Keyifli okumalarrr 🌸
"Gidiyorsun yani?" dedim burnumu çeke çeke. Gözlerini devirdi.
"Gitmesem de ağlayacaktın sevgilinden ayrılacağın için."
"Sussana!" diye tısladım etrafıma bakarak. Neyse ki ağabeyim büfeye Sena ablaya su almaya gitmişti.
Akın gidiyordu.
Dün akşamki kutlamayı beklemişti aslında gitmek için. Bu sabah otogara getirmiştik onu ağabeyim ve Sena ablayla birlikte.
Annemin Akın ve Ece için hazırladığı kışlık erzaktan oluşan koliyi muavine teslim edip son kez sarılmak için döndüm can dostuma. Ablasından ayrıldı, ağabeyimle sarılıp ablasını ona emanet etti.
Gözüm gibi bakacağım dedi ağabeyim.
Ona gözü gibi bakıyordu ama bana bakmıyordu. Çok öfkeliydi, çok fazla.
Osman konuşmak için benden izin istediğinde artık bunu erteleyemeyeceğimizi biliyordum. Ağabeyim gittikçe durumu anlıyor, bu zamana kadar üstünde hiç görmediğim bir öfkeyle ona bir şeyler anlatmadığımız her an daha büyük bir hınçla doluyordu.
Bugün yarın konuşurlar diye düşündüm. Bu ne kadar beni korkutsa da bir yandan da rahatlatıyordu. Ağabeyim anlamamış bile olsa Osman'ın gururu kırılıyordu biz bir şeyleri gizli yaşadıkça ve onu anlayabiliyordum. Ben de özgürce onunla birlikte olmak istiyordum ama tepkiler beni çok korkutuyordu.
Ağabeyimden uzaklaşıp bana döndü Akın. Sıkıca sarıldık.
"Olacağına pek ihtimal vermiyorum ama olur da seni üzerse, canını yakarsa geleceğin yer belli Işık. Kimseye anlatamasan bile ben seni anlarım. Belki Oğuz, Esra onu bildikleri için, sevdikleri için onu destekleyebilirler ama ben senin tarafındayım. Haksız da olsan yanındayım, bir telefonun yeter."
"Biliyorum." dedim fısıldayarak. Yüzümdeki gözyaşlarının izlerini sildi.
"İzmir kaç saatlik yol lan. Çıkar çıkar gelirsin. Ben de gelirim Ece'mi alıp. İşler biraz otursun da."
Daha fazla ağlamamak için başımı sallayıp geri çekildim.
Son kez seslendi muavin. Akın bindi, cam kenarındaki koltuğundan el salladı bize. Sena ablanın yanına adımlayıp kollarımı omzuna sardım ve otobüs gidene kadar yaşlı gözlerle el salladık ona.
Otobüs gözden kaybolduğunda ağabeyim bana dönmeden Sena ablaya bakarak konuştu.
"Bırakayım sizi iş yerine hadi."
Sena abla yüzünü kurulayarak koluna girdi ağabeyimin.
"Işık'ı bırak. İkimizi birden işe yetiştirmeye çalışırsan üçümüz de geç kalırız."
Ağabeyim rahatsızca yüzünü buruşturduğunda hissettiğim kırgınlığa dayanamayarak geri adım attım.
Beni götürmek istemiyordu.
"Ben taksiyle giderim. Nasılsa işe geç kaldığımda bana kızacak biri yok." dedim Sena ablaya belli etmemek için. Konuşmalarına izin vermeden arkamı döndüm ve otogarın çıkışına kadar ağlamamak için kendimi zorladım.
Belki arkamdan gelir diye.
Gelmedi.
Taksiye bindiğimde kendimi tutmak için hiçbir sebebim kalmamıştı. İş yerine varana kadar ağladım.
Hem Akın'ın gidişi hem ağabeyimin tavrı...
Esra'yı aramak istemiyordum çünkü harıl harıl çalışıyordu. Oğuz da nöbetteydi ve çocuğu artık kendi dertlerimle bunaltmak istemiyordum. Filiz bir seçenek bile değildi. Zaten uyum sağlamak için zorlanıyorlardı, üstelik Ertuğrul amca hala telefonlarını açmıyordu Filiz'in.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILDIZ MASALI
Ficção GeralAşkta ve savaşta her şeyin mübah olduğunu söyler herkes. Oysa gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktu Işık'a göre. Savaşta belki ama aşkta hayır. Aşk, masum duyguları barındırmalıydı içinde onların yaşantısına göre. Aşk çirkinlik kaldırmazdı, aşkın...