Arman'dan
Sonunda eve varmıştım. Küçük, bahçeli ve oldukça şirin bir evdi. Bana verilen anahtarı çıkardım, kapıyı açtım. Ev sandığımdan daha temiz ve düzenliydi. Evin en güzel yanı da okul ile yan yana olmasıydı. Okul 1 hafta sonra açılacaktı ve bende en az çocuklar kadar heyecanlıydım. Öğretmenliğimin ilk yılıydı, yeni bir yer, yeni insanlar, belki de yeni aşk.
Evi gezmeye başladım. Muhtar Bey ben gelmeden önce herşeyi hazır edeceğini söylemişti. Kalacağım odaya girdiğimde yine herşeyin düzenli olduğunu gördüm. Aile evinden ayrılalı çok olmuştu en son hangi evim bu kadar düzenli olmuştu hatırlamıyordum bile.
Eşyalarımı yerleştirdikten sonra üzerimdeki kıyafeti çıkarmaya başladım. Hava sıcak olduğundan kurumuştu ama baya kirlenmişti.
Duştan çıktıktan sonra üzerime yeni giysiler giyip yatağa uzandım. Gözlerimi kapadım, kapadığım an o bal rengi gözleri gördüm. Uzun dalgalı saçları, bembeyaz teni, kızaran yanakları, dolgun dudakları. Hem utançtan nasıl kaçtığını, kaçarken de bana nasıl laf yetiştirdiğini hatırladım. Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Sonra düşündüm acaba o meleği bir daha görebilecek miyim?
Saate baktım epey geçmişti. Muhtar Bey akşam yemeğine davet etmişti. Ne kadar kabul etmek istemesem de ilk günden teklifini geri çevirememiştim. Ayakkabılarımı ayağıma geçirip kapıyı kitledim. Yürümeye başladım. Yanımdan geçenlerin beni izlediğini gördüm. Sonra bir amca beni durdurdu.
Elindeki tesbihi cebine koydu. "Oğlum sen kimsin?"
"Öğretmenim, yeni geldim"
Beni duymamış olacaktı ki kulağını bana doğru uzattıp bağırdı "Babanın adı ne?"
Tam cevap verecek iken genç bir bayan başındaki örtüyü düzeltip yanımıza geldi.
"Baba Rıza Efendi seni çağırıyor." Yaşlı adam kızına döndü. "Ya kimin oğlu olduğunu anlamadım ki, kimin oğlusun diyorum adını söylüyor. Adı da değişik zaten" adamın arkasından bakakaldım."Siz yeni öğretmen misiniz?" Heyecanla sorduğu soruyu sabırla yanıtladım. "Evet"
"Yaa ne güzel-" daha kız cümlesini bitirmeden pencerede ki kadın bağırdı."Kız Kadriye oraya gelirsem bacaklarını kırarım çabuk eve gel!" Genç kız kaçarak eve girdi. Yürümeye devam ettim. Sonunda eve ulaştığımda bahçe kapısını açtım. Balkonda oturan muhtar beni görmüş olacaktı ki ayaklanmış kapıya doğru gelmişti.
Masada oturmuş yemek yerken bir yandan da okulu konuşuyorduk.
"Ee öğretmen bey okulu beğendin mi?"
"İdare eder ama temizlenmesi ve düzenlenmesi gerek haftaya okul var."
Dediğim ile karısına yönelip konuştu.
"Sedef kızlara söylesen yapamazlar mı?""Efendim sadece 2 3 kişinin yapacağı şey değil ki"
Sedef, "Yok Muallim oğlum bizim kızın arkadaşı çoktur söylerim hallederler hemen"
Gecenin devamı sessiz geçmişti...
Berru'dan
Koltukta oturmuş, ortada göbek atan kızları izliyordum. Tabağımda ki kurabiyelerden yerken Selda geldi. Dans ettiğinden terlemişti. "Ya kızım böyle toplandığımızda en çok oynayan sen olurdun noldu şimdi noldu?"
Elimdeki kurabiyenin son parçasını ağzıma attım " Bu gün hiç keyfim yok başka zamana"
"Aaaa olur mu öyle şey" elimden tutup kaldırmaya çalıştı. Ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. "Olur olur, hem benim gitmem lazım annem erken gel dedi". Arkamda duyduğum itiraz seslerini dinlemeden dışarıya çıktım, ayakkabımı giydim. Ev yakındı zaten tek başıma gidip gelebilirdim.
Bahçe kapısına gelince babamın biriyle vedalaştığını duydum. "İyi akşamlar öğretmen oğlum"
Hemen duvarın arkasına saklanıp kimin olduğuna bakmaya çalıştım. Herkes yeni gelen muallimi konuşuyordu. Yüzünü görememiştim artık şansımızı bir daha ki sefer bıraktım.
Eve girdiğimde direkt odama geçtim. Odada Mehmet ile birlikte kalıyorduk. Bazen geceleri kalkınca yanında beni istiyordu. E yatakta büyüktü çiçeğime sarılıp uyuyordum. Yatağın köşesine oturdum masum masum uyuyan çiçeğimi öpmemek için kendimi zor tuttum. Çünkü öpünce sert öpüyordum e haliyle çocuk uyanıyordu.
Üzerimde ki kıyafetleri çıkartıp geceliğimi giydim. Yatağa uzandım tam gözlerimi kapadım aklıma sabah ki utanç sahne geldi.
Sudan dolayı yüzüme yapışmış olan saçları çekiştirirken gözlerimi açtığımda tam karşımda olan adamla yeni bir şok geçirmiştim. O da benim gibi ıslanan saçlarını tek eliyle düzeltti. Gülerek bana bakıyordu. İyice bana doğru yaklaştı. Artık nefes sesini duyabiliyordum. Bakışlarımı göğsünden çekip yüzüne baktım. Uzun gür kirpikleri ıslanınca karizmatikliğinin yanında onu tatlı göstermişti. Gülünce kısılan gözlerini saymıyorum bile.
Sonra ondan uzaklaştım. "Ya ne sakar birşey sin sen bi elbiseyi uzatacaktın"
Bana bakmaya devam ederken gülüşünü duydum. "Farkında mısın sen düştün hatta düşerken beni de düşürdün"
Küçük çocuklar gibi omuz salladım " hiç de öyle olmadı"
Bana doğru yaklaşırken elimle onu durdurdum. "Bana bak şimdi sen arkanı döneceksin ve bana bakmayacaksın ben elbisemi giyene kadar. Hatta giydikten sonra da bakmayacaksın duydun mu beni?"
Arkasını döndü " Yardım lazım olursa çağır"
"Pis sapık" elbisemi giydikten sonra ayakkabılarımı alıp koşmaya başladım. Ardımdan gür bi kahkaha ve onun şu sözlerini duydum.
"Keşke adını söyleseydin!"
"Seni bir daha görebilir miyim?!"
"Cehennemin dibinde görürsün"Aklıma gelen sahne ile hayatımda hiç utanmadığım kadar utandım. O sahneleri gece boyunca hatırlamamak için hemen uyumam gerekiyordu çiçeğime sarılıp gözlerimi kapattım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSEDİM
RomanceAilesinden, kimliğinden kaçmak isteyen Arman öğretmen olur ve sıkıcı şehirden güzel bir köye yerleşir. Sevdiği kızla evlenme hayalleri kurarken ne geçmişi ne de düşmanları onun peşini bırakmaz. Babasının kirli geçmişinin bedellerini o öder. En kötü...