Dinlemenizi önerdiğim şarkılar:
•Niall Horan - This Town
•One Direction - Little Things
•One Direction - Love You Goodbye
•Jess Glynne - Take Me Home*(en azından bana göre) Aşırı duygusal bölüm uyarısı*
34
Görevli olan çocuk bavullarımı ve gitarlarımı odama taşırken ben de camın önüne geçmiş, Londra'yı seyrediyorum. Çok aptal görünüyor olduğuma eminim ama zaten kimse beni görmüyordu.
Bavullarım ve gitarlarım tamamen odamda olduğunda çocuğa bahşişini verdim. Odadan ayrıldı.
Gideceğim yere gidene kadar otelde kalacaktım işte. Bu otelde olduğumu beni tanıyan herkes bilebilirdi ama önemli değildi çünkü kimseyle görüşmeyecektim. Kafamı daha çok bulandırmalarına izin veremezdim.
Üstümdekileri çıkarıp yatağa yattım. Nereye gideceğimi düşündüm. Dünya haritasını tavanda hayal etmeye çalışsam da bu pek başarılı olmadığı için telefonumdan bakmaya karar verdim. Olduğum yerden, Birleşik Krallık'tan, olabildiğince uzak bir yere gitmek istiyordum. Okyanusları aşmam, kıta değiştirmem önemli değildi. Hatta okyanus aşıp kıta değiştirmem gerekirdi.
Artık yalnız olmam, sadece kendimi düşünmem gerekiyordu.
Kuzey ve Güney Amerika'yı eledim. Avrupa'yı da eledim. Afrika da hiç cazip gelmiyordu açıkçası. Asya ve Avustralya'ya yoğunlaştım.
Rusya olmazdı. Çin, Kore ve Japonya'yı zaten baştan elemiştim. Biraz aşağılara indiğimde Avustralya'yı gördüm. Sidney gayet iyiydi. Yeni Zelanda'ya kaydı gözlerim. Auckland'ı gördüm. Orayı da eledim çünkü Judith'in gitmek istediği bir yere gitmek, onu kısmi olarak unutmaya çalışırken hiç de yardımcı olmazdı.
Sidney iyiydi.
Telefonu yere atıp benden uzaklaşmasını sağladım. Kırılsaydı da pek umrumda olmazdı. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Ama tabiki de uyuyamadım.
Bileğimdeki dikiş izlerine baktım. Neye dönüşmüştüm ben böyle? Niall James bu değildi. Hayatı gülerek yaşamaya alışmış, her zorluğun sonunda bir güzellik çıkacağına inanan, en önemlisi de ölmeyi aklına getirmeyen biriydi. Uyuşturucu kullananlardan korktuğum zamanı hatırlıyorum ben! Rehabilitasyon merkezine gitmemek için Paul ile pazarlık yaptığım günü hatırlıyorum.
Ve bu uzak bir tarih değil. Milattan önce yaşanmış gibi hissettiriyor ama değil, 1 yıl bile değil.
Ben neye dönüştüm?
***
"Gerçekten aptallık ediyorsun."
"Muhtemelen."
Louis oflayarak arkasına yaslandı. Buraya gelmemesini söylesem de o Louis'ydi ve beni dinlediği görülmüş şey değildi.
"İkisi konuşmuyor dünden beri." dedi Louis. Başımı kaldırıp ona baktım. Dikkatimi nasıl çekebileceğini iyi biliyordu.
"Evlenme teklifi işe yaramadı desene şuna." dedim ve kesik bir nefesi burnumdan vererek güldüm.
"Tanıdığım Niall gibi davranmıyorsun."
"Tanıdığın Niall olarak kaldığımı mı düşünüyorsun ki?"
"Sen adını bana söylememekte ısrarcı olduğun bir yere gidiyorsun, ki eminim ki adını Tanrı bile bilmiyordur. Onları beraber bırakıyorsun. 'Beni zaten hatırlamıyordun, şimdi iyiden iyiye unut Judith' diyorsun. Tanıdığım veya tanımadığım, hiç farketmez, Niall asla bunu yapmaz. Ona yüzüğü verdin takması için, tamam, buna bir şey demiyorum. Ama Judith git dedi diye gitmek ne mana, Niall? O seni hatırlamıyor, şu an çok sevgili (!) Daniel ile arasına giren bir parazit olduğunu düşünüyor. Bu tavrını devam ettirirsen arada parazit dahi olamayacaksın. Judith'i Daniel'ın önüne sunmuş olacaksın. Senin hangi ruh hâlinde olduğunu bilmiyorum ama ben buna izin vermem. İkiniz de pes etseniz de ben yine bir şeyler yaparım."