Overdose

350 35 18
                                    

I. Kısım Sonu

25

Tuhaf bir ruh hâlindeyken araba kullanmak tehlikelidir. Ama ondan daha da tehlikeli bir şey biliyorsam, o da bu ruh hâlindeyken birileriyle iletişime geçmektir.

Hava kararmıştı. Ben de ne yaptığımı bilmez bir şekilde Los Angeles'ta dolanıyordum. Onu orada, bilmediği bir şehrin ıssız bir yerinde bıraktığım için pişmanlık duymuyordum. Şu an ölse de umrumda olmazdı sanırım.

Bazı şeylere göz yumdum, umursamadım, üzülmesin diye önemli değilmiş gibi addettim. Onun hayatındaki gerçekler yeteri kadar acıyken, ikimiz hakkındaki gerçekleri görmemesi için çabaladım. Ama ben de insanım ve benim de bir patlama noktam var.

Hayatımda yediremeyeceğim birkaç şey vardır. Kişiliğime yönelik söylenen hakaretler -antilerin hakaretleri baştan beni üzüyordu, evet ama ondan bahsetmiyorum-, sadakatsizlik ve yalan bunların başında gelir.

Ve Judith sadakatsizlik ve yalan kategorilerinin yanlarına birer tik atmıştı.

Eğer bazı şeylerden vazgeçip ona yöneliyorsam o da bunu haketmek zorundaydı. Ona evlenme teklifi ettiysem bana sadık kalmak zorundaydı. Ben ona, duygularına ve onuruna önem veriyorsam o da bana aynı şekilde yaklaşmak zorundaydı. Ben onun üzerine titriyorsam o da bana değer vermek zorundaydı.

Tanrı aşkına, yapması gereken tek şey beni sevmek! Onun işlerini de ben yapıyordum zaten! Yapması gereken şey bana sadık kalmaktı, başka bir şey istemedim ben ondan.

Yaşadıklarını haketmeyen biri varsa ortada, o da kesinlikle bendim.

Dediğim gibi, onu orada bıraktığım için pişmanlık duymuyordum. Çünkü onun katili olmak istemiyordum. Eve gitmenin bir yolunu illaki bulurdu. Zaten bugün Londra'ya gidecekti, uzun bir süre konuşmamamız en iyisiydi. Ona patlamam bir yana, ona fiziksel bir zarar verebilme ihtimalim vardı. Sinirliyken kendimde olmuyorum.

Bir kulübe girdim. Evet, morali bozuk olduğunda veya hayatında bir şeyler ters gittiğinde alkole sığınanlardanım. Çoktan uçağı kalkmıştı Judith'in. Şu an en güvenli yerde, benden uzaktaydı. Ona kızmış olmam onu düşünmeyeceğim anlamına gelmiyordu.

Bir tabureye tünedim. Sadece barmenle konuştum. Geceyarısından sonra yanıma gelip benimle sohbet etmeye çalışan esmer bir kadının suratına bakmakla yetindim. O da gitti zaten hemen.

Kaç bardak ne içtiğimi bilmiyorum ama sarhoş gibi değildim. İstediğim bu değildi. Kafayı dağıtıp hiçbir şey düşünememek istiyordum. Ama üzerimde olan azıcık mayışıklık da pek işe yaramıyordu. Son bardağın da ücretini ödeyip tüm gece tünediğim tabureden kalktım. Lavaboya gidip yüzümü yıkadım, hemen ayıldım zaten.

Saat 4'tü. Valeden arabamı istedim, gelince de bahşiş bırakıp gittim. Evime doğru sürdüm yavaş yavaş. Yavaş gidiyordum çünkü evde beni bekleyen şey yalnızlıktı.

Eve ulaştığımda hava aydınlanıyordu. Kapıyı açtım, içeri girdim. Her yer sessizdi. Acı dolu bir ses duyana kadar Judith'in gittiğini düşünmüştüm.

"Judith?" diye seslendim birkaç kere. Bir kere daha inlemeye benzer bir ses geldi. Sonra bir daha çıkmadı. Yukarı kata çıktım.

"Judith, sen misin?" Ses gelmedi. Gürültülü bir hışırtı sesi duydum. Banyoya baktım önce. Sonra misafir odalarını kontrol ettim. Son olarak sıra benim odama geldi.

~Judith~

Fizik bilimine göre, sıkıştırılan sarmal yayı sıkıştırmayı bıraktığımızda daha büyük bir kuvvetle serbest kalır.

OverdoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin