44 - Barıştık Sevgilim

22 2 0
                                    

Ayşe'den

Anneme bulduğum ilk bahaneyi uydurduktan sonra evden çıktım. Kimsenin görmediğine emin olduktan sonra Mustafa'nın beni beklediği yere gittim. Okulun bahçe duvarları yüksek olduğundan, arka bahçede olursak kimse görmez diye düşünmüştü muhtemelen. Okulun arkasına doğru ilerlediğimde bahçede volta atan adamı gördüm. Kendi kendine söyleniyor, bir ileri bir geri hızlı hızlı yürüyordu.

Yanına doğru gittim. Varlığımı fark etmesi için yalandan öksürdüm. Beni fark ettiğinde dönmeyi bırakıp yanıma geldi.

"Ayşe-"

"Bi sakinleş önce ne bu sinir?"

"Ne bu sinir mi?! Adam gözümün önünde seni istemeye geleceklerini söyledi! Ne halde olmamı bekliyordun? Zil takıp oynamamı mı?!"

"Bağırma bana." Sakince söylesem de sesim oldukça yüksek çıkmıştı. Sakinleşmek ister gibi yüzünü sıvazladı.

"Tamam, sakinim. Özür dilerim. Ama nolursun hak var bana."

"Mustafa eğer sevgili olsaydık evet o zaman hak verirdim ama sen hangi sıfatla-" cümlemi tamamlamama izin vermedi. Belimden tutup beni kendine çektiğinde üzerime attığım şal rüzgarda savruldu. Eliyle enseme baskı yaptı ve sertçe dudaklarımı öpmeye başladı. Şaşkınlıktan gözlerim açık kalmış onu izliyordum. Dudaklarıma yaptığı baskı yetmezmiş gibi ensemdeki eliyle bana kaçacak bir alan sunmuyordu.

Ayrılması için dudağını ısırdım. Ama o bunu çok yanlış anlamış olacaktı ki beni kendisine mümkünmüş gibi daha da bastırdı. Sanki bıraksa uçup gidecekmişim gibi. Dudaklarım bu özlediği tadı almak için hareket etmek istede de kendime hakim oldum ve karşılık vermedim. Ama beni bırakması gerekti çünkü özlemimin ağır basması an meselesiydi. Ellerimi yanaklarına çıkartıp onu dudaklarımdan ayırdım.

"N-ne yapıyorsun?" Nefessiz kaldığımdan sesim kısık çıkmıştı.

Yüzü yüzüme hâlâ çok yakınken konuştu. Dudaklarıma değen nefesiyle gözlerimi kapatmak istesem de yapmadım. Gözümün önüne gelen bir tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Çok özledim. Özür dilerim dayanamadım. Ama pişman değilim. Bu dudaklara benden başka dudakların değeceği düşüncesi deli etti beni. Sensiz geçen hergünde canımdan can gitti. Vazifem bitse de köyüme dönsem, Ayşeme kavuşsam diye gün saydım."

Ağlamaklı gelen sesiyle benimde gözlerim doldu. "O zaman neden göreve gitmeden terk ettin beni?"

Belimdeki eli hareketlendi. Sanki kaçacakmışım gibi sıktı. Gözlerinden akan yaşları gördüm. Titreyen ellerimi uzattım ve akan yaşları sildim. "Çok büyük bir görevdi. Eğer olur da şehit olursam, çok ağlama istedim. Kendini yalnızlığa hapsetme istedim. Beni kötü bil istedim çünkü öyle olursa daha az ağlarsın diye düşündüm. Allah'a şükür küçük yaralarla kurtuldum ama kalbimdeki yara iyileşmedi be gülüm. Görev biter bitmez tayinimi buraya istedim. Sevgilimin yanına döndüm."

İkimizde ağlıyorduk. Peki neye? Kavuşmaya mı?

Ellerimi boynuna doladım ve parmak uçlarımda yükseldim. Az önce onun öptüğü gibi değil, daha yavaş ve daha nazik öpmeye başladım. Sanki nazik davranırsam kalbindeki yarayı kapatırım diye düşündüm. O da az önce benim şaşırdığım gibi şaşırmış ve ilk beş saniye karşılık vermemişti. Ama sonra aklı yerine gelmiş olacaktı ki ayaklarım yerden kesildi. Sırtım duvara yaslandı. Alt dudağımı öpmeye başlayınca ellerimden birini hasret kaldığım yüzüne çıkarttım. Yanağını okşarken dudaklarımı tüketmesine izin verdim.

Nefessiz kaldığımda yavaşça dudaklarımı ayırdım. Parıldayan gözlerle beni izleyen sevgilimi gördüm. Yaşadığım anın duygu karmaşasıyla ağlamaya başladım. Kollarımı beline dolayıp sarıldığımda anında karşılık aldım. "Ağlama, dayanamam." Konuşurken sesi titriyordu. Muhtemelen o da ağlıyordu.

SENSEDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin