Just Two of Us

363 31 86
                                    

Dinlemelisiniz: Gece - Tik Tak
Seafret - Be There

40

"Niall, kalkmalısın."

Uzaktan duyduğum ses gittikçe netleşirken "Hm?" gibi bir karşılık vermiştim. Gözlerimi açınca Judith'i gördüm. Yüzüme bir gülümseme yayıldı. Uyandığın an onu görmek muazzam bir şeydi.

"Bence biraz daha uyuyayabiliriz." dedim ve onu da yatağa doğru çektim.

"Saat 12 oldu, Niall. Herkes senin kalkmanı bekliyor kahvaltı için."

"Siz yiyin. Başım çok ağrıyor. Biraz daha uyuyacağım."

"Bir daha başın ağrımayacak, değil mi?" Tek gözümü açıp ona baktım.

"Seni bir kere öpmeme izin verirsen kalkarım." dedim soruyu es geçerek. Zaten uykum kaçmıştı.

"Ama sen zaten hep beni öpüyorsun. Neden izin istiyorsun ki?" dedi gülerek. Doğruldum ve sırtımı yatağın başlığına yasladım.

"Çok sevdiğim bir milletin, çok sevdiğim bir öpücüğü var, biliyor musun, Judith?"

"Hangi millet?" diye sordu. Onu tekrardan yatağa doğru çektim. Yüzlerimiz arasında 3-4 santimetre mesafe vardı.

"Fransız." diye fısıldadım.

"Hayır! Ben bilmiyorum." dedi utangaçça başını öne eğerek.

"Öğretirim." dedim ve dudaklarımızı birleştirdim. Hareketlerimi taklit etmeye başladı. Dediği gibi, beceremiyordu ama şu an bunu yapmaya çalışıyor olması bile benim için yeterliydi.

Ayrıldığımızda o kucağımda oturuyordu ve elleri saçlarımın arasındaydı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Başını omzuma koydu ve gülmeye başladı. Kollarımı ona sardım.

"İyiki doğdun benim güzel meleğim." dedim ve saçlarının arasına bir öpücük kondurdum. Saçlarımı okşuyordu o da.

Başını kaldırdı ve bana baktı. "Sen osun, değil mi?" dedi. Kaşlarımı çattım anlamadığımı belirtmek için.

"Kimim?"

"James bana hep 'Bana bir şey olursa seni emanet edebileceğim kimse yok.' derdi. Anneme veya babama emanet etmek istemiyordu çünkü o ikisini de sevmezdi. Onu hatırladığım son hafta 'Seni emanet edebileceğim kişiyi artık biliyorum. Sen henüz tanımıyorsun ama yakında tanışacaksınız.' demişti. Sen osun. Sen James'in beni emanet ettiği kişisin. Senden başkası olamaz."

Ona James'i hiç tanımadığımı söylemedim.

Tanrı aşkına, James bizi izliyorsa -ki böyle bir hakkı varsa eminim ki gözünü bile kırpmadan izliyordur- benden nefret ediyor olmalıydı. James'e hak veriyordum ama. Judith'in ikinci kabusunu başlatmıştım.

Ona daha da sıkı sarıldım.

***

Kahvaltı ederken Daniel başını tabağından kaldırmamış ve bir şey yemeden tabağındakilerle oynamıştı. Judith'i defalarca ona hüzünle bakarken yakalamıştım. O da haklıydı bir yandan, bu masada gerçekten tanıdığı iki insandan biriydi o. Daniel'a ihanet ediyor gibi hissediyordu belki de. Kim bilir.

Kahvaltı bittiğinde masayı topladık. Saat 2 olmuştu bile. Biz salonda otururken annem yanıma geldi ve kulağıma eğildi.

"Judith'i 5 dakikalığına yukarı götürür müsün? Carolina onun için pasta yaptı." diye fısıldadı annem. Güldüm ve başımı salladım. Sonra annemin yanağına bir öpücük kondurup ayağa kalktım. Judith'i oturduğu yerden kaldırdım. O bana şaşkın şaşkın bakarken ben çoktan onu merdivenlere yönlendirmiştim.

OverdoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin