Keyifli okumalar canlarım🌸Osman'dan
Bütün hayatım boyunca tanıdığım ve ömrümün çok büyük bir kısmında kardeşim gibi gördüğüm, keşke bir başkasını sevebilse de mutlu olsa dediğim kız nasıl bir anda bir fanusa kapatmak isteyeceğim kadar güzel gelmeye başlamış olabilirdi ki gözüme?
Bir anda değildi aslında. Yavaş yavaş sızmıştı kanıma. Sımsıkı bir örgü gibi ilmek ilmek işlemişti kendini zerrelerime. Üstelik bunları yaparken bilinçli de değildi. Hatta hayatında beni bu kadar istemediği bir dönem olduğunu da sanmıyordum. Ama başarıya ulaşmıştı işte.
Hastane odalarından nefret ederdim. Eşimi ölüm beyazı bir hastane odasında kaybetmiştim. Bir başka hastanede de küçük bir kız çocuğunun annesi için sızlayan kalbinin acısını acıma katmak isteyecek kadar çok yanmıştı canım. Fark etmemiştim ama bu ilk andı. Canıma işleyişini hissettiğim ilk an...
Gri kısa elbisesi, rüzgarda savrulan simsiyah saçları ve kısılmış gözleriyle gülümseyerek yanıma adımlayan şu minicik kız, dünya üzerinde nefes alan en güzel canlıydı gözümde.
Ne diyordu Sezen,
Hiçbir topuk tıkırtısı bu kadar davetkar çalamaz.
Kazanmıştı. Ve bu benim en güzel kaybedişimdi.
Biraz geriye sarmak gerekirse onu kına gecesinden oldukça üşümüş ve yorgun bir halde çıkardığım ana dönmek isterim.
Onu eve getirdiğimde tabi ki yalnız bırakıp gitmemiştim. Gidememiştim. Yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa geçtiğimde kalın pijamalarını giymiş, salonlarındaki üçlü koltukta bir battaniye yığınının altında uzanıyordu.
Bu görüntü gözümde aylar öncesinden bir anı canlandırmıştı. Hiçbir şeyden haberim olmadan sırf onu göreceğim diye hevesle onlara kahvaltıya gittiğim bir sabahın anısını...
Salonda uyuyakalıp ağlayarak uyandığı sabah...
Esra'yı sıkıştırmıştım sonra. Zeynep teyze gibi o da Işık'ın sık sık beni ve Elif'le şahit olduğu geçmişimizi kabuslarında görüp ağladığını söylemişti.
Tıpkı beş gece önce olduğu gibi...
Niyetim onunla uyumak değildi o gece odasına gelirken. Gerçekten elektrikli battaniyeyi verip gidecektim ama içi kızarmış gözleri, battaniyeye sımsıkı sarılmış hali ve çatlak çıkan sesi onu alıp bağrıma basmak istememe sebep olmuştu.
Hoş, onu göğsümde saklamam için bir sebebe ihtiyacım yoktu ya neyse.
O geceye çok mutlu başlamıştım. Nasıl olmazdım ki? Küçücük yatakta bana sığınmış, sıkı sıkıya sarmıştı kollarını. Nefesi göğsüme vuruyordu. Saçlarının o aşık olduğum kokusu burnumun dibindeydi.
Aşık olduğum kokusu, aşık olduğum saçları, gözleri, kalbi... Her şeyine aşıktım ya, söyleyemiyordum işte. Hazır değildi, anlıyordum. Onunla ilgili bir şeyi anlamamam mümkün değildi zaten.
O geceki mutluluk kalbime fazla gelmişti. Ne yan odada uyuyan Adar ne Fevzi amca aklımdaydı. Vicdanımı bile susturuyordu kollarımın arasında hafif mırıltılarla sayıklaması. Öyle bir mutluluktu, kafayı yedirtecekti bana.
Ben sevilmemiş bir adamdım. İliklerine kadar sevilmemiş, hiç ihtimam görmemiş.
Işık gelip bana sevgisini söylediğinde bu o kadar garip bir zamanda ve durumda olmuştu ki bana bunu söylerken bile eyvallahı yoktu biliyordum. Söylemiş ve çekilmişti. Sonra da bu aşkın ona da bana da verdiği tek şey acı olmuştu, onun tarafından sevilmenin güzelliğini hissedememiştim hiç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
General FictionAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...