15
~Judith~
Parmak uçlarında dans etmek... Küçükken yapmaktan en hoşlandığım şey buydu. Hatta, ben işi biraz abartıp evde parmak uçlarımda yürüyordum. Komşularımız ve akrabalarımız beni öyle yürürken görünce gülmekten katılıyorlardı.
Niall'la evde kendi kendimize dans ederken de hiç topuğumu zeminle buluşturmamıştım.
Atlayıştan birkaç saat sonra eve gelmiştik. Yapacak bir işimiz olmadığı için dans etmeye başlamıştık. İkimiz de beceriksizdik bu işte ama eğlenceliydi. Niall sürekli slow şarkılar çaldı ama itiraz etmedim. Hem de atölyede dans ettik. Oranın tüm camları açıktı, perde yoktu. Tüm sokak sakinleri bizi izlediler. Niall bununla alay etti.
Sonra o benim portremi çizmeye çalıştı. Ortaya çıkan şey bir insan dışında her şeye benziyordu. Ben onun portresinin eskizini çizdiğimde bile ona benziyordu.
Sonunda sıkılıp aşağı indiğimizde saat 8'e geliyordu. Niall yemek yapmayı teklif etti. En sevdiğim yemeği sordu, brokoli olduğunu söylediğimde kendi sevdiği yemeği yapmaya karar verdi. Şu an mutfaktayız ve hâlâ yemek hazır değil.
Niall, Britanya'nın en iyi cumberland sausage'ini yaptığını söyleyip bana sessizce tabureye oturmamı şakayla karışık bir şekilde emretmişti. Ben de tabureye değil de ada tezgaha oturup onu izliyordum.
"Judith, sen Amerika'nın neresindensin? Indiana'dan mı?" diye sordu Niall. Bu nereden aklına geldi, bilmiyorum ama o sarı saçlarının örttüğü kafasının içinde çok şey döndüğünden bunu merak etmenin bir faydası yoktu.
"Aslında dedemler Kanada'dan göç etmişler. Ama annem ve babam Indiana'da doğmuşlar. Ben de Indiana'dan olmuş oluyorum." diye açıkladım.
"Kanadalısın ama Amerika'da doğmuşsun. Şu an da İngiltere'desin. Kafam karıştı."
"Sen de İrlandalısın ama İngiltere'de yaşıyorsun. Kafa karışıklığı yaşatacak bir durum yok ortada."
"Sadece şaka yapmıştım."
"Anladım."
Mizah anlayışım çok iyi olmadığından kaynaklanan bir şey değildi bu, Niall kötü bir şaka yapmıştı. Buna rağmen oturduğum tezgahtan indim. Yanına ilerleyip ona arkadan sarıldım. Güldü.
"Hareketlerimi engelliyorsun, yemek daha geç hazır olacak." dedi Niall gülerek. Onu duymamış gibi sarılmaya devam ettim. "Şu an Judith Veronica olduğuna inanamıyorum."
"Kimliğim odada." dedim gülerek. Kollarımı çözmeden bana doğru döndü. Boyu benden birazcık uzun olduğu için başımı kaldırmak zorunda kalıyordum.
"Sadece teşekkür etmeye çalışıyorum." dediğimde kaşlarını çattı. "O günden sonra yaşadığım en güzel günün, o günün yıldönümü olacağını düşünemezdim. Teşekkür ederim." Kaşları eski hâline geldi. Alnıma bir öpücük kondurdu.
"O resmi gördükten sonra istediğin her şeyi yapabilirdim. Hâlâ da yapabilirim aslında." dedi ve kıkırdadı. Yanağımın üzerine düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Biz hep mutlu olacağız. Her günümüz böyle olacak, anlaştık mı? Sana hiçbir şeyi unutturamayacak olsam da o anılarını bastıracak mutluluklar yaşatacağım sana. Söz veriyorum."
"Sadece James ve Judith var." diye ekledi.
"James ve Judith, evet."
"Sanırım bir şey yanıyor."