17 - Ben Senin Babanım

305 10 0
                                    

"Ooo Arman bey hoşgeldin. Babanın elini öpmeyecek misin?"
Arman duyduğu sesle kaskatı kesildi. gözlerini yavaşça o adama çevirdiğinde değiştiğini gördü. Yıllar ondan çok şey almıştı, saçları beyazlamış, yüzü çökmüştü, baya da zayıflamıştı. Arman gördüğü adama inanamadı nasıl değişmişti.
Ne diyeceğini bilmeden durdu bir süre. Bir çocuk babasından nefret eder miydi? Arman etmişti işte. Çünkü karşısındaki bu adam onun canından bir parça almıştı. Abisini...
Aklına geldikçe iyice sinirlendi. Oturduğu kahvaltı masasından sandalyeyi devirerek kalktı.
"Sen-" kapıda gözleri dolmuş annesinin onları izlediğini görünce kelimelerini yuttu. Ailesinden sadece o kalmıştı ve bundan sonra onu üzmemek için elinden geleni yapacaktı.
Annesine döndü. "Çabuk hazırlan anne gidiyoruz. Bu evde bir dakika daha durulmaz."
Kapıdan geçecekken kolundan tutuldu. Bu adam kendini ne sanıyordu, hangi yüzle konuşuyordu?
"Beni böylece yok sayamazsın. Ben senin babanım, atanım-"
Kolunu hızla çekti. "Sen benim babam değilsin! Senin gibi iğrenç bir insana ne baba derim ne ata."
"Yetmedi mi yıllardır benden kaçtığın? Daha ne yapman lazım öfkeni kusman için? kaç yıl daha istiyorsun?"
"Benim sana olan öfkem öyle birkaç yılla geçmez. Hesaplamaya da senin ömrün yetmez."
Arman odadan çıkarken annesinin sesini duydu "Pınar dilaltı haplarını getir!"

Yola çıktıklarında ikisi de sessizdi. Annesi dayanamayarak konuştu.
"Oğlum bir kere dinlesen-"
"Anne lütfen kalbini kırarım."
"Ben yapmadım diyor."
"..."
Arman annesine baktığında gözleri dolmuştu. "Bir insan göz göre göre oğlunu ölüme göndermez ya?"
Arman arabayı durdurdu. Annesine bakmak istemiyordu çünkü bakarsa o da ağlardı.
"Olaydan sonra hasta oldu, zayıfladı çöktü... Ben bir oğlumu kaybettim ama o iki oğlunu kaybetti."
"Anne yeter."
"Yetmez oğlum. Yıllardır benim çektiklerime ne demeli? Ailem paramparça, yüreğimde sönmeyen ateş... Oğlum benden uzakta, kocam gözlerimin önünde eriyor."
"Anne yeter..."
"Bende ona kızgınım ama eminim haberi yoktu. Ben arada kalmaktan yoruldum."
Arman ağlayan annesine sıkıca sarıldı. İstemsizce gözlerinden dökülen yaşları sildi. Kendine itiraf etmekten korkuyordu ama abisini özlediği kadar o huysuz yaşlıyı da özlemişti...

Berru'dan
Akşam yemeği için masayı hazırlarken babamın geldiğini gördüm. Elindeki poşetleri aldım.
"Bunlar ne baba?"
"Resim defteri, boya falan. Öğretmen istemiş yarın resim yapacaklarmış."
Demek öğretmen gelmişti. Heyecanla gülümsediğim babamın gözünden kaçmamıştı.
"Ne o heyecan?"
hemen aklıma gelen ilk bahaneyi söyledim. "Mehmet için sevindim baba."
pek inanmış gibi gözükmese de beni pek sıkmadı. "peki peki."
Elimdeki malzemelerle içeriye geçtim. Mehmet'in yanına gidip ona göstermeye başladım. daha sonra annemin seslenmesiyle yemek yemeye gittik.

Saat epey geçti, uykum gelmemişti. Mehmet uyuduktan sonra pencerenin kenarına oturup yıldızları seyretmeye başladım. sonra etraftan bir çıtırtı duydum. Benim odamın penceresi bahçeye değil yola doğruydu, kim olduğunu görmek için etrafıma baktım ama kimseyi göremedim. Kedi geçmiştir diyerek tekrar yıldızları seyretmeye başladım. tekrar çıtırtı gelince korkmaya başladım. çalıların arkasından çıkan adamla korkudan içeriye doğru düştüm.
Sızlayan kalçamla sessizce inledim. ses çıkartsam evdekiler uyanabilirdi. Dışarıdan gelen kıkırtı sesleriyle kaşlarım çatıldı. Hem suçlu hem güçlüydü. Yavaşça yerden kalktım, sızlayan kalçamı tutarak pencereye doğru yaklaştım.
kısık sesle konuştum "birde gülüyor musun canım yandı!"
pencereye doğru yaklaştı. Pencere onun boyu kadar yükseklikteydi bu yüzden bana bakmak için kafasını kaldırıyordu.
"Ne bileyim bu kadar korkacağını? Çok acıdı mı?"
"Acıdı. Bir daha sessiz sessiz gelme."
Pencereye iyice yaklaştı ellerini bana uzattı. "Kolun mu acıdı? ver öpeyim de geçsin."
"Öpme. Git burdan da yolun ortasındasın birisi görse ne olacak?"
"Evden çıkamaz mısın? Çok özledim."
"Bilmem çok riskli. bir gece daha bekleyemedin mi?"
"Ben bekleyemedim özlemimden de sen hiç öyle değilsin. en iyisi gideyim ben."
"Dur dur gitme."
"Olur nerde bekleyeyim?"
"Bahçede, samanlığa geç. Geliyorum."
"Samanlık seyran olsun diyorsun yani?"
"ya of gelmiyorum."
"tamam tamam sustum, bekliyorum."
Arman gidince içeriye girdim, üstüme uzun bir yelek giydim. Odanın kapısını yavaşça açtım, biraz dinledim. Ses yoktu herkes uyumuştu. Dış kapıyı yavaşça açıp dışarıya çıktım.
Samanlığa girdiğimde Arman'ı samanların üzerine yayılmış beni beklerken buldum.
"Maşallah bu ne rahatlık? Ben birisi görecek diye kırk takla atıyorum."
"Sana da merhaba"
samanların üstünden kalkıp yanıma geldi. Kollarını belime sarıp kendine çekti, sıkı sıkı sarıldı.
"Bu sarılmaya o kadar ihtiyacım vardı ki."
boşlukta duran ellerimi yavaşça ona sardım, bunu yaparken utançtan yüzümü göğsüne gömdüm.
"İyi misin?"
"Seni görünce iyileştim." saçlarımda hissettiğim hafif öpücüklerle hiç kıpırdamadan sarılmaya devam ettim.
çenemde hissettiğim parmaklar yüzümü saklı olan göğsünden çektiğinde bir süre utançtan gözlerine bakamadım.
Kendime de inanamadım bu adama sevgili olalım diyen bendim, utanan da bendim. Kendimle çelişiyordum.
"Berru, bana bak."
gözlerimi ona çevirdiğimde gözlerinin parladığını gördüm. Ama bu büyü kısa sürede bozuldu. Yüzüne her zamanki gıcık gülümsemesi yerleşti.
"Sen utanıyorsun..."
sesli bir kahkaha attığında elimle hemen ağzını kapattım.
"ya birisi duyacak sessiz ol."
dudaklarını kapatan elimin içine öpücük kondurdu. Elimi çektiğimde o gülüş hâlâ varlığını koruyordu.
"Utangaç halini de çok sevdim. Sen genelde sinirli olurdun bana karşı."
"Ya sus. Utanmıyorum ben."
elinin tersiyle yanağımı okşadı. "Bu al yanaklar kimin?"
kaşlarımı çatmaya çalıştım. Biraz sinirlensem iyi olacaktı yoksa bu beni utandırmaya devam edecekti.
gülerek parmağıyla kaşlarımı düzeltti. "Boşuna numara yapma. Sinirli halini biliyorum."
"Yoo sinirliyim şu anda ve sen böyle konuşmaya devam edersen geçmeyecek!"
"Yok sinirli olsan anlardım. Çünkü öyle olunca gözlerinden alev çıkıyor."
"Şimdi de öyle."
"Şimdi gözlerinin içi gülüyor."
kendimi onun kafesinden kurtarıp samanların üstüne oturdum. Vakit kaybetmeden yanıma oturdu.
"Ee anlat hadi."
"Neyi?"
"Ne yaptın orada, annen geldi mi?"
"Geldi geldi. Hatta az önce nereye gittiğimi sordu gelinini görmeye gidiyorum dedim."
telaşla ona doğru döndüm. "yaa niye öyle dedin? yanlış anlayacak!"
dağılan saçlarımı düzeltip güldü "şaka yaptım"
bu sefer gerçekten sinirlendim. Samanların üzerinde sola kayıp ondan uzaklaştım.
Somurttuğumu görünce hemen yanıma yaklaştı. Ben tekrar kaydım, o tekrar yaklaştı. duvara gelince dayanamadım.
"Ya of gelmesene!"
"Darıldın sen bana."
duvara yaslanıp sinirle kollarımı birbirine bağladım. "dalga geçiyorsun benimle."
"şaka yaptım canım."
ona bakmadığımı görünce ciddi olduğumu anlayıp yüzümü kendisine doğru çevirdi. "Bebeğim şaka yaptım. Hem sana takılmayı seviyorum sadece, dalga geçmiyorum."
'Bebeğim'
Sinirimi unutup bana hitap şeklini düşündüm. Dalgın halimi fırsat bilip yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Barıştık mı?"
Dalgınca kafa salladım. "Sende öpmek ister misin?"
Üzerime doğru eğildi yanağını bana doğru çevirdi.
"Yanağımı çevirdim ama istersen dudağımdan-"
cümlesini bitirmeden yanağına hızlıca bir öpücük kondurdum. gözlerini kapatıp gülümsedi. beni uatndıracak birşey söylemesin diye hemen ayağa kalktım ve kapıya doğru yöneldim.
"Hadi gidelim artık saat baya geçti."
itiraz etmeden mutlu mutlu yerinden kalktı.
samanlıktan çıktığımızda ben evin kapısına doğru yöneldim. o da içeriye girene kadar burada bekleyeceğini söyledi.
ama bir sorun vardı, ben anahtarı almayı unutmuştum. Tekrar onun yanına döndüğümü gören Arman merakla sordu.
"Ne oldu?"
"Anahtarı almayı unutmuşum."
gülerek saçlarımı karıştırdı.
"gülme ya ne yapacağım şimdi?"
"Odanın penceresi açık mıydı?"
"e-evet"
"gel benimle"

Etrafa iyice baktım, kimsenin olmadığını görünce derin bir nefes aldım. "hazırım."
Belimden tutup havaya kaldırdığında uzun geceliğimin eteklerini topladım. ayaklarımı pencereden attım, pencere kenarına oturduğumda düşmemem için kalçamdan destekledi. "Iıı tamam tamam oldu."
içeriye atlayıp etrafı dinledim, ses varmı diye dinledim. sorun yoktu, pencerenin aşağısında bekleyen adama döndüm.
"Sandığımdan daha güçlüymüşsün. Çok hafif biri değilim."
"Kuş kadar kızı kaldıramayacaksam-"
"tamam tamam git hadi."
gülümseyerek yürümeye başladı. Arkasından gülerek onu izliyordum. yatağıma girdiğimde heyecandan uyuyamadım

SENSEDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin