Aysel'den
Murat moralimin düzelmesi için beni bir yerlere götürmeye çalışıyordu.
"...Peki. Alışverişe gidelim?"
"İstemiyorum Murat. Şimdi hiç gezme havamda değilim."
"Ne yapayım peki? Ne desem kabul etmiyorsun."
"Birşey yapmana gerek yok. Yanımda olsan yeter."
"Biraz unutursun da keyfin yerine gelir diye dedim. Seni üzgün görmek istemiyorum."
"Nasıl üzgün olmayayım? Kardeşim ne halde bilmiyorum. En azından sesini duysaydık. İyiyim dese bile yeterdi."
"O kadar yakındınız yani?"
"Hem o kadar yakındık hem de ona borçluyum."
"Ne borcu?"
"Onun babası benim babamın yapmadığını yaptı. Babalık. Berru bana kardeş oldu. Benim ona yardım etmem lazım ama elimden gelen oturup ona dua etmek."
"Kimsenin elinden birşey gelmiyor şu an. Üzme kendini. Ali en kısa sürede öğrenir nerede olduklarını. Söz, beraber almaya gideriz onu."
Oturduğum herden kalkıp yanına oturdum. Sarıldım. Şu an en çok ihtiyacım olan şey buydu.
Yüzümü göğsüne gömdüğümden konuşunca sesim boğuk çıkıyordu. "Teşekkür ederim."
"Ne demek. Artık hep beraber olacağız, sorunlarımızı beraber çözeceğiz."
"Ormana gidelim mi? Yürüyüş yaparız."
"Olur tabii."
...
Beraber yan yana yürürken derin bir nefes aldım. Yürüyüş yapmak iyi gelmişti. Evde oturdukça düşünüyor, düşündükçe kafayı yiyordum.
Elimde elini hissedince bir anlığına ürperdim. Yine düşüncelere dalınca onun yanımda olduğunu unutmuştum. Sıkıca elimi tuttuğunda ona bakıp gülümsedim. Galiba evimde bulamadığım huzuru bu adamda bulacaktım. Bu adam evim olacaktı.
...
Ayşe'den
Canım sıkılınca radyodan müzik açıp dinlemeye başladım. Kafa dağıtmak için kendime iş arıyordum. Tüm evi temizledikten sonra yapacak birşey kalmayınca İzmirdeki abimi aradım. Onunla biraz sohbet ettikten sonra yapacak birşey kalmamıştı.
Pencereyi açıp dışarıya baktım. Bahçedeki çiçeklerim susamıştı onları sulamak için ayaklanmıştım ki bahçenin kapısı açıldı. Hemen radyonun sesini kıstım. Gelenler Mustafa ve arkasındaki iki askerdi. Pencerede onları izlemeye başladım. Mustafa kapıyı çaldı. Kapıyı açan babam onu içeriye davet etse de kabul etmeyip bahçede oturdular. Babam ve Mustafa birşeyler konuşurken arkasındaki iki askere de otur emri verince onlarda oturmuşlardı.
O an askerlerden biri beni pencerede gördü. Bu o gün köpeğe çarpan askerdi. Beni görünce gülümsedi. Eli ile asker selamı verince istemsizce güldüm.
Mustafa önce arkasındaki askere baktı, gülümsediğini görünce onun baktığı yöne baktı. Penceredeki beni gördü. Önce gülümsedi sonra kaşlarını çatıp arkasındaki askere birşeyler söyledi. Tekrar bana baktığında kaşları hâlâ çatıktı. Ona olabilecek en ölümcül bakışımı attıktan sonra pencereyi gürültülü bir şekilde kapattım.
"Pislik. Sanane acaba? Kime istersem ona bakarım. Çocuğa kim bilir ne söyledi. Öküz ne olacak!"
Annemin bana seslendiğini duydum. Mutfağa gittiğimde çay tepsisini elime tutuşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSEDİM
RomanceAilesinden, kimliğinden kaçmak isteyen Arman öğretmen olur ve sıkıcı şehirden güzel bir köye yerleşir. Sevdiği kızla evlenme hayalleri kurarken ne geçmişi ne de düşmanları onun peşini bırakmaz. Babasının kirli geçmişinin bedellerini o öder. En kötü...