Phone, Laptop and TV

678 71 33
                                    

6

Uyandım.

Saat çok büyük olasılıkla 7.30'du. Boynum, kolum ve kaburgam topluca acıyordu. Yerimde doğrulmayı denemedim bile. Canımı acıtmaktan başka işe yaramazdı.

Eh, ama bildiğiniz gibi umut denen bir şey var. Yataktan kalktıktan sonra bir şey yapamayacağımı bilsem de böyle hareketsiz yatarak kendimi yatalak gibi hissediyordum ve sanırım denemeye değerdi.

Evet, eğer mazoşist olsaydım değerli bir acıya sahip olmuş olacaktım.

Doğrulamayacağımı anladığımda zorunlu olarak da olsa yatakta kaldım. Bir şeyler düşünmemek için çabaladım fakat böyle hareketsiz yatmak bile bana bir şeyler çağrıştırıyordu.

"Numara yapma Dan! Bir şey olmadığını biliyorum." dedim gülerek. Ama hareketsizce yerde uzanmaya devam ediyordu. Kuşkuyla yanına gittim ve nabzına baktım. O sırada renkli gözlerini açtı ve çığlık atarak beni kucakladı.

"Benden kurtulamazsın Ju-Ju!"

Daniel...

O benim için çok şey ifade ediyordu. Çok çok çok şey. James'den sonra belki de en değer verdiğim insan oydu. Hâlâ da o ama eminim ki o beni çoktan unutmuştur. Bilekliğinin çıktığına neredeyse eminim. Dövmesini sildirmiştir belki de. Ya da üzerine başka bir dövme yaptırmıştır.

Dövme diyince aklıma tek dövmem geldi.

Üzerimdeki yorganı ileriye doğru attım. Kazağımı sıyırdım ve kaburgamın altında kalan dövmenin üzerinde işaret parmağımı gezdirdim. Daniel yazıyordu. Basit bir şeydi. Zaten o hiç görmemişti ve göremeyecekti de.

Bir ihtimal, hafıza kaybı gibi bir şey yaşaram en azından Daniel'ı unutmamış olacaktım.

"Sana bir sürprizim var." dedi çeneme bir öpücük kondurduktan sonra. Bir şey söylememi beklemeden üzerindeki tişörtü çıkardı.

"Giysene şunu!" dedim ellerimle gözlerimi örttükten sonra. Ellerimi tuttu ve geri çekti. Bana gülerek bakarken sol göğsünün üzerinde bir şey gördüm. Siyah mürekkep izi. Ju-Ju.

Şu an nerede, kiminle, ne yaptığını bilmek isterdim. Sadece yaşıyor olduğuna dair bir kanıt. Ya da şu an Hukuk okuduğun bilmek isterdim. Gözlerinin hâlâ aynı olduğunu bilmek isterdim.

Ayrıca beni neden ziyarete gelmediğini de bilmek isterdim.

Aslında nedenini çok iyi biliyordum. Ama neden annesine karşı çıkmadığını bilmek istiyordum. Benden nefret ettiği içindi, doğru ya, herkes gibiydi o da.

Ben düşüncelerimle boğuşurken uzun bir süre sonra bir kapı açılma sesi geldi. Sesi takiben de bir su sesi geldi. Su sesi kısa süre içinde yerini daha şiddetli bir su sesine bıraktı.

Saatin 11 olduğunu düşündüğüm sıralarda Niall banyodan çıkmıştı. Islak saçlarını kurulamaya çalışırken, üzerine rastgele bir tişört ve kapri geçirmiş bir hâlde odaya girdi.

"Günaydın!" dedi uyandığımı görünce şaşkınlıkla. "Neden kalkmadın? Ben de uyuyorsun sandım." dedi yanıma yaklaşırken.

"Kalkamadım." dedim soğuk bir sesle.

"Ah, doğru ya. Seslenseydin keşke."

"7.30'da kalktım ve sen ancak benden 3 saat sonra kalkabildin. Kalkar kalkmaz da doğruca banyo yaptın. Üzgünüm, zaman yoktu." dedim, sesimi biraz yumuşatmaya çalışarak.

OverdoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin