•Ondan hoşlandığını öğrendiğinde heyecandan titriyordu, elleri sallanıyor ve parmakları uyuşuyordu.
•O kadar mutluydu ki ölebileceğini hissetti ve en azından mutlu bir adam olarak öleceğini biliyordu.
•Ama ikiniz seks yaptığınızda, her hamlede çok tutkulu ve nazikti, her derin vuruşta senin için dünya dönüyordu.
•İkiniz de ilklerinizi birlikte yaşadıktan sonra ertesi gün sana karşı utangaç ve çok nazikti. Sanki sana yeniden aşık olmuş gibi hissetti.
Burnuna vanilya ve tarçın kokuları gelirken hafifçe mırıldandın, bu sabah bir şekilde hayatın boyunca yaşadığın sabahlara göre daha güzeldi. Yavaşça yataktan kalkarken, vücudunuzun alt kısmında biraz ağrı hissettiniz. Kendi kendine sessizce inleyerek oturdun.
Etrafınıza sarılı olan bornoz, normalden biraz daha büyük olduğu için omuzlarınızdan kaydı. Çıplak omuzlarınızın ikisi de pembe izlerle parlıyor. Hala aklın puslu, neredeyse sarhoş gibi odanın etrafına baktın.
Tanjiro ile dün gece tutkuyu paylaştığınız yatakta neden yalnız olduğunuz konusunda kafanız karıştı.
Nerede olduğuna dair bir dakika daha düşünemeden sürgülü kapılar beceriksizce açılıyor. Tabakların birbirine çarpma sesi kulaklarına gelirken, Tanjiro yumuşak bir nefes aldı.
"Ah hayır hayır!" Kapıyla ve tepsiye benzeyen şeyle uğraşırlarken fısıldadı. Ayağa kalkıyorsun ve sessizce kapıdaki adama doğru yürüyorsun, içeri girmesi için kapıyı nazikçe açık tutuyorsun.
Onunla konuşurken yüzünde yumuşak bir gülümseme ve aşk dolu bir bakış vardı. "Yardıma ihtiyacın var mı aşkım?" Tanjiro inledi ve senin ani varlığından neredeyse geri düşüyordu.
"S-Sevgilim! Seni uyandırdım mı?" Sesi yüksek olmaktan çok endişeli geliyor. Kıkırdayıp kafanı sallayarak 'hayır' diye cevap verdin.
Tanjiro bir tepsi pirinç yumurtası ve yeşil soğan, dilimlenmiş domuz pastırması, içinde biraz peynir olan sarı patates püresi ile çay getirmişti. Bu sevimli jest karşısında yüzün kızardı.
Yanına oturdun ve yanağından öptün. Hemen sana döndü, yüzü parlak bir kırmızı renginde yanıyordu. Neredeyse sana sızlanacaktı.
Neden yemeği kendisinin getirdiğini sorarken ikiniz de çubuklarınızı alıp yemeye başladınız. Yanaklarını kaşırken bakışlarını kaçırdı, hala yanaklarında görünen bir kızarıklık vardı.
"Şey... Dün gece sana sert davrandığım için kendimi kötü hissettim, sonlara doğru bencil oldum ve ihtiyaçlarıma teslim oldum, muhtemelen seni biraz incittim. Bu yüzden bugün yemeğimizi sana getirip özür dilemek istedim."
Ruh hali odadaki havayı değiştirirken, yüzü de hüzünlü bir kaş çatmaya dönüştü. Yavaşça yanağını okşadın ve dikkatini çektin.
"Beni incitmedin aşkım, tek yaptığın sana daha çok aşık olmamı sağlamak."
Gözlerinden küçük bir damla yaş süzülürken kaş çatması gülümsemeye dönüştü. Şimdi gitmene asla izin veremezdi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
