Aysel'den
Hâlâ az önce yaşananların etkisinden çıkamamıştım. Tekrar piknik alanına dönmüştük ama ne Murat'ın yüzü gülüyordu ne benim.
"Mutlu olman lazım kızım! Niye üzülüyorsun? Kurtuldum işte. Sadece tartışmanın etkisinde olduğum için üzgünüm yoksa neden üzülecekmişim?"
Kendi kendime tekrarladığım şeylere sadece ben inanırdım. İçim başka dışım başka söylüyordu.
Şevval hanım, "kızım neden birşey yemiyorsun?"
Hâlâ önümdeki dolu tabağa baktım. Dalgınlığımdan yemeği bile unutmuştum. "Biraz rahatsızım da iştahım yok."
Şevval hanım kafa sallasa da birşeyler olduğunu anlamıştı. Oğluna bakıp iç çekti, onun da birşeylere sıkıldığını gördü.
Murat geldiğinden beri doğru düzgün konuşmamıştı bile. Ona kaçamak bakışlarla baktığımda hiç benden tarafa da bakmıyordu. Galiba kesinlikle bitmişti.
Elimi elbisenin cebine ettım. Murat'ın yüzüğünü buraya koymuştum. Parmağımdaki yüzüğe baktığımda ise ne hissettiğimi anlayamadım.
...
Eve geçtiğimizde hemen odama geçtim. Rahat kıyafetler giydikten sonra yatağıma oturdum. Murat'ın yüzüğünü çekmeceye koyup kapağını kapattım. Sonra elimdeki yüzüğe baktım. Yavaşça parmağımdan çıkartıp diğerinin yanına koydum.
"Sadece bana bağırdığı için canım sıkıldı o kadar. Başka birşey yok yani. Çok mutluyum."
Kendimi inandırmak ister gibi tekrar ettim. Ve sonra uykuya daldım. Normalde bu olaydan sonra derin bir uyku çekmem gerekirdi ama kalbimdeki huzursuzluk buna izin vermedi.
...
3 gün sonra.
Kahvaltı masasında kimseden çıt çıkmıyordu. Babamla o olaydan sonra hiç konuşmamıştım. Doğrusu bu zamana kadar ne zaman onunla doğru düzgün sohbet ettiğimi hatırlamıyorum.
Ben baba sevgisi olmadan büyümüştüm.
Annem ve babam severek evlenmemişler. Annem babası ne dese susmuş, olur demiş ama babam çok karşı çıkmış. Babamın bir sevdiği varmış o zamanlar. Şehirli bir kadın. Onunla evlenme hayalleri kurarmış ta ki dedem onu annemle evlenmesi için zorlayana kadar. İşte ben en çokta dedeme kızıyorum.
Ben küçüktüm ama hatırlıyorum. O zamanlar anlamasam da şimdi çok iyi anlıyorum o yüzden içimde babama karşı kum tanesi kadar bile sevgi, saygı yoktu.
Evlendikten sonra ayrılmamış o sevgilisinden. Hep onun yanına gidermiş, annemle bu konuda tartıştıkları geceyi çok iyi hatırlıyorum. Ben ilk defa sessizce ağlamıştım o gün. Benim ağlama sesimi duyar da bana da kızar diye.
"Yeter artık dayanamıyorum! Bende insanım , benimde bir gururum var-"
"Evlenirken benim onu sevdiğimi biliyordun! O zaman neredeydi o gururun?!"
"Allah belanı versin! Benden utanmadın, peki içerdeki çocuğundan da mı utanmadın?"
"Çocuğuna da sana da başlarım şimdi! Defol git gözümün önünden bi kaza çıkacak!"
Kapının ardında onları izlerken korkmuştum. Babam niye sevmiyordu ki bizi? Berru'nun babası ne güzel seviyor, şeker alıyor. Keşke bende onun çocuğu olsaydım.
Annem babamı kolundan tutup dış kapıya kadar getirmişti. "Defol git o sürtüğün yanına! Bir daha da gelme!"
"Ne geleceğim be!"
Annem dış kapıyı kapatıp yere çöktü ağlamaya başlayınca odadan hızlıca çıktım. Mutfağa gittim, sandalyenin üzerine çıkıp bir bardak su ve Berru'nun babasının bana verdiği şekeri aldım. Annemin yanına oturdum.
"Anne bak sana ne getirdim."
Annem gözyaşlarını silip bana baktı. Elimdeki şekeri görünce gülümsedi.
"Sen bu şekeri yarın ye. Şimdiii beraber tatlı yapıp yiyelim mi?"
"Evet evet evettt!"
O gün annem tatlı yaparken sessizce ağlamıştı...
Aklıma gelenlerle elimdeki çatalı sıktım. Bu hikayedeki herkes suçluydu. Dedem zorla evlendirmişti, babam aldatmıştı, annem de affetmişti.
Babam şimdi dedem gibi davranıyordu. Birbirimizi sevmiyorduk -üç gün öncesine kadar, çünkü Murat sevdiğini söyledi- ve evlenirsek onlar gibi olmaktan korkuyordum. Ya Murat babam gibi olur da beni aldatırsa? Ya ben annem gibi olur da affedersem? Ya çocuğumuz benim gibi olursa? Sevgisiz büyürse?
Ben korktum. Onlar gibi olmaktan korktum.
"Aysel, birşey mi oldu?"
Babamın sesiyle daldığım korkunç hayallerden uyandım.
"Size afiyet olsun. Ben hava alacağım biraz."
"Nereye?"
"Köy sınırları içinde nereye gidebilirim baba?"
"Geç kalma, kızların birini de yanına al."
Cevap vermeden dışarıya çıktığımda dolan gözlerim bana ihanet etti ve gözyaşlarım akmaya başladı.
Yol boyunca yürüdüm. Buralarda pek kimse olmazdı bu yüzden rahattım. Karşıdan gelen muhtar amcayı gördüğümde hemen gözyaşımı sildim.
"Kızım? Ağladın mı sen?
"Yok amca ya gözüme toz kaçmış."
"Yok yok. Anlarım ben."
Beni kolunun altına aldı beraber yürümeye başladık.
"Kim ağlattı benim kızımı söyle de sürgün ettireyim bu köyden?"
Dediği şeye güldüğümde onunda biraz keyfi yerine gelmişti.
'ne vardı şöyle olsaydın baba..."
"Berru duymasın amca kıskanır."
"Eşeğin sıpası küçükken nasıl kıskanıyordu."
"Şimdi de kıskanmaz mı?"
"Yok kıskanmaz. Ya da bilmem Berru ya güven olmaz. Bi bakarsın Maşallah der bi bakarsın sırtına atlar."
"Sen biryere mi gidiyorsun?"
"Yoo yürüyüş yapıyordum."
"İyi iyi gel bize geçelim. Biraz Berru'yu kıskandıralım da keyfimiz yerine gelsin."
Beraber eve yürüken okulun yanından geçiyorduk. Öğretmen'in evinin bahçesine adımını atan Berru bizi görünce ağacın arkasına geçti. Bende her ihtimale karşı Muhar amcayı oyalayıp o tarafa bakmamasını sağladım.
Okulu biraz geçince arkamı döndüm. Berru bana öpücük atıp evin kapısını çaldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSEDİM
RomanceAilesinden, kimliğinden kaçmak isteyen Arman öğretmen olur ve sıkıcı şehirden güzel bir köye yerleşir. Sevdiği kızla evlenme hayalleri kurarken ne geçmişi ne de düşmanları onun peşini bırakmaz. Babasının kirli geçmişinin bedellerini o öder. En kötü...