Evet, yeni bölümle karşınızdayım! Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen. Ayrıca tahminlerinizi merak ediyorum, Helen'in dedikleri hakkında... İyi okumalar dilerim<3
&
Açık yaralar mı daha can yakardı yoksa
yıllar sonra da bedeninde taşımaya mahkum olduğun yara izleri mi?&
"Tamam, her şeyi anlatacağım adresi de yazacağım ama yalvarırım durun artık yapmayın!" Bir karşımda bana yalvaran adama birde siyah film çekilmiş olan cama baktım. Gülümsedim ve ağır ağır başımı salladım.
Acımayan insana acınmazmış demek ki Levent Güngör.
"Şimdi adresi şuraya yaz çabuk!" kağıdı biraz daha önüne itekledim yazması için. Titreyen elleriyle kalemi zar zor kavradı. Armin'e baktım, çenesi önde, sertçe adama bakıyordu.
"Yazdım işte alın, burası!" derken neredeyse kekeliyordu. Ne halden ne hallere düşmüştü... Ellerimi sertçe masaya koydum ve üzerine eğildim. Gözlerinin en içine baktım, kaçırmasına izin vermeden.
Ürpertici bir tınıyla, "Eğer buradaki yazan adres doğru değilse seni doğduğuna doğacağına pişman ederim! Öldürmem ama yaşıyor da sayılmazsın. Duydun mu beni?" dedim. Gözlerini kaçırmaya çalıştı ama izin vermedim. Ne tarafa bakarsa baksın bana bakmasını sağladım.
"Bunu yapar, elinden de seni kimse kurtaramaz! Tabii, kurtarmaya çalışmaya tenezzül ederlerse..." diyerek bana destek çıktı, Armin.
Levent Güngör, bir bana bir Armin'e baktı. Derin, titrek bir nefes verdi. "Adres doğru, yemin ederim! İnanın bana!" dediğinde alayla güldüm.
Doğruldum ve etrafında adımlamaya başladım. Tam arkasında durdum ve ellerimi sandalyesinin üzerine yerleştirdim. Ürperdiğini hissettim. "Peki öyleyse, söyle! Senden başka bu evi bilen var mı?" bir süre sessiz kaldı. Boğazını temizledi.
"Bir adam var, adını kimse bilmez. O biliyor!" aklıma Helen'in ses kaydında bahsettiği adam geldi. Ürkütücü olan. Bu sefer Armin eğildi üzerine. "Tarif et, nasıl görünüyor?" dedi sakince. "Diğerlerine göre en ürkütücü ve olgun olanı, yaşı büyük sayılır. Benim boylarımda, açık mavi gözlü ve kafası kazıtılmış bir adam." dedi, Helen gibi tarif ederek. Armin'e baktım ve onaylayarak başımı salladım.
Ellerimi omuzlarına yerleştirdim ve sertçe sıktım, yeni bir soru yönelttim. "Bu adama nasıl ulaşabiliriz?" dediğimde, oturduğu yerde hareketlendi ve kesik kesik inledi.
"Ulaşamazsınız, isterse o size ulaşır!" dedi ve ekledi. "Varlığını kanıtlayan, hiçbir belge ve kanıt yok! Aylarca araştırdım ben o adamı ama küçücük bir bilgi dahi yok!" Armin'e baktım. Başını salladı, bu sefer Levent Güngör'ü göz hapsine alan oydu.
"Belgeleri almanı isteyen kimdi? Başınız kim sizin?" dediğinde, Levent Güngör bir süre sessiz kaldı. Cevaplamayacak gibi duruyordu. Ellerimle, omuzlarını sertçe sıktım.
Tahammül edemediğimi ses tonuma yansıtarak, "Gerçekten mi?" dedim ve önüne doğru geçtim. Başımı ona doğru eğdim, çenesini sıkıca tuttum. Kanlı olması umurumda değildi. Yanağı acımış olmalı ki inledi. Umursamadan devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAMALI RUH
Teen FictionYaralanmış, darbe almış ruhuma bir yarabandı yapıştırdım. Eskisi gibi olur sandım, sanki yaşananlar hiç yaşanmamış gibi olur, iyileşir sandım. Ama yanılmışım, ruhum eskisi gibi değilde de artık eksikmiş, yamalıymış. Ben artık bir yamalı ruhmuşum... ...