26 - Feryat

69 9 0
                                    

Berru'dan

Hastanede duvarın dibinde öylece oturmuş bekliyordum. Annemi ve babamı yoğun bakıma almışlardı. Mehmet'in durumu hakkında da kesin birşey söylemiyorlardı. Daha sabah yan yana olduğum, konuştuğum üç can şimdi yaşam mücadelesi veriyordu. Ağlamaktan kurumuş gözlerim, kısılmış sesimle öylece oturuyordum.

Sanki algılarımı kaybetmiştim. Konuşanı duymuyor, yanımdakini görmüyordum. Elimden de birşey gelmiyordu beni en çok kahreden de buydu.

Haber gelir gelmez hastaneye gelmiştik. 1 gündür de bu kapının yanından ayrılmıyordum. Sanki gidersem onlarda beni bırakır gidermiş gibi.

Kulağım annemin söylediği ninniden başka birşey duymuyordu şimdi.

Korkuyordum. Kimsesiz kalmaktan çok korkuyordum.

Sarsılınca yanıma oturan Aysel'i fark ettim. Belki kaç defa seslenmişti ama ben duymamıştım. Elindeki çayı bana uzattı. "Hadi canım bari bunu iç biraz. Hiç birşey yemedin."

Sesim kısıldığından düzgün cevap veremedim. Konuşmak istediğimde boğazım acıyordu. "İstemiyorum."

Telefonla olan konuşması biten Arman önümde diz çöktü. Dağılan saçlarımı toparladı. "Böyle yapma. Annen uyanınca kızacak sana."

Arman'ın haberi aldıktan sonra hemen buraya gelmesi ve benimle ilgilenmesinden herkes onunla aramda birşeyler olduğunu anlamıştı ama bu şu anda umrumda olan son şeydi.

"Uyanır değil mi?"

"Uyanır tabii. Seni böyle görürse çok kızar ama."

"Kızsın."

"Senin güçlü olman lazım. Mehmet uyanacak ablasını böyle görürse üzülür."

"Ne zaman uyanır? Benim dayanacak gücüm kalmadı."

Bana sarıldı. İçimden ağlamak geliyordu ama ağlayamıyordum. Gözyaşlarımın hepsini dökmüştüm galiba.

"Babam da uyanır değil mi?"

"Uyanır. Sen yemek yemediğin için kızar. Gel iki lokma birşey ye."

Ayşe'nin babası yanımıza geldi. "Oğlum götür. Birşeyler yesin, hasta olacak."

Arman diz çöktüğü yerden kalktı. Koluma girip beni yerden kaldırmaya çalıştı. "Gitmek istemiyorum."

"O zaman buraya getireyim?"

"Midem bulanıyor."

Arman sonunda pes edip yanıma oturduğunda biraz olsun rahatlamam için beni konuşturmaya çalışıyordu. Başımı göğsüne yasladım ve beklemeye başladım.

...

Salih yanımıza geldiğinde bana dikkatlice baktı. "Sen hâlâ yemek yemedin mi?"

Başımı Arman'ın göğsünden kaldırdım. "İyiler değil mi?"

Gülümsedi. Elini uzattı, "Gel seni Mehmet'e götüreceğim. O iyi."

Oturduğum yerden hemen kalktım. Haberi alanlar da en az benim kadar sevinmişti. "Peki annem ve babam, onlardan haber var mı?"

"Henüz kesin birşey söyleyemem. Gel Mehmet'e gidelim."

Mutluluk gözyaşlarım akarken Salih'i takip ettim. Odaya girdiğimde kolu alçıda olan kardeşimi gördüm. Vücudunda küçük yaralar olsa da tek sorunu kolundaki kırık gibi gözüküyordu.

"Annen kaza anında Mehmet'in üstüne siper etmiş kendini. Zaten kamyon o taraftan çarpmış, Mehmet iyi. Uyanacak yakında."

Mehmet için sevinirken annem için ağlıyordum. Kardeşimin yanına oturdum. Saçlarını hep olduğu gibi okşadım.

"Balım, aşkım. Uyan hemen olur mu? Ben seni çok özledim."

Konuştukça kendimi tutamayıp daha şiddetli ağladığımı gören Salih yanıma geldi. Odaya sadece bir kişi aldıklarından ben ve o vardık.

"Yeter artık, ağlama. İyileşecek işte."

...

Arman'ın zoruyla hastane bahçesine çıkmıştık. En azından Mehmet'in iyi olduğunu bilmek biraz da olsa kendime getirmişti beni.

"Çayını iç hadi. Soğuyacak. Boğazına iyi gelir."

Çayı yavaş yavaş yudumlarken hayatımın 1 günde nasıl değiştiğini düşünüyordum.

"Ben o gün anneme bizi anlatacaktım."

"Kısmet başka zamanaymış. Canını sıkma."

"Böyle olacağını bilsem evden hiç ayrılmaz doya doya sarılırdım onlara."

Kendi kendime konuşmamı dinleyen Arman gerektiği yerde yanıtlamış gerektiği yerde susmuştu. Hastaneye tekrar girdiğimizde Arman koluma girmişti. Kapının önünde oturan amcam ve ailesini gördüm. Amcam koluma giren Arman'ı görünce kaşlarını çattı.

"Neredesin sen?"

Benim yerime Ayşe'nin babası yanıtladı. "Biraz hava aldı. Dünden beri perişan oldu kız."

"Annesi babası içerde ölümle savaşıyor, kızı koluna takmış bu herifi geziyor mu?"

Cevap verecek halim olmadığından kapının yanındaki koltuğa oturdum. Benim derdim bana yeterdi.

Arman, "ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun efendi!"

"Yalan mı? Hem sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun? Yeğenimin yanında ne işin var?"

Ayşe, "asıl sen kim oluyorsunda böyle konuşuyorsun? Kızın acısı kendisine yeter. Böyle konuşacaksanız gidin başka yerde ötün. Kimsenin sizinle uğraşacak hali yok şu an."

Amcam sinirle yerinden kalktı. Ayşe'ye doğru yürüdüğünde Ayşenin babası amcamın önünü kesti. Kuzenim babasının kolundan tutup çekti. "Kusura bakmayın. Abisinden dolayı sinirleri bozuk, üzüntüsüne verin."

Kimseye cevap vermeden, kimseyi dinlemeden yanlızca o odanın kapısını izliyordum.

...

Mehmet'in uyandığı haberini alınca hemen odasına gittim. Yavaşça, acıtmadan öptüm. Kokusunu içime çektim. Yavrum kim bilir nasıl korkmuştu. Derdini de anlatamıyordu. Gözlerindeki hüznü yanlız ben anlardım.

...

Hastanede 3. Günümüzdü. Mehmet'in durumu iyiydi. Ayağa bile kalkıyordu ama annem ve babamdan hâlâ haber yoktu. Artık kapının önünde değil Mehmet'in odasında kalıyordum. Onu biraz olsun neşelendirmek için elimden geleni yapıyordum.

Aysel'in ve Ayşe'nin ailesi evlerine gitmişlerdi. Akşamüstü tekrar geliyorlardı. Hep arıyorlar, gelişme var mı diye soruyorlardı.

Mehmet'e yemeğini yedirirken odanın kapısı açıldı. İçeriye giren Arman'ı görünce Mehmet'in de keyfi yerine gelmişti. Arman aldığı hediye kutularını Mehmet'in kucağına indirdi. Mehmet heyecanla kutulara bakıyordu.

"Bunlar ne?"

"Mehmet'e hediye aldım. Aç bakalım beğenecek mi?"

Kolu alçıda olduğundan paketleri ben açıyordum. "Bakalım öğretmen sana ne almış."

İlk kutuyu açtığımda içinden oyuncak araba çıktı. Mehmet sevinip aldığında diğer kutuları da tek tek açtım. Kardeşim oyuncaklarına bakarken ben de minnetle yanımdaki adama bakıyordum.

Amcamlar evin anahtarını alıp bizim eve geçmişlerdi. Hâlâ ses yoktu onlardan. Daha iyiydi, onlarla uğraşamazdım.

Salih odaya girdiğinde iyi olan kardeşimi gördü. Yüzü gülse de tedirgin olduğu belliydi. "Berru dışarıya gelir misin?"

Odadan çıktığımızda korkarak sordum. "Ne oldu? Birşey mi oldu?"

Kolumdan tutup koltuğa oturttu. "Otur önce sakin ol."

"Salih söylesene! Birşey mi oldu?"

"Başımız sağolsun Berru. Anneni ve babanı kaybettik."

Kulağıma bir çınlama girdi. Gözümün önü karardı. Bayılmadan önce son duyduğum şey anneme ve babama olan feryadımdı...

SENSEDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin