Alone

834 79 10
                                    

5

~Niall~

"İntihar etmiyordu, gerçekten. Dengesini kaybetti."

"Birinin onu alması hakkında bağırdığını duydum. Bay Horan, başınızı belaya sokacak."

Bir sandalyeye oturdum ve saçlarımı karıştırdım. Bugün gerçekten kötü gidiyordu. Ne olduğunu anlamadığım bir şekilde kulaklarını kapatıp çığlık atmaya başladı. Ayrıca, James kimdi?

Aklından geçenleri bilmeyi çok isterdim.

Aklından her ne geçiyorsa onun bu şekilde olmasını sağlayan şey oydu. Anlatmayacaktı belki, ama yine de bilmeyi isterdim.

"Demirler olmasaydı yere çakılacaktı Bay Horan! Hâlâ intihar olmadığını mı düşünüyorsunuz?" dir bağırdı Bay Illew sinirle.

"İntihar olsaydı o demirlerden de düşerdi. Tanrı onu korudu!" diye bağırdım ben de.

"Hah, Tanrı korumuşmuş. Tanrı yanına gelmemesi için yapıyor. Onu Tanrı bile istemez." dedi, komik bir şeymiş gibi gülerek.

Bu konuşma canımı sıkmaya başlayınca ayağa kalktım ve odaya girdim. Klasik hastane odasının ortasındaki yatakta gözlerini tavana dikmiş bir şekilde uzanıyordu. Düştüğü yerde neyse ki demir çubuklar varmış ve onu tutmuş. Sadece kaburgasında, sol kolunda ve boynunda birkaç zedelenme var.

"Yine beceremedi." diye mırıldandı. "O da beni sevmiyor ki yanında istemiyor. Beni kim sever ki?"

'Ben seni seviyorum' demek istedim. Hayır, yanlış anlamayın. Bence o iyi biri ve iyi insanlar sevilmeyi hak eder. Sessizce bekledim. Yüzünde hiçbir ifade değişimi yoktu. Sadece tavana bakıyordu.

"Herkes defolmam için gün sayıyor. Bay Illew beni başından salacak. Birkaç güne tımarhaneye giderim." diye mırıldandı. Benim de duymamı istiyordu.

"Peki gider misin?" diye en saçma soruyu yönelttim.

"Tabiki de. En azından bir yıl daha sokakta kalmaktan kurtulurum." Gözlerini tavandan çekti ve bana verdi. Boynunda boyunluk olduğu için tam olarak bana bakamıyordu. "Sen olsan öyle yapmaz mıydın? Delisin ve evin yok. En mantıklısı bu."

"Sen deli değilsin."

"Sen buna inanmaya devam et. Gerçekler masumlarla nasıl olsa karşılaşmaz."

"Sen deli olsaydın deli olmadığını iddia ederdin. Hiçbir deli, deli olduğunu kabul etmez." dedim kararlılıkla. Ağzını bir şey söylemek için açtı ama tekrar kapattı. Haklı olduğumu anlamıştı.

"Gider misin artık?" diye konuyu değiştirdi. İyi akşamlar dileyip odadan çıktım.

***

"Beni bu hâlde gönderemezsiniz!" diye bağırdı sinirle Judith.

"Çok da kolay bir şekilde göndeririz. Bay Respia kanında hiçbir uyuşturucu maddeye rastlanmadığını söyledi. Seni burada tutmamız aptallık olur." dedi Bay Illew basitçe. "Hep buradan çıkmak istediğini söyleyen sen değil miydin?"

"Ama kaburgam her hareketimde acıyor, boynumu dik tutmakta zorlanıyorum, kolumda kocaman bir alçı var. Berbat bir haldeyim." Judith resmen yalvarıyordu. Normal hâlde onu bırakıyor olsalar 1 ay içinde soğuktan ölürdü ama şimdi 1 hafta bile yaşayamazdı. Aslında bu onun kârı olurdu ama bu hâlde ölmek istemiyordu, daha James gelmemişti.

"Judith, bu hâlde olsan bile seni şu an burada tutmamız yasalara aykırı. Özür dilerim ama yapacak bir şeyim yok."

Judith sinirle yattığı yatakta doğruldu. Daha hastaneden taburcu olalı 3 saat olmuştu ve hava kararıyordu. Dünden beri Niall da gelmemişti. Yatakta doğrulması zor olmuştu ama yine de sonunda yapabilmişti.

OverdoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin