Keyifli okumalar yavru kuşlarımm.💙Biraz varlığınızı hissettirseniz çok daha mutlu olacağım. 🌸Osman'dan
Benim ona olan sevgimin hiçbir hududu yoktu. Duru, durağı, son noktası yoktu. Hiç olmamıştı, hiç olmayacaktı.
İnsan ışığa doyabilir miydi?
İnsan bile bile gözünü karanlığa açmak ister miydi?
Ben istemiyordum. Ömrümden altı yılı aydınlık sandığım bir karanlığa feda etmiştim. Soluğunun bana değmediği, sıcaklığının donmuş uzuvlarımı eritmediği koca altı yıl... Başka başka hayallerde can bulacağımı sanıp debelendiğim altı yıl...
Oysa ne kolaydı yörüngesinde dolanmak, ne kolaydı ona pervane olmak. Bir nefes kadar doğaldı yüzünü güneşe dönmek. Ona dönmek...
Şimdi otuz yaşında bir adam değilim. Eminim ayaklarım yere basıyor olsa dizlerim tir tir titrerdi. Ne diyeceğini bilmeme rağmen ağzından çıkacak o kelimeye öyle muhtacım ki kalbimdeki sıkışmayı görüyor olsa sonsuzluğa uzatmaya meyilli olduğu sessizliğini bozar, bana cevap verirdi.
Sonunda saç diplerimden ayak tırnaklarıma kadar kasılmama sebep olan bu anı daha fazla dayanamayarak bozdum.
"Hayır diyeceksen hiç zamanı değil sevgilim. Bekle yere inelim."
Şakayla karışık bir alayı sızdırdığım ses tonumda belli etmediğim tek şey içimde filizlenen korkuydu. Neden korktuğumu ben de kestiremiyordum, içimde daimi bir terk edilme korkusu vardı.
Ne tuhaf, çok seviyor ve çok seviliyorduk ama ikimiz de her an tek başımıza kalacakmışçasına endişeliydik. Geçmiş insanın yakasını bırakmıyordu işte.
Nihayet yıldızım sürdürdüğü mutlak eziyetini kesip duyurmak için epey yükselttiği sesiyle konuştu.
"Ben sana nasıl hayır diyebilirim ki?"
Ondan sonrası çok hızlı gelişti. Gelişmesini sağladım.
Evet, geçmişin gölgesiyle karşılaşmaması ve bu anın unutulmaz olması için böyle bir organizasyona girişmiştim ama sevgilimle göz göze gelemeyecek olduğum gerçeğini aklımdan çıkarmış olmalıydım. Bu yüzden birkaç manevrayla inişe geçmiş, bizim gibi uçuşu tamamlamış insanların toplandığı alana doğru süzülmüştük. Bunları yaparken ikimizin de ağzından tek kelime çıkmamıştı. Ben ona zaman tanımak için susuyordum ama onun aklının içinden geçenleri fazlasıyla merak ediyordum şu an.
Üstümüzdeki ekipmanları profesyonel hareketlerle çıkarınca, paraşütü görevliye teslim ederek Işık'ın elinden tutup sakin bir alana çektim.
"Söyle. Yüzüme bakarak söylemene ihtiyacım var!"
Zaten iç içe durmuyormuşuz gibi bir adım daha attım ona doğru. Şimdi alnı göğsüme değecek bir mesafedeydik ama yine de yetmiyordu. Alıp ciğerimin bir köşesine iliştirsem, her yere kendimle birlikte götürsem, onu oradan hiç çıkarmasam da yetmeyecekti gerçi.
Benim ona doymamın mümkünü yoktu ki.
Başını yukarı kaldırıp gözlerimin içine işledi kara boncuklarını.
"Benim de gözlerimin içine bakarken bir daha sormana ihtiyacım var."
Zorla konuşuyormuş gibi çıkan titrek sesi onun da en az benim kadar heyecanlı olduğunu gösteriyordu.
Ah canım. Benim hiç geçmeyen yürek yangınım...
Sırtımı biraz eğerek alnımı alnına dayadım. Burunlarımızın ucu birbirine değiyordu şimdi. Dudaklarımı onun bal çeşmesine değdirerek, öpmemek için canımla cebelleşerek yineledim sorumu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
Ficção GeralAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...