneli.
"Nasıl yani?" dedim anlamadan. Düğüne davet etmiştim tabi ki ama geleceğine ihtimal vermemiştim. Bakarız demişti o da zaten.
"Levent mezarlığa gittiğinde onu orada bulmuş." dedi sırtımı severken. "Buraya gelirken beni defalarca aradığını görünce geri aradım, o zaman söyledi. Kendi evlerine götürmüş onu, biraz kötüydü durumu dedi."
"Ciddi misin?" dedim üzüntüyle.
"Yanına gidelim."
"Yarın kuaföre gitmeden götürürüm erkenden seni." dedi netçe. İtiraz kabul etmez bir sesle konuşmuştu.
"Niye?"
"Böyle kalalım." dedi başını saçlarıma yaslayıp. "Sonra da eve götüreceğim seni; erken uyu bugün, yarın yorulacaksın."
"Ama iyi değilmiş dedin. Ne olur bir yarım saat görsem?"
"Işık ben bilmiyor muyum seni?" dedi kaşlarını çatarak. "Gidip bir de orada ağlayacaksın bir saat sonra yarın yüzün gözün şişecek, bir de düğünümde çirkin oldum diye ayrı üzüleceksin."
Vay anam babam nasıl da biliyor.
"İyi de..." İtirazımı kesti kati bir sesle.
"Bir kere de bencil olur musun lütfen? Sen yanına gitmedin diye ölmez Uzay. Levent ilgileniyor onunla, merak etme."
"Osman..."
"Çok yorgunum." dedi gerçekten bezgin bir sesle. "Biraz şöyle duralım diyorum güzelim karıştırmasana kimseyi."
"Niye bana kızıp duruyorsun ya?" dedim çocuk gibi. O da aynı bir çocuğa cevap verir gibi burnumu sıkıp "Kızdırma beni." dedi.
"Artık bana hep kızıyorsun." dedim küskünce. Küsmüş falan değildim aslında, naz yapıyordum. Küskünlüğümdeki sahteliği anlamış olacak ki eğlenir bir sesle cevapladı beni.
"Alıştın tabi peşinde köpek olmama."
"Kocam hakkında düzgün konuş." dedim ensesindeki bir tutam saçı çekerek. Anında dikleşti sırtı.
"Bir daha söylesene." dedi hevesle. Dikleşen duruşundan dolayı düşmeyeyim diye sırtımı sıkıca kavramıştı koca elleri. Sırıtıp kaşlarımı kaldırdım.
"Yarın söylerim."
Bariz bir hayal kırıklığının sardığı düşen yüzüyle birlikte sırtını tekrar koltuğa yaslayıp nefesini bıraktı bezgince.
Onun aşkıyla dolup taşan tüm hücrelerim bu mahzunluğuna kıyamazken gömleğinin üstünden göğsüne bir öpücük bıraktım.
"Canım kocam." dedim duygu dolu bir sesle. İçim dolup taşıyordu, küçük Işık'ın ömrü boyunca hayal ettiği her şey gerçekleşiyordu şu an.
Biraz zor olmuştu ama olsun. Bu dünyada kolay olan ne vardı ki?
Sırtımdaki tutuşunu hiç gevşetmeden boynuma doğru eğildi ve sımsıcak, çok derin bir öpücük kondurdu olduğu yere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
General FictionAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...