Keyifli okumalarr🌸"Sana kendinize dikkat edin diyeli daha bir hafta olmadan alçılar içinde karşımıza çıkman da biraz şov bence." dedi Mert telefon ekranından görünen sırıtmasıyla. Haberi dün geç vakitte alan arkadaşlarımın hepsi iş çıkışı gelmişlerdi bize. Arzu annemle birlikte akşam yemeği hazırlarken İbrahim, Furkan ve Oğuz'la birlikte salona yayılmış; Esra'yı görüntülü aramıştık. Mert ve Filiz bu akşam Toronto'ya gitmek için İstanbul'dan uçağa bineceklerdi. Şimdi de havaalanında oturmuş, bizimle görüntülü konuşuyorlardı.
"Lütfen sen bana verdiğin sözü ciddiye al ama." dedim İbrahim'in eline vurarak. Geldiğinden beri alçımın üstünü kamyon arkası sözlerle dolduruyordu.
"Ayağın nasıl peki?" dedi Filiz Esra'nın yanından kafasını uzatarak.
"İncinmiş sadece ya. Önemli bir şey yok birkaç güne ayağa kalkarım. Ama kolum fena. Kırıldığını hissettim ilk düştüğümde." dedim gözüm bileğime kayarken.
Adımı avucuna yaz, beni hatırladıkça avucunu yalarsın.
İbrahim'in yazdığı derin felsefik söze gözlerimi devirdim. Alçımı çıkaracak doktorun yüzüne nasıl bakacaktım bilmiyordum.
"Bebeğim ne demişler? Kırık olsa duramazsın." dedi Esra. Dördümüzden de bir kahkaha koptu.
"Demek öyle bayan Hipokrat. Maşallah tıp eğitimi sana neler katmış hayran kaldım." diyen Furkan'a Esra dil çıkardı göz devirerek.
"Atam beni Türk hekimlerine emanet ediniz derken seni kastetmiyordu bence." diyerek Esra'ya sataşmayı büyük bir keyifle devam ettirdi Oğuz.
"Ya hadi git karının dizinin dibine. Oyalama bizi."
Bunun sonunun kilometreler öteden kopacak bir kavga olduğunu kestirebildiğim için Esra'ya hızlı bir veda cümlesi kurup telefonu kapattım. İbrahim'in koluma eğilmiş kafasını çektim sonra.
"Allah aşkına yazma artık alçı simsiyah oldu ya." dedim son yazdığı cümleye bakarak.
Sinyal verip geçtiğin bu kalbimi, ileride dörtlü yakıp bekleyeceksin.
"Allah seni kahretmesin İbo!" diye bağırdım dehşetle.
İnsan içine nasıl çıkacağım ya ben?
Kaçmaya çalışırken refleksle bir tekme atmak için bacağımı uzattım ve koluna çarpan incinmiş bacağıma giren sancıyla az öncekinden daha büyük bir çığlık attım.
Salona koşarak giren ağabeyim ve Sena ablaya döndüm dolmuş gözlerimle.
"Ne oldu?" dedi telaşla ağabeyim.
"İbo'ya tekme atmaya çalışıyordu." dedi Furkan kahkahaları yüzünden anlaşılmaz bir halde. Ağabeyim elinde tuttuğu telefonu kulağına götürüp
"Osman ben seni birazdan arayayım." diyip kapattı cevap beklemeden.
Yine rezil olduk iyi mi?
"Kızım salak mısın?" dedi bana dönüp.
"Ama ağabey alçımı ne hale getirdi." diyip kolumu uzattım. Alçımı tutup birkaç cümle okuduğunda kahkaha attı.
"Sen insan değilsin oğlum." dedi İbo'ya. Onlar itişirken yanıma oturan Sena ablaya döndüm. Bacağımın anlık sızısı geçmişti.
"Geçmiş olsun güzelim. Adar çok geç haber verdi, rahatsız etmek istemedim o saatte."
"Sana gittiği yerin hesabını vermiyor mu bu sorumsuz? Söyle alalım façasını yengecim." dedim sırıtarak. Güldü o da.
"Hiç vazgeçmeyecek misin dalga geçmekten?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
Fiction généraleAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...