ÖZEL BÖLÜM- 3

13.5K 704 100
                                    


Keyifli okumalaaaar❤️

"Osmaaaan!" diye seslendim içeri doğru. Pişirdiğim keki dilimlemiş, mis gibi kokusunu çekiyordum içime.

"Efendim." diye yükselen bezgin sesiyle dudaklarımı büzdüm. Çok yoğun bir haftadaydı canım kocam ve gece gündüz bilgisayarı ve dosyalarının içindeydi. Tamam, normalde de evde çalışırdı; beraber çalışırdık hatta ama şu son bir haftadır insanlık sınırından çıkmıştı; göz altlarında morluklar oluşmuştu resmen.

"Kek pişti, getireyim mi?"

Bu akşam bir müvekkiliyle iş yemeği yediğinden ben de Oğuzlarda yemiş öyle gelmiştim eve. Fakat saat epey geçti ve Osman daha çalışacak gibi göründüğünden atıştırması için pişirmiştim keki. Çünkü beyimiz çok çalıştığı zamanlar hayati fonksiyonlarını durduruyordu adeta.

"Olur." diye bir ses yükseldiğinde çayları doldurup keki iki tabağa servis ettim. Büyükçe bir tepsiye koyduğum bardaklar ve tabakları alarak çalışma odamıza yürüdüm.

Evet, bir çalışma odamız vardı. İkimizin de işleri evden de çalışmamızı gerektirecek şekilde olduğundan bir odamız olmasını ve orada özgürce dağıtabilmeyi, çalışabilmeyi istemiştik. Hem kitaplıklarımızı da oraya koymuştum çünkü gelen giden misafirlerin heves edip kitaplarımı istemesinden gına gelmişti.

Bir duvarı boydan boya kaplayan beyaz kitaplığımızın karşısında uzun, mimarların masasına benzeyen bir masa vardı ve ikimizin de bilgisayarları, Osman'ın dosya yığınları oradaydı. Masamızın hemen karşısındaki gri renkteki geniş koltuğun olduğu duvara birlikte yaptığımız yapbozu asmıştık. İlişkimizin temelini attığından epeyce önemliydi bizim için.

Bu odada sıkça yemek yediğimiz ve Osman'la hayatımız tam bir şaka gibi geçtiği için yere koyu renk bir halı sermek durumunda kalmıştım evlendikten birkaç ay sonra çünkü sürekli halı yıkamaya para vermekten yorulmuştum.

Yemek istemediğim zaman diretmesi, zorla ağzıma tıkıştırdığı şeyler ve ben zorluk çıkarınca ağzımı kapatıp yerlerde benimle yuvarlanması gibi sebeplerden her yer batıyordu sıkça. İnsanlara açıklayamıyordum da otuz bir yaşındaki kocamla anaokulu öğrencisi gibi boğuştuğumu.

İçeri girip köşedeki sehpaya yöneldiğimde Osman masanın başından kalktı ve sehpayı koltuğun önüne çekti. Tepsiyi bırakır bırakmaz, koltuğa oturmuş kocamın dizlerine bıraktım kendimi. Ata biner gibi üstüne oturmama bir gram şaşkınlık göstermeden kendine çekti ve gövdesine yapıştırdı beni Osman.

"Bebeğim."

Zayıf mırıltımın peşinden ellerimi güzel yüzüne çıkardım. Bana dönmediği için uğruna dünyanın derdini çektiğim kahvelerini, son iki yıldır karşı karşıya geldiğimiz her anda olduğu gibi muhtaç bir bakışla dikti gözlerime.

"Canımın içi." dedi o da benimkini andıran bir mırıltıyla. Dudaklarına bir kuş öpücüğü kondurup geri çekildim, çok uzaklaşmama enseme yerleştirdiği avcu müsaade etmediğinden alnımı çenesine yasladım.

"Çok yorgunsun günlerdir. İçim gidiyor bu haline."

"İçine ölürüm senin."

Başımın arkasından tutup kafamı kaldırdı ve az önceki minik öpücüğümün aksine oldukça derin, oldukça tutkulu bir şekilde öptü. Nefes almak için geri çekildiğimde birkaç saniye müsaade edip tekrar çekti beni kendine ve aramızda bir milim mesafe kalmayacak şekilde vücutlarımızı birleştirerek öpmeye devam etti. Aynı yatakta uyuyor olsak da günlerdir farklı saatlerde yatağa girdiğimizden pek görüşemiyorduk. En azından ikimizin de istediği şekilde olmuyordu görüşmelerimiz.

BİR YILDIZ MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin